Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Siyaset Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'dan Kılıçdaroğlu'na yanıt, Davutoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu'na tepki gösterdi

        Serkan AKKOÇ / AHT

        Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Bizim için doğru olan, bir an önce Suriye'de halkın iradesine, desteğine sahip olan, meşruiyet zemini kuvvetli ve kendi halkı ile barışık bir geçiş hükümetinin kurulması ve tüm yetkilerin bu hükümete devredilmesidir" dedi. Bakan Davutoğlu, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendisine yönelik sözlerine karşı da, "Edeb Ya Hu. Bir daha Türk siyaseti böyle üslup kullananların eline kalmasın. Benden özür dilemesi yetmez önce kendi içinde kendisinden özür dilesin" dedi.

        Davutoğlu, Bilim ve Sanat Vakfı tarafından kurulan İstanbul Şehir Üniversitesi bünyesinde açılan İslami İlimler Fakültesi'nce düzenlenen "Türkiye'nin İslami İlimler Birikimini Dünyaya Açmak" panelinde yaklaşık bir saat süren ders gibi konuşmasının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.

        RUSYA'YLA DOSTANE VE AÇIK AÇIK KONUŞTUK

        Davutoğlu, Suriye'deki gelişmeler, Rusya ziyareti ve Cenevre Mutabakatı'nın arkasında olup olmadıkları yönündeki bir soruya, "Rusya'da yaptığımız görüşmeler son derece verimli geçmiştir. Bölgesel ve uluslararası konuları çok dostane bir şekilde ele aldık. Türkiye-Rusya ilişkileri hem ikili bağlamda, hem ilgili bölgelerde -Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya, Ortadoğu- hep karşılıklı istişareye açık bir ilişki olmuştur. Bazen görüş ayrılıklarımız olsa dahi Rusya'yla biz her zaman yakın ve dostane bir iletişim içinde olduk. Rusya'daki görüşmelerde bütün diğer konularda olduğu gibi Suriye konusunda da çok açık görüşlü bir tavır sergilenmiştir" diye karşılık verdi.

        Görüşmelerde Suriye'yle ilgili olabilecek bütün hususların ele alındığını dile getiren Davutoğlu, "Bir de dün Suriye'deki gelişmeler de tam bizim toplantı esnasında gerçekleşmiş olduğu için şunu tekrar ifade etmek isterim: Esad'ın uyguladığı katliamlar ve yanlış politikalar konusunda açık ve sarih bir görüş paylaşımı olduğu gibi bundan sonra olabilecek süreçler konusunda da yine Rusya tarafıyla çok açık görüşmeler gerçekleşecektir" dedi.

        GEÇİŞ HÜKÜMETİ KURULSUN YETKİLER DEVREDİLSİN

        Davutoğlu Cenevre Mutabakatı'yla ilgili soruya işe şu yanıtı verdi:

        "Orada çıkan karar mutabakatla alınan bir karardı. Bazen bu kararlarla ilgili farklı yorumlar gelebiliyor. Bizim o karardaki ana unsur olarak gördüğümüz madde bir geçiş hükümetinin derhal kurulması ve bütün yetkinin geçiş hükümetine devredilmesi. Dolayısıyla bizim Cenevre mutabakatı gereğinin yapılması sözümüzde vurguladığımız öncelikli gerek bütün yetkilerin devredileceği bir geçiş hükümetinin kurulmasıdır.

        Şu anki yönetim, hükümet yetkilerini doğru kullanıyor olsaydı zaten bir geçiş yönetimine ihtiyaç kalmazdı. Şu anki liderlik eğer güçlü bir meşruiyet zemininde bulunuyor olsaydı Cenevre'de biz biraraya gelip 'Bunun yerine yeni bir geçiş hükümeti kurulsun ve bütün yetkiler de ona devredilsin diye bir karara varmazdık'. Bizim için esas olan budur. Bu şekliyle Cenevre mutabakatının tabii ki içindeyiz. Cenevre Mutabakatı'nın arkasında güçlü bir siyasi irade ve uygulama içeren güçlü bir BM Güvenlik Konseyi kararıyla bir an önce devreye sokulmasına büyük önem veriyoruz".

