Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Lütfü Akdoğan: ‘Kıbrıs’ın asıl fatihi Ecevit değil Erbakan’

        İZZET ÇAPA

        GAZETE HABERTURK - HT PAZAR

        Lütfü Akdoğan 10 savaşa, 20 ihtilale tanıklık etti. Savaş muhabirliği yaparken 8 kez ölümden döndü. Bazı devlet başkanlarıyla tavla oynayacak kadar yakındı. Özel röportajlarıyla sadece Türkiye'de değil Arap âleminde de olay yarattı. Kabe'ye özel izinle ilk kez kamera ve fotoğraf makinesi sokarak sinemalarda uzun süre oynayan "Hac ve Kabe" filmini yaptı. O bir Ortadoğu uzmanı... Akdoğan'la hem güncel politika hem de tadından yenmez anılarını konuştuk. Anlattıkları karşısında hem keyiflendim hem de şaşırıp kaldım...

        'BENİM ADIM KRALLARIN KRALI'

        Size "Ortadoğu'nun Nostradamus'u" diyebilir miyiz?

        Bunu ilk kez duyuyorum. Benim adım Kralların Kralı. Böyle demeniz kafi.

        Tam bir tevazu örneğisiniz!

        Ne yapayım, kariyerim boyu görüşmelerim hep başbakanlar, cumhurbaşkanları ya da krallarla oldu.

        Ben ne oluyorum, saray soytarısı mı?

        Olur mu? Seni bir cumhurbaşkanı seviyesinde kabul ettim ki buradasın!

        Neyse, ne oldu da Suriye'yle düşman olduk?

        Suriye düşman olmadı. Aramızda bir soğukluk hâkim. Ama yeni bir şey değil. Yanlış tutumlarımız yıllar önce Suriye'yi Mısır'ın ve Rusya'nın kucağına itmiştir.

        'OBAMA ANCAK SEKİZİNCİ SIRADA GELİR'

        Ama durumun ciddiyetini inkâr edemeyiz... Ne yapılmalı?

        Olayları hemen buzdolabına koymalı, meseleyi büyütmemeliyiz. Elimizde değilse o zaman bana değil sayın Dışişleri Bakanı'mıza sormanız lazım. Olayları kendisi mi güdüyor, yoksa güdülüyor mu?

        Kafam karıştı.

        Dünyayı yöneten güçlerden bahsediyorum.

        Şu "Yeni Dünya"daki beysbol severi mi kastediyorsunuz?

        Hayır, bu kolektif bir güç. Dünyayı kimler mi yönetiyor? En başta Amerikan Merkez Bankası var. İkinci Dünya Bankası, hemen arkasından IMF geliyor. Bu üç kurum siyonizmin dünya mali imparatorluğunu oluşturur.

        Onlardan sonra mı geliyor Obama?

        Obama'nın daha bir yere geldiği yok. Sonra CIA ve Pentagon. ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi'ni de geçtikten sonra 8 numarada Obama.

        ABD Başkanı'nı sultan bilirdik, Gül Ağa yaptınız.

        ABD başkanını kim belirler bilir misin?

        Halk.

        O görünen. ABD'nin en güçlü 60'a yakın ailesi karar verir.

        Burnuma komplo teorisi kokuları geliyor.

        George Bush'un oğlu arkadaşım Neil Bush daha seçimlere 6 ay varken aradı. "Mr. Akdoğan, haberin olsun babam ABD başkanı oluyor" dedi.

        'DUYUNCA DEMİREL DE BİR YAŞINA DAHA GİRDİ'

        Canım belki "Secret" yapıyordu, nasıl bilsin?

        Ben de onu sordum. Aldığım cevapsa "Amerika'da bazı kararlar önceden alınır. Geçen hafta Rockefeller'in evinde 60'a yakın tanınmış işadamı biraraya gelmiş ve babamda mutabakata varmışlar" oldu.

        Bir yaşıma daha girdim!

        Süleyman Bey (Demirel) de öyle. Hemen ona Neil'in söylediklerini anlattım.

        Ne tepki verdi Süleyman Bey?

        "Allah Allah, demek ki Amerika'da başkanlar böyle seçiliyormuş" dedi.

        O zaman ABD'nin ısrarla dünyaya "demokrasi" diye yaymaya çalıştığı ne?

        Kocaman bir yalan...

        'KİTAPLARIM HİTLER VE GANDHİ'DEN DAHA ÇOK SATTI'

        "ABD demokrasi kılığına girmiş hain kurt" mu diyorsunuz?

        Irak'ı demokrasi adına işgal ettiler. Geride ne bıraktılar? 650 bin şehit, 6 milyon yanmış yıkılmış ev, 8 milyon göç etmiş, perişan insanlar! Bu mu demokrasi?

        Aman kalsın!

        Ortadoğu'daki halklar, kendilerini idare etmekten aciz değildir. ABD'nin de 300 milyon insanını yönetirken yabancı ülkelerin yer altı-yer üstü servetlerini almaya, buralardaki insanları fakirleştirmeye hakkı yoktur.

        Anlayacağım dilde anlatın, nedir Amerika'nın gerçek rüyası?

        Küçük devletler için dünya büyüktür; ama Amerika için son derece küçüktür. Bu lafım yalnız bulunduğumuz bölge için değil.

        Yani...

        Petrol ve doğalgazdan başlayıp mukaddes bölgelerin hakimiyetine kadar pek çok şeyi içine alan geniş bir rüya.

        Bu rüya değil, olsa olsa kabus.

        Amerika, bu hakimiyeti kurabilmek için çevremizde 31 devlete el koymaya karar vermiştir. Göz diktiği topraklar neredeyse kendisinin 2 misli. Burada ırk, din, etnik bölücü unsurları ortadan kaldırıp herkesin ABD için çalıştığı bir düzen kurmak istiyor. Hürriyet ve zenginlik sadece ABD içindir. Obama'nın ve tüm ABD devlet başkanlarının isteği budur.

        Kitaplarınızda da değiniyorsunuz. Son kitaplarınız değil de öncekileri bulmak Nuh'un Gemisi'ni bulmaktan zor...

        Bu kasıtlı mı yoksa tembellikten mi basmıyorlar diye düşünmüyor değilim. Ama yeni kitabımın satışlarıyla Hitler'i de Gandhi'yi de geçtim ya, yeter.

        Anlamadım, ne alemi vardı şimdi ruh çağırmanın?

        Bu hafta onlarla ilgili kitapların satış rakamlarını geçtim canım. Ha bir de Putin'i sollamışım. Hem sen Nuh'un Gemisi'ni aramayı kolay mı sanıyorsun bakayım?

        Lafın gelişi, senelerdir arıyorlar ya...

        Biliyorum, ben de zamanında John Libi başkanlığında bir Amerikan heyetiyle Ağrı Dağı'ndaki arama çalışmalarına katıldım.

        Ve dağ havası aldınız.

        Dünya Bankası'nın servetini verseler bir daha Ağrı Dağı'na çıkmam. Asıl aldığım, işte bu karar oldu.

        'AFGANİSTAN'DA AMAÇ HİNDİSTAN'

        Benim kararım da başka konuya geçmek. Petrol yok, bir şey yok, ABD'nin Afganistan'da işi ne?

        Oradaki amaç Hindistan. Büyük İskender'in tek hedefi vardı. Türkiye üzerinden Irak, İran, Afganistan yoluyla Hindistan'ı ele geçirmek. Napolyon ve Hitler de aynı şeyi denedi. Atatürk Sadabat Paktı'yla bunu sağlamak istedi. Amerika Hindistan'ın zenginliklerini ele geçirmek istiyor. Boğazı da istiyor, Süveyş kanalını da hatta Vatikan dahil tüm kutsal toprakları da.

        Dünyanın jandarması gibi.

        Yaptıkları düpedüz sahtekârlık. Dünyayı yönetecek adamı 6 ay öncesinden 60 kişi seçiyor.

        ABD modern çağın Osmanlı'sı olma arzusunda mı?

        Osmanlı lafını benimsemiyorum. Osmanlı Osmanlı'dır. Ben Türkçüyüm, kafatasçıyım. Ama modern dünyada barış içinde yaşamak zorunda olduğumuza da inanıyorum.

        'TAKİ İLE GELECEĞİMİZİ HAZIRLAYABİLİRİZ'

        "Barış içinde yaşamak" o kadar soyut bir hal aldı ki...

        Belki ama yeni bir projem var. Gelecek yüzyılda Yemen'den Kazakistan'a ülkeleri bağımsız, demokratik ve kardeşlik çerçevesi içinde birleştirmek istiyorum. Bu ülkelerin gençleriyle fikir birliği sağlayarak geleceğimizi hazırlayabiliriz.

        Yeni bir Müslüman imparatorluğu mu?

        Hayır, bir demokrasi, barış ve kardeşlik platformu. Adı da TAKİ.

        "Tam AKdoğan'ın İdeali" mi demek?

        Açılımı Türk, Arap, Kafkas, İran. Bu bölge ülkeleri "bağımsız, demokratik, kardeş devletler topluluğu" kuracak. Türkiye de önderlik edecek konumda.

        Şu anda bölgenin önderi değil miyiz?

        Sınırlarımıza tecavüz olmadıkça ülkelerin içişlerine burnumuzu sokmamayı öğrenene kadar önder olamayız. Dünyanın bekçisi biz değiliz.

        Suriye uçağımızı düşürünce sessiz mi kalalım?

        Düşürüldü mü, düştü mü önce onun cevabını alalım. Geleceğin Türkiye'sini silahla koruyamazsın.

        'SURİYE'NİN İLK BAŞKANI MEKTEB-İ SULTANİ MEZUNU'

        Esad nereye koşuyor?

        Ne istiyorsunuz adamcağızdan? Babası da hiçbir şey öğretmemiş. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Suriye'nin nasıl kurulduğunu bile bilmiyor.

        Nasıl kurulmuş?

        Suriye'nin köklü aileleri yazlarını İstanbul'da geçirirdi. Bereket ve Kuvvetli ailelerini bile bilmiyor. Koltuğa oturmakla devlet başkanı olunmaz. Hâlâ göz doktoru olarak kalmış.

        Göz doktoru ama önünü göremiyor mu?

        Suriye'nin en önemli cumhurbaşkanlarından biri Mekteb-i Sultani (Galatasaray) ve Mekteb-i Mülkiye (Siyasal Bilgiler Fakültesi) mezunu, aydın Türk diplomatı Suphi Bereket'ti. Kendisi ayrıca Vahit Halefoğlu'nun da kayınbiraderi. Bırak onu, Suriye ordusunu kuran Mustafa Tlass resmen Türk.

        Bildiğimiz Vahit Halefoğlu'nun mu?

        Tabii. Şimdi neyi anladık? Esad'ın oturduğu koltuğun ilk sahibi bir Türk.

        Esad reform ve özgürlük sözünü yenileyerek Suriye halkını ikna edebilir mi?

        Hayır. Esad şu anda 39 derece ateşli hastadır. Üç ayrı Suriye'yle karşılaşırsak şaşırmayalım! Bahsettiğimiz ülke, Arap alemine, Yemen'e kadar uzanan ihracat ve Hac yolumuz...

        Peki durumu "buzdolabına koymak" bu kadar kolay mı?

        400 yıla yakın himayemizde kalmış Suriye'de bugün hâlâ Osmanlı'nın eserleri dimdik duruyor. O itibarla biz Suriye'yi küçük bir kardeş olarak tanıyoruz.

        'SÜLEYMAN BEY'E SELAM SÖYLE, DARBE YAPACAĞIZ'

        Benim de kulaklar havalandı, devam edin lütfen...

        Büyük devlet olduğumuzun farkında değiliz daha. Bunun babasının devirdiği General Emin El Hafız bir gün bana dedi ki; "Süleyman Bey'e selam söyle, biz darbe yapacağız. Saddam ile Kaddafi de arkamızda..."

        Adam "Lütfü biz darbe yapacağız" mı diyor?

        Demirel'e haber götürmemi istiyor. Uçaklarımızın Suriye sınırında biraz aşağıdan uçup ses yapmasını talep ettiler.

        O niye?

        Böylece halk Türkiye'nin de darbeden yana olduğunu sanacak. "Bir de bizi tanıyın, başka şey istemiyoruz" dedi.

        Süleyman Bey nasıl yanıt verdi?

        "Biz kimsenin içişlerine burnumuzu sokmayız" dedi. Aslında Esad'ı devirmek için 50 milyon dolarla Suriye ordusunu satın almak mümkün. Adam öldürmek söz konusu bile olmaz. ABD Suriye'yi karıştırdı ama bir askerini kaybetti mi?

        'Süleyman Bey ile her konuda görüşürdük'

        Süleyman Bey'e gelmek istiyorum. Sanki tarihi birlikte yazmışsınız...

        Beyefendi ile hemen her konuda görüşürdük. 1978'de hükümetin düşüren Adalet Partisi'nden 11 milletvekilinin ayrılma olayını öğrendiğimde Paris'teydim.

