Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Diyarbakır’da 27-28 Mayıs 2010 tarihleri arasında düzenlenen “Suça Sürüklenen Mağdur Çocuklar Uluslararası Sempozyumu” ile BM Çocuk Fonu UNICEF’in PKK kampındaki çocuklar hakkındaki açıklamalarının aynı tarihlerde gündemde yer alması ilginç bir tesadüftür.

        Bunlardan ilki suça itilen çocukların ellerinden tutularak topluma kazandırılmasını amaçlarken, diğeri çocukların nasıl suistimal edildiklerini gözler önüne seriyor. Bu yazıda, çocukları uçurumun kıyısından kurtarmayı amaçlayan ve suça teşvik etmeye çalışan iki farklı yaklaşımı dikkatlere sunarak, Türkiye’de çocuklara gerçekten kimin sahip çıktığını ortaya koymaya çalışacağız.

        Çocuklar Suçun Faili Değil, Mağdurudurlar

        Özellikle son bir yıldır suça itilen çocukların yargılanma usulleri, cezaevi koşulları ve işledikleri suçla orantısız ceza almaları sürekli gündeme getirdiğim bir tartışma konusudur.

        Çocuklar taş attığı için yıllarca hapiste yatmamalı, topluma kazandırılmalı, çocukların elleri taş değil; kalem ya da iş tutmalıdır.

        Cezaevleri, çocuklar için bir okul değildir.

        Çocuklar işledikleri suçun asli ve tek sorumlusu olarak görülmemelidir.

        Tam da bu noktada “Suça Sürüklenen Mağdur Çocuklar Uluslararası Sempozyumu”, çocukların suistimal edilmelerini önlemeyi ve onları ellerine silah tutuşturanların etkisinden kurtarmayı amaçlıyor ve topluma militan değil yararlı bireyler yetiştirmeyi öngörüyor.

        Bu duyarlılıkla farklı kurumlardan temsilciler bir araya gelerek henüz testi kırılmadan önce neler yapılabileceğini tartışıyor. Akademisyenlerin ileri sürdüğü teorik görüşlerin yanı sıra, uygulayıcıların ve diğer sorumluluk sahibi kişilerinin çözüm önerileri, akıl ve alın teriyle birleşip çözüm yollarına dönüşüyor. Bu bağlamda sempozyum süresince geniş kapsamlı bir bakış açısıyla çözüm odaklı fikir alışverişinde bulunuluyor.

        Çocuk Suçlu Olur mu?

        Sempozyumda araştırma eksenli politikalar geliştirmenin, izlenmesi gereken en sağlıklı yol olduğunu vurgulayan Diyarbakır Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam, “Suçlu çocuk yoktur, suça itilmiş çocuk vardır” dedi. Sağlam, “Risk altındaki çocuklarımızın korunmasında en temel görev biz yetişkinlere ve kamuoyuna düşmektedir. Çocuklarımızın suça sürüklenmesi konusundaki sorun, hiçbir kurumun tek başına üstesinden gelemeyeceği kadar karmaşıktır. Güçlü bir dayanışma ve işbirliği, bu sorunun üstesinden gelmek için en önemli yoldur” diyerek sözlerine devam etti.

        SHÇEK Genel Müdürü İsmail Barış ise sorunların çözümünün sadece polis ve hâkimin işi olmadığını, toplumun tüm kesimlerinin çabalarıyla sonuca varılabileceğini belirterek, ‘devletin çocuğu’ tabirini ortadan kaldırmaya çalıştıklarını, çocuğun, toplumun yani herkesin çocuğu olduğunu vurguladı.

        PKK Kampındaki Çocuklar

        Çocukları uçurumun kıyısından çekip almak ve onlara daha iyi bir gelecek sunmak arzusuyla Diyarbakır’da bir araya gelen yöneticiler ve temsilciler çalışmalarına son hızla devam ederken, Danimarka'nın Berlingske Tidende gazetesi ise PKK'nın çocukları kullandığını gösteren fotoğraflar yayımlayarak çocukların talihsizliğini ortaya koydu.

