Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Volkan Bozkır: Olumlu adımlar atılarak yeni algılar yaratılması lazım

        Balçiçek İLTER / GAZETE HABERTÜRK

        Yeni yılın ilk Pazartesi Sohbeti’nde Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır ismi var. Bozkır 2000 yılından beri sürecin içinde olan bir isim. “Türkiye’nin imaj sorunu yaşadığı şu günlerde AB Bakanı olmak ateşten gömlek mi?’’ diye sordum, gülümseyerek cevap verdi: “Öyle zor dönemlerden geçtik ki, ben Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’ne gidip tek başıma generallerle oturduğumu, kanun tasarılarını onaylattığım günleri bilirim. O dönem Cumhurbaşkan’ımız; Başbakan koltuğundaydı ve onun siyasi duruşundan güç aldık. Şimdi ise reform zamanı, işimiz çok daha kolay!’’

        -Türkiye’nin algısı nedir yurtdışında?

        Maalesef son birkaç yıldır Türkiye aleyhine algı operasyonları yapıldı. Ve Türkiye’nin hiç de hak etmediği bir resim ortaya çıkarmak için de bu mekanizmalar çok gayret sarf ettiler ve birçok noktada da başarılı oldular. Son iki senede 4 seçim geçirdik ve bütün bu algılarla mücadele etmek yerine iç politika gereksinimleriyle kilitlendiğimiz bir dönem yaşadık.

        -Avrupa algısından bahsediyoruz herhalde?

        Avrupa Parlamentosu’nda çok negatif bir algı oluşmuş örneğin. Kampanya dönemleriydi ve milletvekillerimiz oraya da, Amerika’ya da gidemedi, dostluk gruplarını devreye sokamadığımız dönemler yaşadık. Maalesef bu algılar Türkiye’ye zarar verecek boyutlarda ortaya çıktı.

        -En negatif algı nedir?

        “DAEŞ’e destek verdiğimiz’’ iddiası mı? Çeşitli algılar var. “Türkiye teröre yardım ediyor’’dan tutun da, “Türkiye demokratik bir ülke değildir’’ noktasına kadar her şey. Hepsi operasyon tabii. Birçoğuyla iyi mücadele edildi. Gerçekler operasyonun hedeflenildiği noktaya gelmesini engelledi.

        -Şimdi durum nedir?

        Bu negatif algıyı tersine döndürme imkânımız artık mevcut. Hükümet kuruldu, istikrar sağlandı. Ama şahsen şöyle düşünüyorum, mevcut algıları o yöntemlerle mücadele ederek yıkmak yerine, Türkiye’nin olumlu adımlar atması suretiyle, yeni algılar yaratılması lazım.

        -Oluşan algıyı silmek zordur çünkü...

        İnsanlar bu algılara sahip olurken gazetedeki 4 satırı okurlar ya da televizyonda 5 dakika bir şey seyrederler, bunun sonunda bir kanaat oluşur. Onunla mücadele ettiğiniz zaman belki o kişiyi bulamazsınız dahi... Türkiye gerçekten de çok önemli reform adımları atmaya hazır. AB’de müthiş gelişmeler var, biz önümüze bakmalıyız. Reformlar için adımlar atıldıkça vücut lisanımız da değişecektir. Biz doğru adımları attıkça imaj kendiliğinden düzelecektir.

        -AB süreci için “Bahar havası estirdiklerine bakmayın, açılan fasıl kapanmıyor ki, neye seviniyoruz?’’ diyenler var.

        AB ile ilişkilerin iyi bir döneme girdiği aşikâr. Öyle yasalar çıkacak ki, AB süreci olmasa bile bunlar bizim için çok önemli. Kişisel verilerin korunması, ayrımcılıkla mücadele, siyasi etik, terörün finansmanı, adli sistemin revizyonu, mahkemelerin hızlı işlemesi, özgürlüklerin artırılması... Bunlar yapılması gerekenler. Ayrıca AB’nin iyi örneklerine bakılarak yapılacağı için Türkiye’nin imajı sorunu geride kalacaktır.

        -Peki ne oldu da AB ile ilişki düzeldi?

