Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların geleceği ile ilgili 2 zıt görüş , Doç. Dr. Murat Erdoğan, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilcisi Carol Batchelor, Geçici Koruma Yönetmeliği

        Kübra PAR / HT PAZAR

        kubrapar@haberturk.com

        T ürkiye’de 1.6 milyondan fazla Suriyeli sığınmacı yaşıyor. Üstelik bunların sadece 220 bini resmi kamplarda konaklıyor. Kırmızı ışıkta arabamızın camını tıklatıp kocaman gözleriyle yardım dilenen o ufacık çocukları saymazsak çoğumuz için birer hayalete dönüşen yüz binlerce insan nerede nasıl yaşıyor? Kış geldi çattı. Soğuk havaya dayanabilecekler mi? Onlara daha ne kadar ‘misafir’ muamelesi edeceğiz?

        Konunun uzmanı BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilcisi Carol Batchelor ve Suriyeli mültecilerle ilgili kapsamlı bir kamuoyu araştırması yapan Doç. Dr. Murat Erdoğan ile konuştum.

        Batchelor sığınmacıların ilk fırsatta ülkelerine döneceklerini söylese de Doç. Dr. Murat Erdoğan geçmişteki tecrübelerden hareketle çoğunun geri dönmeyeceğini söylüyor. Savaş biter mi, geri dönebilirler mi belirsiz... Artık aramızda olduklarını kabul edip orta ve uzun vadeli planlar yapmamız gerekiyor...

        Batchelor: İmkân sağlanırsa çoğu geri döner

        Kış geldi. Yeterince hazırlıklı mıyız? Kamplardaki koşullar soğuk havaya elverişli mi?

        AFAD’ın kontrolündeki kamplar oldukça profesyonel biçimde yönetiliyor. Birleşmiş Milletler olarak bizim de kaynaklarımız sınırlı, o yüzden en soğuk bölgelere öncelik tanıyoruz. Kışı sıcak geçirmelerine yardımcı olacak battaniyeler, kalın kıyafetler dağıtıyoruz.

        Kamplardaki, durum iyi olabilir ama ya şehirlerde yaşayanlar?

        1,6 milyon sığınmacının sadece 220 bini kamplarda yaşıyor. Bu çok dramatik bir tablo. Elbette şehirlerde yaşayanların hepsi muhtaç durumda değil. Kimileri akrabalarının yanında kimileri de kendi imkânlarıyla kiraladıkları evlerde yaşıyor. Fakat bu insanlar geleli 3-4 yıl oldu ve birikimleri tükeniyor...

        ‘TÜRKLERİN GÖNÜLLÜ OLMADIĞI SEKTÖRLERDE ÇALIŞACAKLAR’

        Suriyeli mültecilerle ilgili bölgedeki diğer ülkelere kıyasla Türkiye’nin daha iyi iş çıkardığını söyleyebilir miyiz?

        Türkiye’yi çok takdir ediyoruz. Güçlü ve sorumlu bir liderlik rolü üstlendi. Krizlerle ve acil durumlarla baş edebilme gücünü tüm dünyaya ispatladı. Uluslararası toplum özellikle AFAD’ın yaptıklarından çok etkilendi. Kobane’den kaçan binlerce insana çok kısa sürede yardım edildi. Sağlık taramaları ve kayıtları yapıldı.

        Acil durumda iyi iş çıkarıyoruz ama uzun vadeli politikalar izlenmediği konusundaki eleştirilere ne diyorsunuz?

        Türkiye birkaç hafta önce yabancılar ve sığınmaya muhtaçlar için Geçici Koruma Yönetmeliği çıkardı. BM olarak bu strateji değişikliğinden çok memnunuz. Bu yönetmelik sayesinde eğitim, sağlık, dil öğrenimi ve emek piyasasına erişim gibi temel meseleler düzenlenecek. Verilen geçici kimlik kartları sayesinde banka hesabı açabilecek ve iş başvurusu yapabilecekler.

        Ama Türkiyeli işsizler dururken Suriyelilere çalışma izni verilmesine itiraz edenler var.