        Henüz 10’lu yaşlardaki çocukların, nasıl zor koşullar altında tutulduklarını ve silah talimi yaptırılarak ölüm makinelerine dönüştürüldüklerini gözler önüne seren bu fotoğraflar tüyler ürpertti. Haberin ardından PKK'nın elinde 300'ü kız olmak üzere 3.000 çocuk militanın bulunduğu bilgisi de gündeme düştü.

        UNICEF Danimarka Genel Müdürü Stenn Andersen’in, “18 yaşın altındaki çocukların silah taşıdıkları görülüyor. Tabi ki biz çocuk askerlerin kullanılmasına karşıyız, bunu engellemek için elimizden geleni yapacağız” şeklindeki açıklaması, PKK kamplarında silahlı eğitime alınan çocukların bir an önce örgütten koparılması gerektiğine vurgu yapıyor.

        Taş Atan Çocuklar

        Dağda tutularak hayali bir savaşın, ihtirasların ve akıl almaz bir oyunun piyonu haline getirilen PKK kampındaki çocuklar ile Türkiye’de güvenlik güçlerine taş atan çocukların öyküleri bir yerde kesişiyor. Bu çocuklar, onların masumiyetlerinden yararlanan büyüklerin sinsi ve alçak planlarına alet edilmiştir.

        Eğer bir çocuk taş atıyorsa, bir çocuk dağdaysa, bir çocuk kalem yerine tüfek tutuyor, bilgisayar yerine bombaya dokunuyorsa, suç çocuğun değil, onu bu suça itenlerindir. Çocuğun cezaevinde ne kadar yatacağı tartışmasından ziyade eline neden silah aldığı, neden sokakta taş attığı ve kim tarafından azmettirildiği sorgulanmalıdır. Onun içindir ki bir an önce taş atan çocuklarla ilgili yasa mecliste görüşülmeli ve çocuğu suça azmettirerek ona taş attıranlar, üstelik bunu meşru ve doğal göstermeye çalışanlar, aynı yasa kapsamına alınmalıdır.

        BDP Nerede?

        Peki, neden bu ülkede bir Kürt çocuğunun, taş atması, molotof kokteyli fırlatması, barikat kurması veya çatışmaya girmesi bazıları tarafından övülüyor ve yüceltiliyor? Neden bu çocuklar bir rol model haline getiriliyor? Bu çocuklara Diyarbakır’ın sanayi sitelerinde, Harran Üniversitesi’nin Genetik Mühendisliği bölümünde, Mardin’in çok kültürlü turizm merkezlerinde bambaşka bir gelecek sunulamaz mı?

        Konuya tüm samimiyetleriyle yaklaşan sempozyum katılımcıları, gizli veya ikinci gündemleri olmaksızın yüreklerini ortaya koyarak suça itilen çocukları düştükleri bu çıkmazdan kurtarmaya çalışıyorlar. Onlar bu arzu ve heyecanla yola çıkmışken, bu tür çalışmalarda en önlerde yer alması gereken BDP milletvekilleri ise nedense hiç ortalarda görülmüyor.

        Umarım taş atan çocuklara ilişkin yasa ile yakından ilgilenen BDP’liler, bomba düzenekleri başında eğitim gören, silahla talim yaptırılan ve molotof kokteyli attırılan çocukların kötü niyetli kişiler tarafından kendi emelleri doğrultusunda kullanılmasıyla da aynı derecede ilgilenirler.

        Çocuklar büyüklerin oyuncakları değil, hepimizin geleceğidir. Suça itilen çocuklar konusunu içtenlikle, çok yönlü bir şekilde ve akılcılık çerçevesinde ele almanın zamanı çoktan gelmiştir. Böylesi bir çabanın en önemli örneklerinden biri olan Suça Sürüklenen Mağdur Çocuklar Uluslararası Sempozyumu’na katkısı olanları, bu ülkenin tüm mağdur çocukları, dolayısıyla ülkenin geleceği adına yürekten kutlarız.

        Sahi, ülkede suça itilen çocuklara kim sahip çıkıyor sizce? Kim onların iyiliğini daha fazla düşünüyor?

        Onları gerçekten uçurumun kenarından almaya çalışanlar mı, yoksa masumiyetlerini kullanarak onları çıkarları doğrultusunda acımasızca dağa sürenler mi?

        ibal@haberturk.com

        Diğer Yazılar