        11 milletvekili de Ecevit'in kurduğu hükümette bakan yapılmıştı...

        Evet, politika böyle bir şey. Aferin, dersine çalışmışsın! Neyse, o gün Paris'ten Süleyman Bey'i aradım. "Beyefendi, nasıl oldu da iktidardan düşürdüler sizi" dedim.

        Ne dedi?

        Çok doluydu. "Ne yapalım kardeşim, arkadaşlar bizi sattı. Tam bir rezalet. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir hükümet kurulmamıştır. Türkiye'ye gel de biraz konuşalım" dedi.

        Hemen gittiniz...

        Döner dönmez soluğu Güniz Sokak'ta aldım. "Ne olacak bu ülkenin hali" diye sordum. Umutsuzdu. Amerika'nın Kıbrıs yüzünden koyduğu ambargoyu kaldırmayacağını söyledi. "Böyle bir hükümetin ömrü fazla sürmez" diyordu. Nitekim sürmedi.

        'Saddam Hüseyin de çapkındı'

        Dünya liderlerinden hiç "kankanız" yok muydu? Saddam mesela?

        Saddam düşmeden 15-20 gün öncesine kadar görüştük. 60'a yakın devlet başkanı tanıdım, 22'siyle samimi olduk. Kim sözümü dinlediyse yakayı kurtardı, diğerleri ya asıldı ya kurşuna dizildi ya da sürüldü.

        Saddam söz dinlemeyenlerden miydi?

        Çok öğüt vermiştim ona: BM kararlarına uy, seçime git, Amerika'yla yolu aç... Dinlemedi. Yine de idam edileceği hiç aklıma gelmezdi.

        Niye ki? Sözünüzü dinlememiş işte!

        Çünkü bir daha iktidara gelme ihtimali vardı. Bizim Dışişleri de bilir. Amerikalılar Saddam'ın adamlarıyla 3 yıl Amman'da, Beyrut'ta, Dubai'de hatta Türkiye'de görüşüyordu ama Saddam hiçbir tekliflerini kabul etmedi.

        Sonunun böyle olacağını tahmin etmiş olabilir mi?

        Hayır. ABD'nin daha akıllı olup onu yeniden iktidara getireceğini ummuştu. Çünkü uluslararası hukuka göre Saddam meşru bir devlet başkanıydı. Onu insan haklarına yakışmayacak şekilde astılar. Böyle bir vahşeti Afrika kabileleri bile yapmaz.

        "Bu sonu hak etmiyordu" mu diyorsunuz?

        Saddam'a yazık oldu. Ne o ne de Irak halkı böyle bir muameleye layık değil. Yabancıların Ortadoğu'dan elini çekmesi lazım. Ama Arap dünyasında liderlerin çoğu da siyasette rüştünü ispat etmemiş insanlar. Adam yüzbaşıyken devlet başkanı olmuş...

        Nereden çıktı demeyin, ama merakımı mucip oldu. Saddam zampara mıydı?

        Çapkın olmayan erkek var mı? Clinton bir de Beyaz Saray'da yaptı yapacağını.

        Saddam her zaman sert mi görünürdü?

        Aksine komik ve şakacı bir adamdı. Kendisinden 7-8 yaş büyük olmama rağmen bir gün "Çok genç görünüyorsun, sebebi bal mı Viagra mı" diye sordu.

        Neymiş sebebi?

        "Türkiye dağlarından çıkan bal" dedim. Ona 50 kilo bal yolladım. Çok sevinmişti.

        'Kaddafi delidolu bir adamdı'

        "Kaddafi de şeker adamdı" derseniz, kimse hakkında tanışmadan yorum yapmayacağım.

        Kaddafi ile ilk günden kavga ettik; delidolu biriydi.

        Peki ya Yaser Arafat?

        Görüşürdük.

        Eşinin yolsuzlukları konuşuldu bir ara.

        Onlar şahsi meseleler, bilemem.

        'Kıbrıs'ın asıl fatihi Ecevit değil Erbakan'

        Kıbrıs çıkarmasında neler yaşandı?

        Erbakan hep geri plandaymış gibi gösterildi, Ecevit de "Kıbrıs fatihi" ilan edildi.

        "Bu buzdağının görünen kısmıydı" der gibi konuşuyorsunuz.

