Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Bir işkenceci ile işkence gören kişi arasındaki ilişki, sinema filmi olarak çok ilgi çekebilir.

Hele bir de romanı yazılırsa müthiş merakla okunan bir eser olur.

Ama böyle bir hesaplaşma, (sonuç sağlama niteliği olmadığı için), parlamenter araştırma zemininde fazla ilgi çekmez.

Ayıp bir deyim değil; (aksine çok gerçekçi) çünkü böyle bir araştırma sürecinde kimse kimseyi adam yerine koymaz...

Neden?

Çünkü balığın koktuğu yerdekiler komisyonu adam yerine koyup hala bilgi vermiyorsa halk bu üsluba “havagazı“ deyip geçer...

Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda işkenceci olarak bilgisine başvurulan (E) Albay Raci Tekin ile işkence gören Milletvekili Süreyya Sırrı Önder birbirlerini itham etmişler.

Bunun böyle olacağı kaçınılmazdı.

Süreyya Sırrı Önder, Mamak Cezaevi’nde işkence görmüş. Buna yüzde bin inanıyorum. Hatta çok ağır işkence görmüş. Buna da yüzde yüz inanıyorum.

Çünkü aynı cezaevinde işkence gören milletvekilleriyle, bakanlarla aynı dönemlerde Meclis’te ve kabinede bulundum. Sürekli Raci Tetik’i anlatırlardı.

Artık işi işkenceden çıkarmış, komediye dökmüşlerdi. Bu işin hesabının sorulacağına hiç ihtimal vermezdim. Ama tiyatrosunu izlemek mümkün oldu.

Birinci replik Süreyya Sırrı’dan:

- Sen benim işkencecimdin!

Raci Tetik cevap veriyor:

- Senin kuyruk acın var. Kılığından kıyafetinden de ne mal olduğun belli...

Basına yansıyanlardan anlaşılıyor ki komisyon başkanı Nimet Baş, bağıra çağıra tarafları susurmuş...

Bu komisyonun raporunu kimler okur?

İhtilal olduğunda doğanlar nüfusumuzun yaklaşık yüzde 40’ı otuz yaşın altında... Yani bu anlatılanları umursamaz bile...

Elli yaşın altında olanlar da kahve sohbetlerinde bahisler açıp o günlerin laf muhasebesinde vatan kurtarır...

Zaman aşımına uğradığı bu kadroya sorumluluk yöneltemiyorsunuz.

Bu başlar, müruru zamana sığınıp paça kurtardıkları için “gelmiyorum” diye dikleniyorlar.

Hukuk himayesinde yeni bir kahramanlık tarifi yarattık...

Foto-grafik olarak bakarsanız Süreyya Sırrı Önder güzel gülen bir adam...

Jimnastik olarak bakarsanız bu gülüş birden bire hoş bir kabadayılık kazanıyor.

İçeriğine tevazu yerleştirilmiş kabadayılık Türk halkının pek sevdiği bir beden estetiğidir.

Buna tebessüm eklerseniz, nükte imaya; zarafet manaya dönüşür.

Bu çok nedir bulunan bir fizyonomidir.

Süreyya lisanında buna “lika” derler. Simadan, veçheden, çehreden farklıdır... Mutlaka gülüş ister... Mehlika gibi...

Peki, bu asabiyet Süreyya Bey?

Bu araştırmadan hukuksal bir sonuç çıkmayacak; ama sizin asabiyet manzaranız uzun süre hafızalardan silinmeyecek...

Eğer bir sonuç bekliyorsanız unutmayın, güzel bir atasözümüz vardır: “Zulm ile abad olanın, ahırı (sonu) berbat olur.”

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar