Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        -PARİS-

        Başlık şunu demek istiyor:

        Türkiye yeniden Avrupa ile yakınlaşmak üzere…

        Ama kastettiğimiz AB değil!

        Neden?

        Pazartesi günü Paris’te “içinde Türkiye olan” iki şey oldu:

        İlkinde, bakan Berat Albayrak Fransa Ekonomi ve Maliye Bakanı Bruno Le Maire ile 10 gün önceki telefondan sonra bu kez yüz yüze görüştü.

        İşin “Avrupa” kısmında, “ABD’nin yaptıkları yüzünden Türkiye – Avrupa yakınlaşması” vurgulandı; “AB ile Türkiye ilişkilerinin her zamankinden önemli hale geldiği”ni bizzat Albayrak söyledi ve ekledi: “AB konusunda önümüzdeki süreçte çok daha güçlü adımlar atılacak.”

        MACRON’UN SÖZLERİ

        Ancak, iki bakanın “sıcak” toplantısından hemen önce, Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Fransa’nın tüm dünyadaki büyükelçileriyle “geleneksel” yeni sezon toplantısını yapıyordu.

        1,5 saatlik konuşmanın bir yerinde gayet “net” biçimde, “Türkiye’nin AB üyesi olamayacağını” söyledi.

        Durup dururken değil; konu Brexit’ten, yani İngiltere’nin AB’yi terk edişi ve ilişkilerin bundan sonra nasıl olacağı konuşulurken:

        “İngiltere için düşüneceklerimiz, komşularımız Rusya ve Türkiye için de geçerli.”

        Yani Türkiye “AB adayı değil, AB’nin komşusu” idi. Ve ona göre mümkün olan tek şey “Stratejik ortaklık”tı.

        Bunu “Türkiye’deki yönelişin Panislamist niteliğiyle Avrupa değerlerinden farklı olduğu” şeklinde gerekçelendirdi kendine göre; hatta şimdiye kadar pek kullanmadığı bir deyişle, “Artık Kemal’in ülkesi değil” dedi.

        AB UZAK

        Bu iki toplantıya aynı anda bakmak lazım; tek tek yanıltıcı çünkü. Hatta Macron’un Cumhurbaşkanı Erdoğan ile son görüşmesine, Fransa’nın (Almanya gibi) “ABD’nin yaptıkları karşısında Türkiye’de istikrar için verdikleri desteğe” de.

        Çıkan ”AB sonucu” şöyle:

        1.Türkiye için AB süreci şu anda yok: En azından, Bakan Albayrak’ın “Çok güçlü adımlar atılacak” dediği adımların niteliği belli olana kadar.

        2. İtalya, Avusturya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti gibi rejimler ile Almanya ve Fransa aşırı sağ muhalefeti, geçmişte Türkiye’yi destekleyen Avrupa solunun da soğukluğu karşısında, böyle bir süreçten kimse söz edemeyecek.

        3. Avrupa seçimleri yaklaşırken, o iç hesaplaşma yapılana kadar; mülteci sorununu kanırtarak oy toplayan aşırı sağ, milliyetçiler, faşizanlar karşısında Avrupa demokratları, ne sağda ne solda, Türkiye için bir adım atacak.

        SORUNLAR YAKIN

        Buna karşılık bazı meselelerde AB’nin ve Avrupa’nın Türkiye ihtiyacı büyük:

        1.Suriye sorunu: Nitekim Macron, “Suriye’de rejimin İdbid’de yeni bir insanlık dramı yaşatmaması için Esad’ın müttefiklerine, Rusya’ya, Türkiye’ye de baskı yapılmalı” dedi. Bilhassa Fransızların 7 Eylül’deki Türkiye – Rusya – İran zirvesine ilgi gösterdikleri de aşikar!

        2. Mülteci sorunu: Şu sıra sadece Libya üstünden mülteci dalgası ile kriz yaşayan Avrupa için, Türkiye’nin “mülteci kampı” ve kalkanı kalabilmesi çok önemli. Bu hem siyasi destek hem de anlaşmadaki gibi mali destek gerektiriyor. Macron “Avrupa mücadelesi yeni başladı. Uzun ve zorlu geçecek. Bütün görev sürem boyunca Fransa politikasının kalbi, İlericilerle gericiler arasındaki mücadele olacak” derken adeta “mülteci, yabancı düşmanlığı odaklı bir iç savaş”tan bahsetti. Ve Türkiye, bu açıdan hayati önem taşıyor!

        3. ABD’nin yarattığı ekonomik - ticari sorun: AB ve Türkiye’nin hissiyatı, Trump’ın “ekonomik, ticari, parasal saldırıları” yüzünden yakınlaştı. Nitekim Le Maire – Albayrak görüşmesinde buna özel vurgu yapıldı; ABD’ye ve dolara güvenilemeyeceği beyan edildi. Ayrıca Türkiye ve Fransa’nın Dünya Ticaret Örgütü’nde ABD yaptırımlarına karşı ortak mücadelesi öngörüldü. Aynı zamanda Türkiye – Fransa ve AB ticaretinin, yatırımların arttırılması da.

        4. ABD’nin yarattığı güvenlik sorunu: Macron bunu çok açık beyan etti ve “Avrupa’nın güvenliği artık ABD’nin eline terk edilemez” dedi ve ilk kez açık biçimde “yeni arayışlar, yeni müttefikler”den söz etti. Neredeyse Ankara’nın tepkisi gibi. Bu güvenlik meselesinin iki veçhesi var: Biri teröre karşı ki, Türkiye Avrupa için, özellikle Müslüman nüfusu ve “radikalleşmiş sayısı, radikalleşme adayı” fazla Fransa için çok önemli. İkincisi Avrupa’nın genel güvenliği: Burada da zaten NATO üyesi olan Türkiye kadar, NATO dışında da Türkiye ve Rusya ile yakınlaşma önemli.

        AVRUPA MEYDANI

        Yıllar önce Sorbonne’de bir konferansta, Paris haritasından bir örnek vermiştim; “Türkiye Avrupalı mı” diye bir kez daha tartışılırken:

        Paris’te “Europe” yani Avrupa Meydanı özel olarak inşa edilmişti; meydana açılan bütün sokaklar, caddeler Avrupa’nın bir başkentinin, bir kentinin adını taşıyordu: Atina, Roma, Amsterdam gibi.

        Sadece iki kent, iki kadim başkent meydanın ana aksını oluşturan iki büyük caddeydi: Biri Londra, diğeri Konstantinopol yani İstanbul!

        Buna karşılık, Türkiye Büyükelçiliği ve Ankara Caddesi’nin açıldığı nehir kenarı ve komşu caddeler tamamen “Amerikan”dı: Kennedy, New York, Wilson!

        Yani Avrupa’dan uzaklaşan, uzaklaştırılan Türkiye soluğu bu caddelerde alıyor… Ama kökü esasen “Avrupa Meydanı”nın ruhuna yakın kalıyordu.

        Yahut işte tam tersi!

        Amerikan caddelerinden sille yiyince, Avrupa Meydanı yakınlaşıyordu…

        AB Meydanı değil! Şimdilik ve hala!

        Diğer Yazılar