        Aslında durum tam tersidir. 74'te Makarios'a karşı darbeden sonra Ecevit garantör devlet olarak İngiltere'ye gitmek istedi; bir şekilde icazet alacak. Erbakan buna karşıydı, "İngilizler zaten çıkarmaya izin vermez" diyordu.

        Ecevit gitti ama...

        Gitti de, MSP Ecevit'in yanılmasını önlemek için İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk'ü gönderdi. Onlar hareket eder etmez Erbakan, o zamanki Genelkurmay Başkanı ve bazı komutanlarla toplantı yaptı.

        Başbakan'a vekalet ediyor sonuçta...

        O toplantıda çıkarma kararı aldılar, çünkü Erbakan'ın korkusu Ecevit'in İngiltere'den eli boş dönmesiydi. Çıkarma kararı Ecevit'in haberi bile olmadan alınmıştır. Yani Kıbrıs'ın asıl fatihi Ecevit değil Erbakan'dır.

        'Kral Suud otomobil lastiğiyle yüzerdi'

        Krallar arasında en kral arkadaşınız kimdi?

        Kral Suud. Kahire sürgünündeyken beraberdik. Ayaklarından rahatsızdı. Her gün yüzmesi gerektiğinden bize yüzme havuzunu kapatırlardı. Ama Kral yüzme bilmiyordu. Kocaman siyah bir otomobil lastiğinin içine oturur, yanında 2 hanımın yardımıyla yüzerdi. Sonra öğle yemeğine giderdik.

        "Krallara yakışır sofra" herhalde.

        İlk yemeğimizde içinde ayran olduğunu sandığım bir sürahiden bardağımı doldurdu. "İç bunu" dedi. İçtim, bir şeye benzetemedim. "Ne bu" dedim, "Aslan sütü" dedi. Meğer Habeşistan Kralı Selasiye her gün uçakla gönderirmiş. Bu gerçeği. "Bunu içtikten sonra ne olacak" diye sordum. "Aslan gibi olacaksın" dedi.

        Oldunuz mu bari?

        Olmuşuzdur herhalde. Sonra baldan alarak parmağını ağzıma sokup kocaman bir bal parçası verdi. Meğer o da Habeşistan dağlarındaki 500 yıllık arının sütüyle karıştırılmış.

        Bu kadar Arap liderle röportaj yaptınız, niye hiç Yahudi lider yok?

        Özel bir nedeni yok. Yahudileri severim. Fakat siyonizmi sevmem. Ben antisiyonist, antiemperyalist ve de antikomünist bir adamım.

        'Wikileaks'in Assange'ı tam bir zavallı'

        Bugünlerde bir "anti-kahraman" çıktı piyasaya. Julian Assange ve Wikileaks...

        Zavallı bir adam. Teknoloji o kadar gelişmiş ki, o kayıtları ele geçirmek güç değil. ABD, Kanada sınırında dünyadaki bütün iletişimi kontrol edebilecek, şehir kadar bir merkez kurmuştur. Benimkini kaydettikleri kesin.

        Sayenizde beni de mi kaydedecekler?

        Yüzde 100. Dinlenmeyen gazeteci yok. Aldığım bilgiye göre Türkiye'de 4 milyon kişi dinleniyor.

        'Suudi Arabistan'ın başını dilenci mafyası yakacak'

        Arap Baharı konusuna dönersek. Sıra Emirlikler'e gelir mi?

        En büyük korkum o. Suudi Arabistan'a sirayet ederse bütün tablo değişir. En zengin ülke orası. Milli gelire göre her vatandaşa düşen paranın 50 bin doların üzerinde olması lazım.

        Galiba bir "ama"yla devam edeceksiniz.

        Ama her vatandaşın eline o miktar geçmiyor. Şu anda sokaklarda dilenci mafyası hüküm sürüyor ve o ülkeye hiç yakışmayan görüntüler ortaya çıkıyor.

        Dilenci mafyası mı?

        Evet, Afrika'dan, Uzakdoğu'dan sakatları getirip üzerlerinden milyonlarca dolar kazanıyorlar. Bu dilencilerin yüzde 10'u da yerli halktan! Hangi ülkede olursa olsun bir vatandaşı aç bırakırsanız elbette gayrimeşru işlere tevessül eder. PKK'nın içinde üniversite mezunu olanlar yüzde 1'i geçmez. Hepsi çoluk çocuk. Parayla katillik görevini üstleniyorlar. Kürt vatandaşların bölücülük zihniyetiyle hareket ettiklerine inanmıyorum.

