Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye, uluslararası arenadaki faaliyetleri ve diğer ülkelerle kurduğu yakın ilişkileriyle son yıllarda tüm dünyanın dikkatini üzerine çekiyor. Din, dil ve ırk ayrımı yapmadan ve ülkelerle arasındaki görüş farklılıklarını umursamadan, dünyanın dört bir tarafına koşuyor. Bu doğrultuda gücünün yettiği ölçüde dünya barışına yeni bir soluk getirerek, katkıda bulunmaya çalışıyor.

        Nitekim Türkiye, “komşularla sıfır sorun” anlayışı çerçevesinde, Balkanlar’da, Ortadoğu’da ve Rusya’yla imzaladığı anlaşmalarda ilişkileri geliştirme adına somut adımlar atıyor. Hatta bölgesel barışı inşa etme yolunda, Samuel Hungtinton’ın “medeniyetler çatışması” tezinin yerine medeniyetler ittifakı yaklaşımını benimseyerek, yeni bir anlayışın doğmasına öncülük ediyor.

        Bölgesinde gelişen olayları seyirci koltuğundan takip etmeye alışmış olanlar bile Türkiye’nin izlediği bu çok yönlü dış politika karşısında hem şaşkınlık ve kaygı yaşıyorlar hem de heyecanlarını gizleyemiyorlar.

        Bu tarz heyecan verici gelişmelerden bir yenisi, 7-8 Haziran 2010’da İstanbul’da düzenlenen Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı (CICA/AİGK) toplantısıdır.

        Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ev sahipliğinde düzenlenen zirveye birbirinden önemli isimler katılıyor. Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve Rusya Başbakanı Vladimir Putin bu isimler arasındadır.

        CICA’ya Ev Sahipliği

        CICA, İstanbul’daki bu toplantıyla Türkiye’de birçok kişi tarafından ilk kez duyuldu. Oysaki bu örgüt, birçok Asya ülkesinin yeni bir güvenlik anlayışla bir araya gelerek sorunlarına çözüm bulmaya çalıştığı ve bu bakımdan üzerinde durulması gereken umut verici bir platformdur.

        CICA’nın üyeleri arasında Afganistan, Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri, Çin, Hindistan, İran, İsrail, Ürdün, Kazakistan, Kırgızistan, Moğolistan, Pakistan, Filistin, Kore Cumhuriyeti, Mısır, Rusya, Tacikistan, Tayland, Türkiye ve Özbekistan yer alıyor.

        CICA, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’nun (USAK) hazırladığı raporda şöyle tanımlanıyor: “Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı (CICA/AİGK), adında ‘güvenlik’ kelimesi geçmeyen, fakat barışı ve güvenliği üyeler arası diyalog ile sağlamayı hedefleyen, önce Asya kıtasında sonra da dünyada işbirliğini öngören, üyelerinin sahip olduğu toplam nüfus büyüklüğü ve yayıldığı coğrafyasıyla ciddi potansiyele sahip olan bir örgüttür.”

        Ayrıca USAK raporunda, “Türkiye’nin 2010 yılında demografik ve coğrafi açıdan böylesine büyük bir yapının dönem başkanlığını yürütecek olmasının, Türkiye açısından bir prestij unsuru teşkil edebileceğine ve iz bırakılabilecek faaliyetler yapılmasına ortam hazırlayacağına” vurgu yapılıyor.

        İşte, Türkiye, adaleti önceleyerek dünyanın sorunlarına çözüm arayan, kaynakların savaş yerine barışta kullanılabileceğine inanan, düşünce ve idrakini birleştiren ve soğukkanlılığını koruyan dış politika vizyonunu, böylesi bir platformda, hem bölgesindeki ülkelerle hem de dünyayla paylaşıyor.

        Son dönemde yükselişe geçen dış politika vizyonuna ilişkin, 4 Kasım 2009 tarihli USAK konuşmasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül şöyle demişti: “Aziz Atatürk’ün ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesi doğrultusunda, çok boyutlu, kapsayıcı, sağduyulu ve ilkeli bir dış politika izlemeye devam ediyoruz. Türkiye’nin dış politikası salt çıkar merkezli değildir. Türkiye, doğru bildiğini, eğip bükmeden söyleme hakkına ve itibarına sahip bir ülkedir... Bu anlamda dış politikamız, etik ve ahlak temelli bir dış politikadır.”

        Peki bu vizyon hayata geçirilebiliyor mu? Özetle şunu söylemek mümkündür: Afganistan ile Pakistan’ın anlaşmazlıklarını çözmek amacıyla İstanbul’da buluşmaları, Hırvat, Boşnak ve Sırp liderlerin yine İstanbul’da bir araya gelmeleri, Hindistan, Pakistan, Rusya ve Arap dünyasının İstanbul’u liderlerin buluştuğu rutin bir adres olarak görmeleri Türk dış politikasının doğru istikamette ilerlediğinin birer göstergesidir.

        Dolayısıyla Türkiye bilinmeyen bir yöne doğru koşmuyor, değerler sistemi üretiyor ve dünya bu değerlere doğru koşuyor.

        ibal@haberturk.com

        Diğer Yazılar