        İKNA ETMEYE ÇALIŞMIYORUZ İSTİŞARE EDİYORUZ

        "Rusya ikna edilebildi mi?" şeklindeki bir soruya, "Karşılıklı ikna süreci olarak görmemek lazım bunu" diye karşılık veren Davutoğlu, "İstişare ediliyor. O kadar dinamik bir tabloyla karşı karşıyayız ki; hani statik bir durumda 'Bu aktör bunu ikna ediyor' diye düşünmeyin. Karşılıklı istişarelerle en doğru olanı bulmaya çalışıyoruz. Bizim için doğru olan bir an önce Suriye'de halkın iradesi ve desteğine sahip olan, meşruiyet zemini kuvvetli ve kendi halkıyla barışık bir yönetimin kurulmasıdır. Rusya'da prensipte böyle bir perspektifi; yani Suriye'nin toprak bütünlüğü, egemenliği içinde halkının kendi yönetiminin belirleme ilkesine sahip çıkıyor. Yöntemler konusunda da bütün alternatifleri, olabilecek bütün konuları görüştük. Bunların detaylarına burada girmem doğru olmaz" dedi.

        SURİYE ŞİDDETİ SEÇTİĞİ GÜN SON AŞAMAYA GELDİ

        Davutoğlu'na Şam'daki eylemden sonra uluslararası analistler ve yorumcuların "Artık son aşamaya girdik" şeklindeki açıklamalarıyla ilgili değerlendirmesi de soruldu. Davutoğlu, bu soruya da "Suriye gibi dost ve kardeş bir ülkenin, bir halkın; bizim Şam-ı Şerif dediğimiz kutsal ve büyük bir medeniyet merkezinin böylesine bir bombardımana tabi tutulmasını, böylesine acı olaylar yaşamasını hiçbir zaman istemezdik. Ama son aşama dediğimiz yere Suriye yönetimi kendi halkıyla barışmak, kendi halkıyla birlikte sağlam bir zeminde yeni bir reform süreci başlatmak yerine bu halkı bastırmak, top ve tank ateşine tutmak kararı aldığı zaman son aşamaya girilmişti zaten. Son aşama dediğiniz şey o zaman başladı. Biz yönetimin bu acımasız yöntemleri durdurma imkanı olmadığı andan itibaren yönetime karşı açık tavır kararı aldık" diye cevap verdi.

        SURİYE OLAYLARIN MÜSEBBİBİ YÖNETİMDİR

        Davutoğlu, Suriye yönetiminin Şam'daki saldırının arkasında Türkiye, Suudi Arabistan, Katar hatta MOSSAD'ı da işin içine katan açıklamalarının hatırlatılması üzerine, "Keşke bunların hiçbiri yaşanmasaydı. Bizim insani olarak büyük bağlarla bağlı olduğumuz bir kardeş toplumdan bahsediyoruz. Bu acıların müsebbibi kehdi halkına savaş açmış olan yönetimdir. Bizim, diğer Arap ülkelerinin, uluslararası toplumun bütün seslenmelerine, müracaatlarına rağmen bu politakayı yürüten yönetimdir. Suçu başka yerde aramasınlar. Türkiye bu tür yollara hiçbir zaman tevessül etmemiştir, etmeyecektir. Ancak tarihin öğrettiği bir şey; zulm ile abad olunmayacağı gibi bir halki sürekli top tank ateşi ve baskıyla susturmak mümkün olmaz" diye konuştu.