        Sanılanın aksine rekabet olmayacak çünkü Çalışma Bakanlığı’nın yapacağı düzenlemeyle Türklerin çalışmaya gönüllü olmadığı ama işçi açığı yaşanan sektörlere yönlendirilecekler.

        ‘Türkçe öğetin!’

        Suriyeli sığınmacılara yardım etmek istiyorsanız onlara Türkçe öğretin! Çalışabilmeleri, eğitim alabilmeleri ve günlük ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için mutlaka dilinizi öğrenmeleri gerekiyor...

        Ev sahibini de düşünmeliyiz

        Ev sahibi ülkenin insanlarına da nasıl yardım edebileceğimizi düşünmeliyiz. Tüm alt yapı hizmetleri kapasitenin iki katı insan tarafından kullanılıyor. Mültecileri evlerinde misafir edenlerin yüklerini azaltacak politikalar uygulamalıyız.

        ‘Fiziksel koşulları iyi olsa bile psikolojileri çökmüş durumda’

        İşin psikolojik boyutu nedir?

        Midyat’taki kadınları ziyaret ettiğimde “Her ihtiyacımız karşılanıyor ama bizi gelecekte nelerin beklediğini bilmiyoruz. Erkeklerimiz toplum içindeki pozisyonlarını kaybetti. Eskiden eve ekmek getirirlerdi, şimdi bütün gün oturuyorlar. Çocuklarımız durumu kavrayamıyor” dediler. Tüm bu psikolojik gerilim ve düş kırıklıklarının da ele alınması gerekiyor. Şimdiye kadar sadece karınlarını doyurduk. Bundan sonra daha derine inmeliyiz. Kayıt yaparken ailenin kim olduğunu, hangi şartlarda göç ettiklerini, aile üyeleri arasında özürlü ya da otistik bulunup bulunmadığını, işkenceye ya da tecavüze uğrayan olup olmadığını tespit etmeli; hastaları belirlemeliyiz. Yetişkinler Türkçe öğrenmeden kendi ayakları üzerinde duramayacaklar. İş bulabilmeleri için mesleki eğitimler ve Türkçe dersleri veriyoruz.

        Büyük sorulardan biri de sığınmacıların geçici mi yoksa kalıcı mı olduğu...

        4 yıldır Türkiye’deyim, Suriyeli sığınmacılar için çalışıyorum. 4 yılın sonunda onlarla konuştuğumda söyledikleri ilk şey Türkiye’ye minnettar oldukları ama arkasından şu soruyu soruyorlar:”Eve ne zaman geri dönebileceğim?” Suriyeliler ülkelerine ve kültürlerine çok bağlılar. Eğer imkân sağlanırsa çoğu en kısa sürede geri dönecektir. Yeter ki güvenli ve şerefli bir şekilde geri dönmelerine ve orada hayatta kalabilmelerine imkân sağlansın.

        Erdoğan: Önlem almazsak sosyal patlamalar yaşanabilir

        Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Murat Erdoğan ile 8 aylık bir çalışmanın ürünü olan “Türkiye’deki Suriyeliler: Toplumsal Kabul ve Uyum Araştırması”nın sonuçlarını konuştuk. Murat Erdoğan, yetkililerin ve uluslararası toplumun “savaş bitince ülkelerine dönecekler” söylemine karşılık “kral çıplak” diyor ve Suriyeli sığınmacıların büyük bölümünün Türkiye’de kalacağını iddia ediyor. Erdoğan araştırmanın çarpıcı sonuçlarını anlattı...

        KALACAKLAR: Türkiye’ye gelen Suriyelilerin ülkelerine geri dönmesi bekleniyordu. Fakat evrensel göç hareketleri gösteriyor ki insanlar belli sürenin üstünde bir yerde kaldığında, çocukları okula başlayıp kendileri de iş bulduklarında kolay kolay geri dönemiyor. Özellikle kadınlar belirsizlik ortamını sevmiyor, gelecek gördükleri yerde kalmak istiyor. Siyaseten “Esad gitmeyecek, sığınmacılar burada kalacak” diyemediğimiz için bu sorunu görmezden geldik. İddia ediyorum bundan 10 yıl sonra “gider mi gitmez mi” tartışmasını bir tarafa bırakıp, “Bizim 2 milyon Suriyelimiz var” diyeceğiz.

