Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Zaha’dan daha şanslıyım’

        Dilek BİRGEN/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Pek çok mimara ve bana kalırsa Melkan Gürsel, Türkiye’nin Zaha Hadid’i. Mimarlık alanlarında her zaman farkını ortaya koydu ve hiç durmadı. Öyle ki Avrupa’nın en genç ve başarılı mimarlar listesinde adını yazdırdı. Gürsel’in Tabanlıoğlu Mimarlık’ta İstanbul göbeğine yaptığı binalardan bazılarını saymak istiyorum; İstanbul Sapphire, Zorlu Center, Loft, Kanyon, İstanbul Modern... Her projesinde ödüllendiriliyor desek yanlış olmaz. Mimarlarca saygın kurum olan The European Centre for Architecture Art Design and Urban Studies tarafından Avrupa’nın en iyi 40 yaş altı 40 mimarından biri seçildi. Ödüllerine her gün bir yenisi ekleniyor. Son olarak geçen hafta, Amerikan Mimarlar Odası’nın Avrupalı üyelerinin yapılarını değerlendirdiği ödül töreninde “Architectural Design Award” ödülünü aldı, Astana Tren İstasyonu projesi ise onur ödülüne layık bulundu. Eski eşi Murat Tabanlıoğlu ile yıllardır yürüttükleri şirket, ayrılmış olsalar da tıkır tıkır çalışıyor. 4’üncü Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in torunu Melkan Gürsel ile Bodrum’da sohbet ettik. Hem gençliğini hem de mimarlığını anlattı...

        Sadece mimar değilsiniz?

        Anneyim, mimarım ve İstanbulluyum bir de çocukluk anılarımda İzmir var. Kızım, annem ve kız kardeşim yani ailem ve mimarlık arasında yoğun tempolu ama huzurlu bir hayatım var. Çok şükür Bodrum’da dostlarımla da keyifli zaman geçirmeyi başarıyorum.

        İzmir sizin için kıymetli olmalı...

        Ailenin büyük çocuğuydum. Kız kardeşim Özdem doğduktan sonra 5 yaşıma kadar babaannemle birlikte İzmir’de yaşadım. O da şöyle; babaannem kız çocuğuna hasretmiş, yanında olmamı çok istemiş. Sonra Silivri’de ilkokulu, Galatasaray Lisesi’nde ortaokulu okudum. Bana çok güzel şeyler kattı yatılı kaldığım o yıllar.

        Babaannenizle büyümek size ne kattı?

        Çok disiplinli, hamarat ve dirayetli tipik bir Cumhuriyet kadınıydı babaannem. Onunla büyümek bana çok şey kattı. En önemlisi olgun bir birey muamelesi görerek büyüdüm. Böylece uyumlu ve kendine yeten biri oldum. Epey de babaanneme benzedim. (Gülüyor.)

        Yine de ailenizden uzak büyümeniz şans mı yoksa şanssızlık mı?

        Emin olamadım... Bence kalabalık aile çocuk için nimettir. Düşünün, şöyle cümbür cemaat, konak hayatı gibi bir arada. Örf ve âdetlerimize sadık gençlerin büyüklerini saydığı, büyüklerin küçükleri sevdiği sevgi dolu bir ortam. Anlatırken bile mutlu hissettim. Çocukluk anılarımın hepsi güzel. Dolayısıyla bunun tamamen şans olduğunu düşünüyorum. Üstelik sonrasında hayatımı mükemmel bir annenin ve babanın yakınlığıyla, kardeşimle paylaşarak geçirdim.

        4’üncü Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in torunusunuz. Politikanın konuşulduğu bir ortam size idealleriniz için savaş verme gibi güçlü meziyetler kazandırdı mı?

        Kesinlikle evet. Başı dik, sonuna kadar inandığını savunan biriyim. Her zaman başkalarının fikirlerine saygı duymayı tercih ederim. Hatta iş arkadaşlarım bu durumdan mustarip; sürekli olmazı olduran biri olduğumu söylüyorlar.

        ■ Neden mimarlığı seçtiniz?

