Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İstanbul Sanayi Odası’nın kuruluşunun 65. yılı nedeniyle hazırlattığı “Üretenlerin Öyküsü” kitabı yayımlandı. 28 kişiyle yapılan söyleşilere yer verilen kitapta sanayiciler son yıllarda ekonomi içindeki irtifa kaybeden ve dünyadan gelen teknolojik dönüşüm çerçevesinde zorlanan sanayi sektörünün geleceğini sorguladı. Sanayiciliğin yeni kuşaklara ve geleceğe mutlaka aktarılması ve sevdirilmesi gerektiğinin altını çizen sanayiciler “Sanayisiz bir Türkiye düşünülemez. Sanayi her zaman olacak” görüşünde. İşte kitaptan yaptığımız alıntılarla sanayicilere sorular ve yanıtları...

        ***********

        - BAHARİYE MENSUCAT, İSO MECLİS ÜYESİ / AHMET HAMDİ TOPBAŞ: BİRİNCİ HEDEF SANAYİ AMA HİZMET DE İNŞAAT DA OLACAK

        - Türkiye’nin sanayiye mi, yoksa hizmet ve gayrimenkule mi yönelmesi gerekiyor?

        Birinci hedef sanayileşme olmalı, insanlara aş ve iş verebilirsek memleket bir yere gelebilir. Ama hizmet sektörü, inşaat sektörü de lazım. İnşaat deyip geçmeyin, seramiğinden çimentosuna, demirinden profiline girdisinin hepsi sanayi mamulü. Bugün memleketin gelişmesi için inşaat da olacak, hizmet sektörü de, sanayi de. Bunların hepsinin birden iyi programlanıp yapılması lazım. Birisi olsun, birisi olmasın denemez. Benim görüşüm sanayi birinci. Çünkü sanayisiz pencere, parke, halı yapamazsınız. Bunların hepsinin ithal gelmesi mümkün değil, o kadar paramız yok.

        - Sanayiden çekilenler rant getiren alanlara yöneliyor ama...

        Sanayiden çıkan ve kaynağını ranta bağlayan şahıslar yüzde kaçtır, ona bakmak lazım. Fabrika arazisini satan, parayı alıp sanayiye yatırıyor. Para nereye gidecek ki, yine bir yere konulacak. Parayı yiyemezsiniz ki. Eskisi gibi para bir yere de kaçmıyor, sermaye haline geliyor.

        - Sanayiden çekilenler oluyor ve kâr marjları niye azalıyor?

        Türkiye’nin eski politikalarında bir eksik var. Sanayi envanterini çıkarması lazımdı. Buna göre kim nereye yatırım yapacak, bu konuda bilinçlenmek lazımdı. Maalesef bizim insanlarımız, kasabımız dahil birinin işi iyi gittiği zaman hemen o konunun üstüne atlıyor. Yönlendirme mekanizmamız pek yok. Ben bunu yönetenlere sordum. ‘Burası serbest pazar isteyen istediğini yapar’ dediler. Herkes istediğini yapar mı?

        Benim bugün param varsa bununla yapacağım yatırımın bana da, memlekete de faydası olması lazım. Üretimi nedir, tüketimi nedir bilmem ve buna göre yatırım yapmam lazım. Ancak Türkiye’de yatırım çoğu bilinçsiz yapılıyor. Herkes bir işi görüyor, bu iş biraz para kazanıyor diye hemen o işe giriyor. Arz fazlası oluyor. Bu durumda ne oluyor? Sanayi çıkmaza giriyor. Kaynaklar boşa gidiyor. Bizim sanayimiz plansız.

        - Türkiye’de markalaşma çabası ne aşamada?

        Çalışma var ama bugünden yarına olacak bir iş değil. Markalaşma senelerin verdiği tecrübeyle, eğitimle, görgüyle oluyor. Avrupalıların markaları var ama 100-150 yıllık geçmişleri de var. Biz ise bu işlere daha yeni yeni başlıyoruz. Yine de markalarımız oluyor... Avrupa’da büyük mağazalar açıyorlar. Demek ki bu iş yavaş yavaş oluyor. Kaliteniz olacak, görgünüz olacak, bilginiz olacak, know how’ınız olacak, ekibiniz olacak, ondan sonra markalaşabiliyorsunuz. Tabii şu anda bizim en büyük sıkıntımız eleman bulmakta.