        DİLENCİLERİN VE HAYAT KADINLARININ SAYISI ARTMADI: Sığınmacıların yüzde 80’i kamplarda yaşıyor ama biz sadece sokaktaki dilencileri görüyoruz. Oysa dilenci sayısı aslında çok düşük ve hemen hemen hepsi daha önce Suriye dilencilik yapanlardan oluşuyor. Benzer durum hayat kadınları için de geçerli. Daha önce Suriye’de hayat kadınlığı yapanlar burada da devam ediyorlar. Suriyeli kadınların Türkiye’de seks tacirlerinin eline düştüğü iddiasına kesinlikle katılmıyorum. İnsanların cinsel konulara ilgisinden dolayı abartılıyor. Suriyeli kadınlar hiç hak etmedikleri bir zan altında kalıyor.

        SUÇ ORANI ARTMADI: “Suriyeliler geldi, suç oranı arttı” iddiası da yanlış. Kilis’te Suriyeli sayısı Türkiyeli sayısından fazla olmasına rağmen işlenen toplam suç oranın sadece yüzde 12’sini onlar işlemiş. Üstelik bunların çoğu kendi aralarında çıkan kavgalar.

        BÖLGEDE TÜCCARLAR MUTLU: Suriyeliler Türklerin çalışmak istemediği işlere talip oluyor. TÜİK rakamlarına göre Kilis ve Gaziantep’te işsizlik rakamları düştü. Bölgedeki kampların battaniye, yemek, yatak gibi ihtiyaçlarını karşılamak üzere yeni üretim alanları ortaya çıktı. Buna karşılık kayıt dışı çalışma şartları vahim sonuçlar yarattı.

        VASIFLILIK HARİTASI ÇIKARMAK ŞART: Araştırma sırasında doktorlarla, mühendislerle, akademisyenlerle karşılaştım. Elimizdeki malzemeyi bilmiyoruz. Bunu belirlemek çok zor. Diplomalarını bulamayacaklarına göre beyan üzerine kayıt alınacak. Yalan beyan vermediklerini nasıl anlayacağız?

        YABANCI DÜŞMANLIĞI ARTIYOR: Bir Almanın Türk’e yaptığı ayrımcılıktan daha fazlasını bizim insanımız Suriyelilere, özellikle de Araplara karşı yapıyor. Türkiye’de eskiden beri Araplara karşı milliyetçi önyargılarımız var. Onları Küçümsüyoruz.

        ÇOCUK GELİN KONUSU ABARTILIYOR: Bölgede kadınlar çok huzursuz. Kocalarının Suriyeli kadınlarla evlenmesinden korkuyorlar ama boşanma abartıldığı kadar artmadı. Çocuk gelin konusu da abartılıyor. Suriyeliler arasında çocuk yaşta evlendirme olağanüstü yaygın. Çocuklarını çaresizlikten değil kültürel olarak erken yaşta evlendiriyorlar. Kendi aralarında evlendirseler bile Türklerle evlenenlerin sayısı çok düşük.

        ÇOK GEREKMEDİKÇE HASTANEYE GİTMİYORLAR: İnsanlar hastanelerde yüzlerce Suriyeli görmekten şikâyet ediyor oysa somut kayıtlara göre Kilis’te hastaneden yararlanma oranları yüzde 15’in altında. Çok gerekmedikçe doktora gitmiyor, zorunlu hallerde de acil servise gitmeyi tercih ediyorlar.

        ALIN SİZE 3 ÇOCUK: Sığınmacıların yüzde 53’ü 18 yaş altında. 60 binden fazla yeni çocuk doğdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan “3 çocuk yapın” diyor. Alın size 3 çocuk. Biz yorulmadan hazır geldi. Tabi önemli olan onları doğru şekilde yetiştirebilmemiz. İstesek de istemesek de birlikte yaşayacağız. Bu düşünceye alışmamız ve insan merkezli bir politikaya yönelmemiz lazım.

        SOSYAL PATLAMALAR YAŞANABİLİR: Birlikte yaşama konusunda önlem almazsak yabancı düşmanlığı artar. Mülteciler arası çeteleşme ve suç oranı artar. Çok ciddi sosyal patlamalar yaşanabilir.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