        Üç ana faktör etkili oldu. 1- Avrupa’daki ekonomik sıkıntı 2- Mülteci krizi 3- Terör. Hiç kimse örneğin bu göç dalgasının Avrupa’ya dayanacağını düşünmedi. Ve biz 4 yıldır onları uyarıyoruz, bunu insanlık namına yaptığımızı ve bir kuruş para istemediğimizi söylüyoruz. 8 milyar Euro sadece kamplara harcadık biz. 60 bin Suriyeli çocuk doğdu Türkiye’de ve 224 bin çocuk-genç eğitim sistemimizde. Öyle kamplarımız var ki, hastane, okul, kamptakilerin seçtiği belediye başkanı var. Ama AB’den gelip sadece göçü tuttuğumuz için teşekkür ettiler. Ve sonra kriz patladı, gördüler ki tek çözüm yine Türkiye.

        -Terör faktörü dediniz... Hem teröre yardım eden ülke konumuna koyuyorlar...

        Tam da bu söylediğiniz gibi işte. Ayrıca DAEŞ, ki terör örgütüne katılmak için gelenler AB vatandaşı. Ben 36 milyon turisti nasıl ayıracağım? Onlar uyaracak ben müdahale edeceğim. Biz şimdiye kadar hep dedik ‘Terör örgütleri arasında ayrım yapmayın bu iyidir bu kötüdür diye, DAEŞ de, PKK da, DHKP-C de aynı şeydir.’ DHKP-C liderini adresine kadar verdik yakalamadılar, Sabancı’nın katillerinin dolaşmasına izin verdiler. PKK’nın para toplamasına, yayın yapmasına da izin verdiler ve Avrupa’da çok büyük terör saldırıları oldu. O zaman Türkiye ile işbirliği yapmadan çözemeyeceklerini anladılar. Bu üç unsur bir araya geldi ve bize başvurdular.

        -“Siz bu göçmenleri aman göndermeyin, biz size para verelim’’ mi dediler?

        Şöyle oldu. “Göçü önleyin size para verelim!’’ teklif ettikleri para da 1 milyar Euro, bunun yarısı zaten üyelik için, “Geri kalanını da aramızda toplarız’’ dediler. Biz dedik ki “Para istemiyoruz, ihtiyacımız yok, sadece kamplara 8 milyar Euro harcamışım, ayrıca kaynaklarımı bu iş için kullanmam söz konusu değil. Kaldı ki sen AB olarak bana gelip “Al şu parayı bunu hallet” diyorsan sen bunu Türkiye’ye değil, git başka bir ülkeye söyle!

        -Tavır bu ama... Al parayı, işi hallet!

        Tavır bu! İlk başta. Biz eğer AB ailesi içinde hissedersek, orada düşünüldüğümüzü anlarsak, bu ilişkiyi tesis ederiz. Aile içinde olmanın da şartları var. Müzakereler başlasın, fasıllar açılsın, 11 yıldır zirvelere çağrılmıyoruz, senede iki kez Türkiye-AB zirvesi yapalım, önemli konularda direkt diyalog grupları oluşturalım, ekonomi, enerji, siyasi ve gümrük birliği... Vizeyi de kaldırın. Sonuç istediğimiz gibi oldu, 3 milyar Euro verdiler ve şartlarımızı kabul ettiler... Ama biz dedik ki “Mümkünse bir de bunu Merkel’in ağzından duyalım!’’

        -Daha önce verilen sözler Almanya tarafından bloke edilmişti...

        Evet. Merkel Türkiye’ye geldi böylece, kanımca çok önemliydi o ziyaret.

        -Çok eleştirildi seçim öncesinde geldi diye, bu ziyaret AK Parti’ye destek olarak algılandı, etkisi oldu mu sizce seçimde?

        Normal olarak AB komiserleri hiçbir ülkeye seçimden önce gitmezler bu çok doğru. Ama o kadar süratle karar alınması gerekiyordu ki, geldi. AK Parti’nin seçim başarısında etkisi olduğunu sanmıyorum, zaten mutabakat seçim sonrası açıklandı.

        -Dönelim baştaki soruya, “Fasıllar kapanmıyor ki yenilerinin açılması bir şey ifade etmez’’ deniliyor.

        2005 Ekim’inde müzakerelere başladık ama Kıbrıs meselesi yüzünden 8 fasıl askıya alındı, “Hiçbir fasıl kapanamaz’’ denildi. Biz hiçbir faslı kapatamadık ama AB açmasa da teknik olarak fasılları açtık. 15 fasıl açtık, bir faslı kapattık ama aslında 10 yıl boyunca 28 fasıl açtık, 15 faslı kapatacak duruma geldik, komisyonlarda da teyit aldık.

