Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Anlaşılan o ki bazıları Türkiye’nin gidişatından memnun değil. Öcalan ve BDP’li bazı yetkililerin, çözümsüzlük ve şiddet yanlısı açıklamalarında bu memnuniyetsizlik açıkça görülüyor.

        Öcalan avukatlarıyla yaptığı son görüşmede, “Türkiye’de orta yoğunluklu bir savaşın varlığından” söz ediyor. “Böyle bir savaş olursa bu sadece dağda olmaz, şehirlerde de etkisi çok büyük olur” diyor. Peki, bu neyin, kimin savaşı? İşgal altında bir ülke mi var? Kürtler neden savaşmak zorunda? Düşman kim? Bizler ülke olarak geriye gidiyoruz da farkında mı değiliz? Öcalan’a göre cevap “evet” olabilir. Ne de olsa kendisi birtakım terör taktikleriyle tanınmış biri.

        Peki ya parlamentoda, demokrasinin, siyasetin ve hukukun içerisinde çaba sarf etmesi gereken milletvekillerine ne demeli? Geçtiğimiz günlerde BDP’li Nezir Karabaş, “Kürt halkının verdiği mücadele, kahramanca yıllardır savaşın bedelini ödeyen gerillayla sınırlı olmayacak. Kürt halkı milyonlarla kentleri, yolları, caddeleri ve yaşamı tıkayacak” diyerek Öcalan’ın açıklamasının ruhuna uygun bir konuşma yaptı.

        Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosu’nun bir milletvekili, temsil ettiği insanları sokağa çağırıyor. İsyana teşvik ediyor. Caddeleri, yolları ve yaşamı tıkamayı öneriyor. “Mücadele gerilla ile sınırlı kalmayacak” diyerek halkı açıkça tahrik ediyor. Ne demek “gerilla” ile sınırlı kalmayacak?

        Demokratikleşme Burada, BDP Nerede?

        Parlamentoda demokratikleşme paketleri var; siz ise şiddet eylemlerinden bahsediyorsunuz!

        HSYK’nın yapısındaki yeni düzenlemelerle faili meçhullerin araştırılmasının önü açılabilir; ama siz yoksunuz!

        Partilerin kapatılması ile ilgili yasal düzenleme parlamentoda, siz yoksunuz!

        İnsan hakları ihlallerinden dolayı Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı parlamentoda, siz yine yoksunuz!

        Peki, nerede varsınız? Kürtleri sokağa dökmede!

        Siz her istediğinizde bu insanların birbirlerini boğazlayacağını mı zannediyorsunuz? Her defasında bu oyuna geleceklerini mi sanıyorsunuz?

        Değişimin Farkında mısınız?

        Harran’da kurulan üniversitelerde genetik tarım geliştiriliyor. Sizin umurunuzda değil!

        Mardin’de medeniyetler buluşuyor. Turizm gelişiyor. Ama “ille de savaş!” diyorsunuz?

        Üniversitede Kürtçe bölümler kuruluyor; muhakkak ona da “istemezük!” diyeceksiniz.

        Van’da Kürtçe tiyatro oyunları sergileniyor. Hiç umurunuzda mı?

        Diyarbakır’da son yılların en büyük turizm toplantısı yapılıyor. Siz hala savaş yapmaktan, sokağa dökülmekten ve başkaldırmaktan bahsediyorsunuz!

        Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde Türkiye’nin demokrasi çıtası hiç mi yükselmedi? İnsan hakları ihlallerinde düşüşler hiç mi yaşanmadı? Bu ülkenin Kürtleri siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda düne göre kendilerini çok daha iyi bir yerde görmüyorlar mı?

        Kuşkusuz bu soruların cevaplarını Kürtler verecek. Ancak hiç kimse “Kürtler adına konuşuyorum” diyerek Kürtleri ahmak yerine koymasın. Halkın zihnini karıştırmak için kurulan cümleler eski tesirini gösteremeyecek. Bu ülkenin insanı, sağduyusuyla ve ferasetiyle neyin ne olduğunu her zamankinden daha iyi görüyor. Her demokratikleşme hamlesinde ellerin tetiğe gitmesi de Kürtlerde artık bıkkınlık, yorgunluk ve öfkeye yol açıyor.

        Ekonomik, sosyal, kültürel ve sanatsal alanların da katkısıyla çok yönlü ifade ve iletişim kanalının oluştuğu Türkiye’de demokrasiyi daha güçlü kılmanın yolu, silahlı eylemler ve katliamlar yapmaktan geçmiyor. Bu ülkede öldürerek sonuç alma huyundan vazgeçildiğini hep beraber haykırmak zorundayız. Herkesin yaşama hakkına sahip çıkmak zorundayız. Bu ise ancak siyaseti, demokrasiyi ve hukuku, şiddeti sona erdirmede gerçekten kullanmakla mümkün olabilir. Bu halkı sürekli bir şekilde tahrik etmek, kamplara ayırmak ve provokasyonlara yol açacak konuşmalar yapıp şiddet dilini yüceltmek hiç kimseye yarar sağlamayacaktır.

        Türkiye’de parlamentoda sonuna kadar siyaset yapma hakkı varken, anayasa değişikliği paketi oylamaları sırasında dışarı kaçan “siyasetçilerin”, halkı sokaklara çağırması, hem siyasetle bağdaşmayan bir duruştur hem de Kürtlerin sorunlarına çözüm olmaktan uzak bir yaklaşımdır.

        ibal@haberturk.com

        Diğer Yazılar