Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir dram… Trajik bir olay... Bir final… Hayal kırıklıklarıyla dolu bir son...

        Baykal kaset skandalının ardından tam anlamıyla bir “Brütüs vakası” ile karşı karşıya kaldı. Hani 2000 yıl önce yaşanan ve tarihin derinliklerinde büyük iz bırakan, vefasızlığın ve hayal kırıklıklarının yaşandığı şu Brütüs vakası!

        Baykal’ın avukatının dünkü açıklamalarını dinlerken “Ne kadar hızlı biten bir sermaye, ne kadar hazin bir son!” diye düşünmemek elde değildi. Baykal’ın yaşadığı ne kadar büyük bir yalnızlık ve çaresizlik…

        Oysa bu olaylar henüz yaşanmadan önce, Deniz Baykal her Salı olağan grup konuşmasını yapardı. Gazeteciler onun hakkında methiyeler düzer, konuşmalarını manşetten verirdi.

        Başbakan dahi Baykal’ın grup konuşmalarını büyük bir dikkatle dinler ve onun sözlerine göre kendi cümlelerini ayarlardı.

        Onun yaptığı konuşmalar günlerce tartışılırdı. Gündemi O belirlerdi.

        Çevresinde Önder Sav gibi başı derde girenler olduğunda kendine özgü kükremesiyle hepsini savunur, onları düştükleri kuyudan çıkarırdı.

        Kükrediğinde sesi Türkiye’nin her tarafında yankılanırdı, taraftarları onun sesini tüm ülkeye dalga dalga yayardı. O, işaret fişeğini atarak ilk ateşlemeyi yapardı, ülkenin her yerinde gerisini getirecek bir hayli destekçisi de vardı.

        O, kaleyi iyi korurdu.

        Türkiye’de yaşanan olaylar karşısında Baykal sözünü söylememişse son nokta koyulmamış kabul edilirdi.

        Çünkü o iyi bir hatipti. Çok deneyimli bir siyasetçiydi. Karizmatikti.

        Karşısına çıkanlar ölümlerden ölüm beğeniyordu.

        Tüm bunlar çok kısa bir süre önce değil miydi?

        Her şey birden bire değişti.

        Baykal’ın görüntülerini içerdiği iddia edilen kaset onun istifasını da beraberinde getirdi.

        Artık Ankara’da köprülerin üstünde “önderimiz Kemal, yolumuz iktidar” pankartları asılı.

        Kaset skandalıyla Baykal’a kurulan tuzak ve arkadan inen hançer onu çok bitap düşürmüşe benziyor.

        Kaset skandalının hemen ardından Baykal, dikkatleri iktidarın üzerine çekerek hedef şaşırtmak ve bu esnada kendi evine çeki düzen vermek istemişti. Ancak dost bildiklerinin, kendi ifadesiyle “gizli oyunlar çevirdiklerini”, arkasından dolaplar döndürdüklerini ve bu kadar hızlı yol kat edeceklerini kestirememişti.

        Deniz Baykal’ın başına gelenler Temel’in hikâyesini anımsatıyor. Temel, uçurumdan aşağıya yuvarlanırken son anda yakaladığı bir ağaç köküne sıkı sıkıya sarılır ve “kimse yok mu?” diye avazı çıktığı kadar bağırır. Uzaklardan Azrail’in “ben varım!” diye cevap veren sesi gelir. Temel, can havliyle tekrar bağırır: “Başka kimse yok mu?”

        Bugün Baykal’ın karşısından onun siyasi hayatının bittiğini söyleyen en yakın arkadaşlarının sesleri geliyor. Baykal, can havliyle, “başka kimse yok mu?” diye sorduğunda ise ya büyük bir sessizlik ortalığı kaplıyor ya da her yerde Brütüsler beliriveriyor.

        Baykal açısından kasetten çok daha acıtıcı olan, kader birliği yaptığı dostlarından aldığı bu darbedir.

        Deniz Baykal, “Kırgınım” demişti Cevdet Selvi ile konuşurken. Çok kırgın olduğu her halinden belli. “Düşmanın attığı ok değil, dostun fırlattığı gül incitir” sözü, Baykal’ın trajik öyküsünü anlatıyor.

        Baykal’ın isteği üzerine görüntüleri inceleyen Ulusal Kriminal Büro adlı şirket hazırladığı raporda, “ortamdaki erkeğin Deniz Baykal olmadığını” vurguladı. Uzun yıllar siyasi evlilik içinde olduğu kötü gün dostları da Baykal’ı hiçbir akreditasyonu olmayan bir kurumun açıklamalarına mahkûm etmiş oldular.

        Baykal’ın “ben onların nelerini nelerini kapatmadım ki” derken içinde yaşadığı öfke ve hayal kırıklığı ilerleyen günlerde artacak gibi görünüyor.

        Baykal’ın vedası böyle olmamalıydı. En azından çok uzun yıllardır dost bildiği kişiler onu bu kadar çabuk terk etmemeliydiler. Hiç değilse ona bu çaresizliği yaşatmamalıydılar.

        Türk siyasetinin şantajla dizayn edilmesi, Brütüslerin vefasızlığına prim verilmesi, onlara alkış tutulması ve bu yolla hesap kesilmesi ne kadar ilkeli ve doğrudur, varın siz düşünün.

        “Ben kendimden eminim” diyenler kuşkusuz çıkacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki, Hz. İsa “ilk taşı günahsız olan atsın” dediğinde herkes geri adım atmıştır.

        ibal@haberturk.com

        Diğer Yazılar