        -Peki biz bu durumu nasıl aşacağız?

        Kıbrıs sorunu çözülürse, ki çok büyük ümitler var bu yıl çözüleceği hususunda... O zaman konsey kararıyla bloke edilen 8 fasıl, Güney Kıbrıs’ın bloke ettiği 5 fasıl bir anda açılacak. Bu 13 faslı iki ay içinde açabilecek durumdayız. Ben Kıbrıs konusunda son derece ümitliyim. İki liderin mutabık kalacağı bir metin üzerinde gidiliyor çünkü, bir sürü tabu da yıkıldı. Adaya su gitti, doğalgaz bulundu, petrol çıktı... Bunlar da önemli. Paradigma değişti. Ama çözümü mümkün kılan Türkiye’dir onu da unutmamak lazım.

        "RUSYA KRİZİNİN ETKİSİ YOK"

        -Avrupa’da bahsettiğiniz bu olumlu tablo Rus krizinden etkilendi mi?

        Hayır, hiç alakası yok. AB demin anlattığım üç faktör yüzünden Türkiye’siz olamayacağını anladı. Vizenin kalkmasında da bir korku vardı. Bir ayda 10 milyon Türk gelir diye... Anladılar ki yok öyle bir şey. Belki 1 milyon Türk gider ama, turist olarak işadamı olarak, öğrenci olarak...

        "SİYASİ OTORİTE ÇÖZER"

        -“AB istemeyiz’’ diyen bürokrasi var mı hâlâ?

        Olmaz mı? En büyük dert o zaten. Mücadele ediyoruz. Başbakanlık genelgesi çıkarıldı, hiçbir yasa tasarısı artık AB Bakanlığı incelemeden Meclis’e sevk edilmiyor. Bu çok önemli. AB istemeyen yapı, ülkesini seven kollayan yapıda insanlardan oluşuyor kuşkusuz, ama kolay değildir inanın reform yapmak. Reforma olan direnci ancak siyasi otorite çözer. Siyasi otorite milletten güç aldı, şimdi reform zamanı.

        "KAYITLAR, TUTANAKLAR, WEB SAYFASI VAR, NEYİ YANLIŞ ANLATIYORLAR Kİ"

        -Gelelim şu vize işine... AB uzmanları sizin kadar iyimser değil.

        Geri kabul anlaşması 2017’de yürürlüğe girecek, vize de kalkacaktı zaten. Yedi yıl müzakere ettik. Şartlara gelince 1- Türk vatandaşı olup, illegal yoldan Avrupa’da yakalananlar, bunları biz zaten geri alıyoruz. 2- Üçüncü ülke pasaportu var, Türkiye üzerinden gitmiş illegal gitmiş, hangi ülkeden olduğu belli. Bu noktada ben kaynak ülkelerle geri kabul anlaşmaları imzaladım, geri verebileyim diye. Esas sorun 3. maddede çıktı. Türkiye’den gittiği iddia ediliyor, pasaportunu yırtmış atmış, hangi ülke vatandaşı olduğu belli değil, bu ne olacak? Sonunda şöyle bir formül bulundu. Türkiye’de bir komisyon kurulacak, yakalandığı iddia edilen kişiyle ilgili bilgiler gelecek, bu komisyon karar verecek.

        -Bu sonuncu madde yüzünden bir ay içinde örneğin yüz bin kişi Türkiye’ye gelir mi?

        Kamuoyunda bu algıyı yaratmaya çalışıyorlar ama hayır, böyle bir şey olmayacak.

        -Kim oluşturuyor bu algıyı?

        Ya bilmiş gibi bilmeden anlatan var ya da bu algıyı yaratmaya çalışan. Mum alevi gibi bu, üflediğinizde söner gider. Ayrıca geri kabul yürürlüğe girdiğinde araştırma yaptırdık, 2 bin 980 kişilik bir rakam çıkıyor ortaya. Ayrıca Suriye konusu yok çünkü coğrafi çekinceyi ekledik anlaşmaya, “Güney komşularımızdan gelenler mülteci statüsünde değildir’’ ibaresi koydurduk. Kayıtlar, tutanaklar ortada, web sayfası var, neyi yanlış anlatıyorlar ki?

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