        Üniversite sınavı! Ama başladıktan sonra da en iyisini yapmak için çalıştım. Azimliydim. Babamın da mimariye merakı vardı. İç mekânları çok iyi kurgulanan evlerde yaşadım. Tüm bunların bilinçaltımda etkisi oldu.

        Yıllarca eşinizle birlikte birçok projeye imza attınız. Şu an ayrısınız. İş ortaklığınız devam mı?

        Şu an boşandık ama işte hâlâ birlikteyiz. Biz uzun süredir eş olmaktan çok dost ve iş ortağı olarak hayatı paylaşıyorduk. Hayatımızda bir değişiklik olmadı. 20 yıl boyunca paylaştığımız her günün değerli olduğunu biliyoruz. Hâlâ bir aileyiz. Kızımız Mina gibi Tabanlıoğlu Mimarlık ikimizin çocuğu.

        'BEN DİYEMEM, SİZ DERSİNİZ'

        ■ İstanbul Modern, İstanbul Sapphire, Zorlu Center, Loft, Kanyon gibi yaptığınız birçok dev projeyle tanınıyorsunuz. Size Türkiye’nin Zaha Hadid’i diyebilir miyiz?

        Ben diyemem, ama siz derseniz, ne demek istediğinizi anlarım. Çünkü Türkiye’deki iş dünyasında erkek egemenliği mimari camia için de geçerli. Ofisimizin yaklaşık yüzde 60’ı kadınlardan oluşuyor. Bunda benim kadın mimar olarak motive edici bir figür olma ihtimalini de seviyorum. Şahsen kadın - erkek ya da kuzeyli güneyli farkına inanmıyorum.

        Hadid’le yaptığım röportajda beni çok etkileyen; Zaha Hadid’in; “5 sene boyunca hiç iş alamadım” sözleri olmuştu. Sizin böyle zor dönemleriniz oldu mu?

        Zaha’dan daha şanslıyım. Murat ile birlikte Hayati Tabanlıoğlu’nun mirasını devraldık. Onun yöntemlerini, özellikle de disiplin anlayışını devam ettirdik. Böylece risklerden uzak durabildik. Hele Türkiye’nin bulunduğu coğrafya ve atlattığı krizleri düşününce... Ama hiç zorluklarla karşılaşmadık da diyemem.

        ■ Başka ülkelerde yaptığınız büyük projelerden bahseder misiniz?

        Dubai’de Crystal Tower adındaki iki kulenin inşaatını tamamlamak üzereyiz. Kazakistan Astana’da tren istasyonu inşaatımız da devam ediyor. Katar Doha’da bir müze başta olmak üzere çeşitli projelerimiz var ve Petersburg’da konut ağırlıklı karma işlerimiz sürüyor. Büyük bir proje değil ama bunu da eklemek isterim; Londra Tasarım Haftası’nda yakın dostum Fransız sanatçı Arik Levy ile ortak çalışmalarımız sergilendi. Victoria ve Albert Müzesi ve Somerset House’ta 10 tasarımcıya ayrılmış bir sergi yaptık. O dönem en başarılı enstalasyonlardan biri olarak gösterildi.

        Ne kadar mütevazısınız! Bunlar büyük başarılar...

        Bence kim çalışırsa olur. Mütevazılık önemli, ne mutlu bana bunları dediniz.

        ‘İSTANBUL’DA DÜZENSİZLİK BİR DÜZEN’

        ■ Mimari açıdan İstanbul’un şu an ki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Plansız, ama her zaman öyleydi. İstanbul topografyanın yönlendirmesiyle yüzyıllardır bozulmaya karşı direnmiş bir şehir. Kentin alameti farikası olan bu ilginç kaotik yapıyı sürdürmesinde bir sakınca yok. Bilakis olur olmadık giydirme, ithal yapılarla yenileme, uydular yaratarak insanları birbirlerinden ve kent altyapısından uzaklaştırmanın daha büyük zararı olur. Bina doğru planlama olmadan sadece heykeldir. Önemli olan her meselede olduğu gibi doğru ilişkiyi kurmak.

        İstanbul’un düzensiz şehirleşme planını değiştirme imkânınız olsaydı neler yapardınız?