        Barzani'yi tanır mısınız?

        Hangi Barzani'yi? Şimdikini mi, baba Barzani'yi mi? Mesut Barzani'nin çocukluğunu bilirim. Benim için Suudi Arabistan Kralı Abdullah hariç, Ortadoğu'da bugünün yöneticilerinin hepsi genç. "Molla Mustafa Barzani Anlatıyor" kitabımı okumadın mı?

        Peki, şimdiki Barzani nasıl biri?

        Tek kelimeyle çok şanslı bir adam.

        Beyaz Saray'da devlet başkanıyla çay içmek sadece "şansla" olmasa gerek.

        Bir gazeteci olarak bu soruyu sormaman gerek. Acaba Türkiye Saddam'ın tekliflerini kabul etseydi, bugün Barzani diye biri ortaya çıkabilir miydi?

        Yemen'i sizin birleştirdiğiniz söyleniyor, doğru mu?

        O apayrı bir röportaj konusu. Kral Faysal Türkiye'yi ziyaret ettiğinde İstanbul'da Yıldız Sarayı'nda kendisiyle yapılan bir görüşme sonucu halloldu.

        Peki ya Katar?

        Katar'a dikkat et. Orkestra şefi o!

        Mısır'a demokrasi gelebilir mi?

        Tabii ama 50 yıl sonra.

        'Kerkük ve Musul Atatürk'ün hayaliydi'

        Bir de Kerkük, Musul meselesi var.

        Kerkük ve Musul'dan vazgeçme gibi bir lüksümüz olamaz. Atatürk'ün hayaliydi bu. Kerkük, Musul'suz bir Türkiye susuz ve kurak bir araziye benzer. Tanrı Türkiye'ye su vermiş ama petrol vermemiş. Bir de bu eklenirse Türkiye Avrupa'nın en zengin ülkesi olur.

        Peki neden vazgeçtik?

        Şartlar yüzünden. Ama ben hâlâ Kerkük konusunda ısrarcısıyım.

        Rahmetli Özal Musul'a girmeyi düşündüğü zaman Necip Torumtay'ın imtina ettiği söylenir. Doğru mu bu?

        Torumtay, Özal'dan Silahlı Kuvvetler'in güçlendirilmesini ve Meclis'ten karar çıkarılmasını istiyordu.

        Biraz da savaş muhabirliği yaptığınız günlere gidelim. Pek tatlı anılar yok galiba.

        67-73 arası Arap-İsrail savaşlarında görmediğim kalmadı. Bazı sahneler hâlâ rüyalarıma girer. Uçsuz bucaksız çölde giden bir tren katarı düşün. Üstü açık vagonlara binlerce cesedi üst üste yığmışlar.

        Nereye götürüyorlar?

        Kimlik tespiti ve defin için cephe gerisine. Yüzlerce akbaba da vagonların üstünde uçuyor...

        'Bir daha asla bir devlet başkanının masasını yumruklamam'

        Dönüp baktığınızda "Bir daha yapmam" dediğiniz bir şey var mı?

        Birden fazla. Mesela bir daha asla bir devlet başkanının masasını yumruklamam.

        Ben de yumruklamam, söz!

        Nasır ile Kıbrıs konusunu konuşurken birden sinirlendim, yumruğu vurdum masaya. Tabaklar çanaklar, yemekler hep bir tarafa saçıldı.

        Eyvah! Karşınızdaki Mısır Devlet Başkanı.

        Ben de önce korktum; ama bu tutumum üzerine Nasır, Makarios'a baskı yapmaya başladı.

        Birden fazla dediniz, başka?

        Bir daha asla kralların uçağına kaçak binmem.

        Onu da mı yaptınız?

        1956'da Süveyş savaşı görüşmeleri için Şam'dan Kahire'ye giden uçağa kaçak bindim.

        ABD'nin ettiği

        "Amerika bugüne kadar dünyada 22 ülkeye girdi çıktı. 15 milyon insanın ölümüne sebebiyet verdi. 8 milyon Iraklı yabancı ülkelerde göçmen. Birçoğu sürünüyor, dilencilik yaparak sokaklarda yatıyor. ABD, Ortadoğu'dan günde 10-12 milyon varil petrol çekiyor. Bu sayede 7 milyon kişiye ABD'de iş imkânı sağlanıyor..."

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