        IRAK HAVA SAHASINDAKİ UÇAK BİZE AİT DEĞİL

        Davutoğlu, öte yandan Irak Merkezi Hükümeti'nin Irak hava sahasını Türkiye'ye kapattığı yönündeki iddialara ve Bulgaristan'daki kanlı saldırının Türkiye'den geçen kişilerce gerçekleştirildiğine yönelik İsrail kaynaklarının iddialarına da yanıt verdi. Davutoğlu şunları söyledi:

        "Irak hava sahasının Türkiye'ye kapatıldığını ben de dün hayret içinde gazetelerden okudum. Böyle bir durum söz konusu değil. Bu anlamda herhangi bir gerginlik de yaşanmış değil. Ancak Irak tarafından tespit edilen bir uçağın bizim terörer karşı mücadele ettiğimiz güzergah dışında bir güzergahta Irak semalarında hareket halinde olduğu bize de Irak tarafından iletildi. Bizim kendi araştırmalarımızda Türk Hava Kuvvetleri'nin böyle bir uçağının o bölgede olmadığı net olarak tespit edildiği için Irak tarafına bunu bildirdik ve konu kapandı bizim için.

        O ihlalin kim tarafından yapıldığı o ülkeyle Irak arasında bir ilişkidir. Bizimle irtibatlı olmayan bir konudur ve konu bize intikal ettikten 1-2 saat içinde cevap verilmiştir ve herhangi bir kriz çıkmamıştır. Türkiye Irak hava sahası 1 dakika bile kapanmamıştır. Hemen basınımızda bazı çevrelerin kriz çıkarma çabalarını da gerçekten Türk basını adına da hayretle izliyorum. Her an bir kriz arama çabası içinde olanlar bilsinler ki Türkiye bütün komuşlarıyla her türlü konuyu çözebilecek araçlara da sahiptir. Olmayan krizleri de çıkartmayalım".

        TERÖRÜN ETNİSİTESİ OLMAZ

        "Bulgaristan'da İsrailli turistlere karşı yapılan saldırı konusunda zaten bir açıklama yaptık, kınıyoruz. Hiçbir şekilde hiçbir zaman sivillere karşı terör eylemini tasvip etmenin mümkün olmadığı yönünde Türkiye'nin tutumu net ve açıktır. Ayrıca o saldırıda hayatını kaybeden şoför de Türk kökenli bir Bulgaristan vatandaşıdır. Terörün bu anlamda mağdurları itibariyle herhangi bir dini etnisitesi olmaz. Tutumumuz açıktır. Bulgaristan'daki teröre bulaşanlarla ilgili bize ulaşmış böyle bir iddia yok."

        KILIÇDAROĞLU'NA "EDEB YA HU"

        Davutoğlu, Kılıçdaroğlu'nun kendisine yönelik ifade ettiği bazı sözlerin anımsatılması ve bir özür bekleyip beklemediğinin sorulması üzerine de, "Dikkat ederseniz birkaç gün hiçbir şey söylemedim. Niye söylemedim, niye cevap vermedim? Çünkü benim üslubum, hayat anlayışım, ahlak ve dil anlayışım buna cevap vermeyi bile zul addeden bir anlayıştır. Türk siyaseti için bir şanssızlıktır. Ana muhalefet partisinin lideri, kongresini yapan, kendinde iddialı bir şekilde Türkiye'yi idare etme potansiyelini gören bir liderin herhangi bir küçük cemiyette bile sarfedilmeyecek bir üslubu kamuoyuyla paylaşmış olması, herşeyden önce Türkiye'de siyasetin ne seviyelere düştüğünü görülmesi bakımından ibret vericidir.

        Benden özür dilemesi yetmez, önce kendi içinde kendisinden özür dilemesi lazım. Türk halkından özür dilemesi lazım. Bu üslubu Kadınlar Kurulu kongresinde kullanmış. Oradaki hanımlardan, kendi ailesinden özür dilemesi lazım. Özür dilenerek kapanabilecek bir konu da değil. Biz bu konularda Hacı Bektaşi Veli'nin söylemlerini dile getirip, 'Edep Yahu' deriz. Ya da Hz. Mevlana'nın diliyle "Sükut ediyorsam asaletimdendir. Söyleyecek sözüm var ama bir söylenen lafa bakarım laf mı diye. Bir de söyleyene bakarım adam mı diye. Bir daha Türk siyaseti böyle üslup kullananların eline kalmasın" diye konuştu.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