        Düzensizliğin düzen olarak tezahür ettiği ve her birimizin kendi rotasında kolayca yolunu bulduğu bir şehir. Bu ruhu koruyan iyileştirmeler ve altyapı düzenlemesi tabii ki mümkün. Tek net cevabım sivil ve resmi tüm inisiyatiflere, meslek erbabına ve orada kim yaşıyorsa ona danışarak projeler yapardım.

        ■ Sizce kentin acil ihtiyaçları neler?

        Deprem riski ısrarla unuttuğumuz ama başımıza gelmeden önce önlem almamız gerek. Trafik, altyapı kararları, imarsız büyüme ve nüfus politikaları her biri birbirine zincirleme bağlı. Hepsi acil çözümler bekleyen tespitler.

        Birçok mimar var ama siz aralarında sıyrılmayı başardınız. Tarzınız ve projelerinizle fark yarattınız. Sırrınız nedir?

        Mimarlık, dayatmacı bir tavrı üzerinde taşımamalı. Dolayısıyla bir yerde ya da yapıda örneğin bir kimyager nasıl yaşar bunlara saygı gösterip işi dikkatlice etüt etmeli. Dinlemesini bilmek ve bunu tasarıma yansıtmak bir yapının yaşamasını sağlar. Arazi, iklim, malzeme yelpazesi gibi bir de insanların kolay ve mutlu yaşamasını düşünmek, tasarımın tüm imkânlarından faydalanmak şart. Benim yaklaşımım bu...

        ■ Esin kaynağınız neler?

        Ben şehir insanıyım... Ben insanlardan ve çevremdeki yaşamdan ilham alırım. Her projenin ilham kaynakları özeldir.

        İlk kez bir ülkeyi ziyaret ettiğinizde sizi en çok ilgilendiren mimari yapısı mı oluyor?

        Hep söylüyorum, oteli bile ne yapmış bakalım diyerek seçerim. Yeni her binada dolanmak isterim. Sadece bakarak olmaz.

        'GENÇLER DİYEBİLİR MİYİM?'

        ■ En beğendiğiniz mimarlar kim?

        “Gençler” diyebilir miyim? Hatta genç mimarlar! Merakla onların isteklerini ve yeni dünyaya verdikleri tepkileri izliyorum

        Çok ödül aldınız. Sizin için en kıymetlisi hangisi?

        Her ödül insana iyi geliyor. Ama samimiyetle söyleyeyim, artık o kadar çok ödül alıyoruz ki, bazen dostlarla paylaşmayı dahi unuttuğumuz oluyor. Mimar odalarının yani meslektaştan meslektaşa verilen ödüller değerli. İngiliz Mimarlar Odası ve en son geçen hafta Amerikan Mimarlar Odası’nın verdiği ödüller şu an ilk aklıma gelenler. Ama bence en büyük ödül yaptığınız bir binada insanların mutlu rahat yaşaması, hatta daha da önemlisi yoldan geçenin o yapıyı sevmesi.

        ■ Okuduklarıma göre bir yaşlılar evi yapma hayaliniz varmış. Ne durumda?

        Yaşlanmama yakın evet!

        ■ Genç mimarlara neler tavsiye edersiniz?

        Çok gezsinler, yarışmalara katılsınlar. Bir de internet geniş, unutmasınlar. Her gün güncellensinler, mimari gibi diğer konularda da aynı şekilde. Hobileri ve derin ilgi alanları olsun.

        'ZORLA PİLATES YAPIYORUM'

        ■ Spora vakit ayırabiliyor musunuz?,

        Zorla pilates yapıyorum. Bir ara çok sıkı yürüyüş yapıyordum, kış temposunda geri döneceğimi umut ediyorum.

        ■ Tarzınız nasıl?

        Alışveriş tutkunuz var mı? Tutarlı, uğraştırmayan ve moda olmasa da her zaman güne uygun. Siyah, birbirinin aynı şeylere bayılıyorum. Bu yönde alışveriş nasıl tutku olarak anılır bilmiyorum. Ama ayakkabıda fena değilim.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