Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        15 Temmuz, bildiklerimizin bir kısmını unutmamız, doğru sanıp yaş çıkanların bir kısmını kurutmamız, bilmediklerimiz üstüne kafa yormamız, inanmadıklarımıza dair en azından sorular bulmamız için de “tarihi” dönemeç.

        Yapar mıyız, o şüpheli!

        ***

        Hepimizin ezberi, takıntısı, tabusu bir yana, zaten “devletimiz” de darbeyi enişteden, Ana Muhalefet liderinin TRT’ye çıkmadığını (aslında çıkartılmadığını) “darbe”den öğrenen narin bir yapıya sahip.

        Ters kelepçeli gazeteci, yazarlar da karşımızda; milyonlarca ferdi her gün hiddete, şiddete, haksızlığa ölüme ve hakarete maruz ülkede Cumhurbaşkanı’nın (anormal sayıya ulaşmış) “hakaret davaları”nı şimdi geri çekişi de.

        Yarın umutlu olmak için çok daha fazlasına ihtiyaç var.

        Darbe girişimine maruz kalan” devlet ve iktidarın da çok çok sıkı bir özeleştirisine de.

        Önce onlar, sonra hepimiz!

        ***

        Devlet- iktidar özeleştirisindeki kritik nokta, “darbeyi, darbecileri atlamaları” değil.

        Tam tersine, yıllarca bu kadrolaşmanın makul, o kadroların makbul bulunabilmesi.

        TSK’da bir asker sonradan “paralel” çıkmış olabilir ama Emniyet’te, yargıda birçoğu zaten “cemaatten ve muhafazakâr, otoriteye saygılı” diye istihdam edilmedi mi?

        2002’de yolculuğuna kadrosuz, kuşkulu, tedirgin, ensesinde darbe tehditleriyle başlamış iktidar; öncekilere karşı bu kadrolara sarılmadı mı?

        Laik, laikçi” dediği kadrolardan, kişilerden, iş bekleyenlerden şüpheyle, durumu sağlamlaştırmak için bu yolu da kullanmadı mı?

        Yani sürpriz bir noktaya kadar…

        Esas sorun “plase.”

        ***

        Hadi varlıklılar bir yana da, Anadolu’da mütevazı, İstanbul’da yoksul bir ailesiniz; okutmak istediğiniz çocuklarınız var.

        Gördüğünüz manzara şu:

        Oy verdiğiniz, gönül verdiğiniz iktidar, “Cemaat okulları”nı, olimpiyatlarını, yurtlarını, kadrolarını, “efendi”sini övüyor da övüyor. Bazen çok duygulanıp ağlamacasına.

        Oralardan geçen çocukların “önü açık” oluyor.

        Sadece sınav soruları çalındığı için değil. Kadrolara öncelikli alındığı için.

        (Sınavı çaldırmak, on binlerce gencin iş, hayat, memuriyet, askerlik, hakimlik, kaymakamlık, öğretmenlik umutlarını öldürmek zaten başlı başına bir utanma ve özeleştiri konusu!)

        İşte sadece muskaya, cine, Hoca’ya, “paralel”e güvenerek değil; ama iktidarın da övgüsüne, desteğine, işaretine, icraatına güvenerek, sarılarak, onu dikkate alarak çocuğunuz o okullardan, yurtlardan, üniversitelerden geçiyor.

        O sayede kadro, iş, kariyer sahibi oluyor.

        Sonra “efendininkiler” darbe girişimi yapınca, o okullar da haliyle lanetli, o diplomalar geçersiz, o işler, kadrolar “darbeci” sayılıyor toptan.

        Belki öyledir, belki hepsi değildir.

        Ama ne olursa olsun, en azından 11 yıl boyunca iktidarın da referansı, açık çeki, hamili kartı var!

        İşte bu da çok büyük bir özür, özeleştiri gereği! Hatta daha fazlası.

        ***

        Şöyle bakın:

        1.Birileri hilekâr, organize, sinsi olduğu için; bu arada iktidar da yol verdiği, tercih ettiği, tayin ettiği, makbul saydığı için Devlet-Emniyet-Adalet kadrolarında yer buldu.

        2. Bir kısmı, iktidarın “Cemaat”e referansına, kefaletine de güvenerek bu yolu seçmiş, ailelerince o okullara gönderilmiş çocuklardı. Aileler, iktidar mensuplarını ve gazetecilerini her gün bunları överken izliyordu.

        3. Bu arada, yukarıdaki kadrolaşma türü yüzünden, eğitimiyle, aklıyla, kalbiyle, emeğiyle, çabasıyla o kadroları hak etmiş nice genç, ya sınav oyunlarının ya “açlık oyunları”nın kurbanı oldu. İşsiz, umutsuz kaldı. İntihar edenler oldu.

        Yani elimizde, aramızda, mahallemizde sadece şimdi oralardan kovulan, kimi içeri atılan, kimi çoluk çocuğuyla damga yiyen, kimi belki hak eden 40-50 bin “Fetöcü memur, hakim, savcı, polis” yok…

        Aynı zamanda, o sayının çok çok üstünde; hayatları, eğitimleri, umutları, hayalleri, hak ettikleri, gençlikleri, gelecekleri çalınmış, gasp edilmiş on binlerce genç ve artık yetişkin de var.

        ***

        Bu çok ağır maddi ve manevi bir yük ve ağır bir tahribattır. Neredeyse bir kuşağın ciddi bir kısmının imhasıdır. Önce ihya, şimdi imha edilenler de dahil!

        Yükün manevi kısmı dahi hak ettiği özrü, özeleştiriyi henüz göremedi…

        Ama maddi tahribat tarafı esasında özürle de geçiştirilecek gibi değil!

        ***

        TSK kısmını pek yazmadım. Subay, astsubay adayı olarak 14’ünde “bir yola sokulup” yerleştirilen çocuklar meselesi zaten çok ciddi de…

        Bir sorumuz da şu: Herhangi bir zaman diliminde, eski tip “Atatürkçü, cumhuriyetçi, vesayetçi asker kastı” modeline karşı, onların muhtemel darbe hevesinden tedirginlik sırasında, bu “neo-darbeci asker kuşağı ve kastı” ne kadar gizlice yetişti veya hangi oranda tercih sebebiydi?

        Not: TDK’ya göre Plase: At yarışlarındaki müşterek bahislerde, 8 atlı yarışta ilk üçü, 4 atlıda ilk iki dereceyi kazanacak atın bilinmesi…

        Diğer Yazılar