        - Neden eleman bulamıyorsunuz?

        Vasıflı eleman bulunması için tekstilin biraz daha fazla kâr etmesi lazım ki, para verebilesin. Tekstil bugün fazla kâr etmiyor. Niye etmiyor? Tabii bu kolay bir iş değil. Ücretler yüksek geliyor. Ücretler yüksek geldiği için maliyetler yüksek geliyor.

        ***********

        -SABANCI HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI GÜLER SABANCI: GENÇLER TÜRKİYE’YE YENİ BİR DÖNEM YAŞATMALI

        Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı yeni fikirleri hayata geçirecek cesur ve girişimci ruhu olan farklı bir gençlik olduğunu belirterek “Türkiye’ye yeni bir dönem yaşatmalarını isteyebiliriz” dedi. Güler Sabancı gençlerle ilgili şu tespitte bulundu: “Kaybetmekten korkmuyorlar. Bu çok önemli bir durum. Yani girişimci olmanın bir kuralı bu. Kaybetmekten korkmuyorlarsa yeniden başlayabileceklerine inanıyorlar. Ama çok sabırlı değiller. Sanayicilik çok sabır isteyen bir konu. Bu durumda başarılı olmak için işi çok sevmeleri lazım.”

        - Sanayinin yapısının değiştiğinin hatırlatılması üzerine Güler Sabancı şöyle konuştu: “Değişti, değişti. Dolayısıyla bizler de hep eskiyi tekrarlayıp eskiyi beklememeliyiz. Ama gençlerden şunu bekleme hakkımız var. Türkiye’de yeni bir dönem yaşatmalarını isteyebiliriz. Daha girişimci olmalarını, yeni fikirler yaratmalarını, yeni endüstriler kurmalarını beklemeliyiz. Dijitalleşen dünyada yeni işler, know-how, teknoloji, inovasyon bize yeni fırsatlar sunuyor. Umuyorum ki bunu gençlerle birlikte yakalayalım.”

        - Güler Sabancı hâlâ sanayiden heyecan duyup duymadığını da şu sözlerle anlattı: “Benim duyduğum heyecanda üretim kadar yaratma heyecanı da var. Yeni bir inovasyonla, yeni dijitalleşmeyle, yeni malzemeler ve yaklaşımla değişim yaşayan dünya bana heyecan veriyor.”

        - Gelecekte sanayi mi yoksa hizmet grubu olarak mı yola devam edecekleri konusunda Güler Sabancı şunları söyledi: “Sabancı Topluluğu artık bir portföy yönetiyor. Bu portföyün içinde daima sanayinin yeri çok önemli olacak. Ama servis de üreteceğiz. Bunu enerjide veya başka bir konuda yapacağız. Geldiğimiz dünyada buna alışmamız gerekiyor. Sanayi ile servisin arasındaki sınırlar yok oluyor. Yeni teknolojiiler bize bunu getiriyor.”

        ***********

        - ECZACIBAŞI HOLDİNG YÖN. KUR. BŞK. BÜLENT ECZACIBAŞI: BİR YENİ ATILIM DAHA YAPMALIYIZ

        - Sanayide atılması gereken adımlar neler?

        Sanayide biraz kan kaybettik. Bunun tersine çevrilmesi için iki temel koşul var. Birincisi haksız rekabetin mutlaka önlenmesi, buna neden olan faktörlerin ortadan kaldırılması lazım. Örneğin vergi konusunda adaletin sağlanması gibi. Pek çok konuda haksız rekabet sanayinin gelişmesini önleyen bir etken olarak ortaya çıkıyor.

        Sanayinin gelişebilmesi için ikinci faktör, katma değerli üretime geçmek. Yenilikçi olmak, inovasyonla teknolojik gelişmelerle yenilikler yaratarak katma değerli ürünler üretmek ve bunları dünya pazarlarına satabilmek gerekiyor. Bu anlamda sanayimizin daha çok yol alması ve yeni bir atılım daha yapması gerektiğini düşünüyorum.

        - Gençleri sanayiye nasıl heveslendireceğiz?

        Gençler hem ülkedeki hem dünyadaki eğilimlere göre kararlarını veriyor. Kendileri için çekici olan sektörlere yöneliyorlar. Bu onların doğal hakkı. Ancak gençlerin, sanayinin çok temel bir uğraş alanı olduğunu ve ülke ekonomisi açısından çok büyük bir önem taşıdığını, en azından bilmeleri gerektiğini düşünüyorum.

        ***********

        - ZORLU HOLDİNG YÖN. KUR. BŞK. AHMET NAZİF ZORLU: STRATEJİK SEKTÖRLERİN BELİRLENMESİ LAZIM

        - Markalaşmaya gitmek gerekiyor değil mi?

        Bunu kesinlikle yapmamız lazım. Yoksa kısırdöngü içinde kalırız. Uzakdoğu’daki şirketler gibi olmamız için bunları yapmamız lazım. Ama artık sanayici, üniversite, devlet el ele verecek. Stratejiler geliştirecek, hedefler koyacak... Bu hedefler doğrultusunda sivil toplum kuruluşlarının çok aktif çalışması lazım. Sanayiciler de el ele verip diyecekler ki ‘Böyle olursa olur, olmazsa olmaz.’

        - Yeni kuşağa sanayiyi sevdirmek için ne yapmak lazım?

        Aslında bu onların şansı. Çünkü yeni kuşak sanayinin içinde doğdu. Sanayinin içinde olmak mecburiyetindeler. Bu işe onlar bakacaklar. Başka bakacak yok.

        - Bugün sıfırdan başlayarak sizin bulunduğunuz duruma gelinebilir mi?

        Azmettikten sonra gelinir. Dürüst ve çalışkan olacaksın. Hayaller kuracaksın, azmedeceksin. Olmayacak diye bir şey yok, inanacaksın. Babamın da serveti vardı ama 60 yılında ihtilal ile kaybetti. Hesaplıyordum yarım ekmek alıyorduk. Para gitmesin diye.

        - Stratejik sektörler belirlenmeli mi?

        Tabii tabii, belirlenmesi gerekiyor.

        ***********

        - AKKÖK ŞİRKETLER GRUBU / ÖMER DİNÇKÖK: HAYAT HİÇBİR ZAMAN KOLAY OLMADI

        - Türkiye, sanayi 4.0 dönüşümünü nasıl yapacak?

        Çok önemli bir avantajımız var. Biz bazen geçmişi hızla unutabiliyoruz. Unutmakta da yarar var ayrıca. 2002 yılına kadar çok kısa ömürlü hükümetlerle değişik koalisyonlarla yönetildik. Ekonomik stabiliteyi kaybetmiş, ekonomik kararların siyasi ağırlıkla alındığı yıllar geçirdik. Ekonominin kurallarına göre değil, siyasetin kurallarına göre yönetildik. 2002’den bu yana tek hükümet, güçlü hükümet var. Ekonominin önceliklerine ve doğrularına ağırlık vererek karar veren bir hükümet var. Bu bizim için büyük avantaj. Buna güvenmemiz gerekiyor. Türkiye’nin sanayide bu dönüşümü, bu kararlılık ve sürdürülebilirlik çerçevesinde yapabileceğine güveniyorum.

        - Bugünü, başkanlık yaptığınız 80-90’lı yıllarla karşılaştırırsanız, hayat daha mı kolaydı o zamanlar?

        Hayat hiçbir zaman kolay değildi. Gümrük Birliği’ni Türkiye biraz acele imzaladı. İç politikaya dönük olarak yapılmış bir hareketti. Gerçek müzakere gücümüzü kullanamadık. Çünkü 50-60 milyonluk pazarı açıyorsunuz. AB’ye diyebilirdik ki, “Sanayimizin rehabilitasyonu için bize 15-25 milyar dolar verin”, böyle bir şey yapmadık. Çünkü o zaman için siyasi hesaplar, bunun iç politikaya dönük olarak imzalanmasını ve hızla götürülmesini gerekli kıldı. Ona rağmen rekabet gücü gelişti.

        Diğer Yazılar