Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ekmekte sorunumuz kalite ve fiyatta. Aynı kaliteye daha düşük fiyattan, ya da mevcut fiyattan daha kaliteli, sağlıklı ekmek yemek mümkün. Bunun için fırıncılık sektörünü yeniden yapılandırmamız, bölgesel dağılımını planlamamız, fazla kapasite olan yerlerde birleştirmeye gitmemiz, mutlaka üretim ölçeğini büyütmemiz gerekiyor.

        Ancak iyi ekmek yemek işi bununla sınırlı değil. Aynı zamanda kaliteli ve yerli tohumdan buğday üretimi de gerekli.

        Buğdayın kabuğu ile birlikte öğütülmesi ve bütün besin değerinin korunması da iyi bir ekmek için şart. Bir yeniden yapılanma da un fabrikalarına gerekli.

        Doğal maya yanında doğal kaynak suyu veya arıtılmış şehir şebeke suyu kullanımını da zorunlu.

        Ekmekteki sorun zam. Çünkü bu yıl hava koşulları iyi gitmedi, buğday üretimi düşük. Zam ise önceden ve nihai üründen başladı.

        SUSAMA DOLAR VE ÇİN ZAMMI

        Ekmeğin ardından hemen simit gündeme geldi. Bu kez sorun unda değil, simitte yoğun olarak kullanılan susamda. Çünkü susam fiyatları son bir yılda yüzde 70 arttı.

        Artışının başlıca nedeni dolar kurunda son bir yılda meydana gelen yüzde 30’luk yükselişin fiyatlara yansıması.

        Sadece dolar artışı değil, Çin’in susam ithalatını artırması da dünyada susam fiyatlarını sıçrattı. Hem dünya fiyatları hem dolar artışı susamı son bir yılda yüzde 70 zamlandırdı.

        Üreticiler yüksek oranlı fiyat artışından dolayı susamsız simit üretmeyi bile düşünüyor. Nasıl olsa Rize ve Trabzon’un simitleri susamsız. Ama en yaygın sokak lezzeti olan simidi İstanbul veya Ankara’da susamsız yemek pek çok kişinin tercihi olmayabilir. Elbette sadece simit değil, susamı ana madde olarak kullanan helva da bu gidişle zamlanacak.

        TALEP DEVAMLI ARTIYOR

        Aslında Anadolu’da dünyanın en kaliteli susamı üretiliyor. Yağı yoğun bir susam ve bir kısmı da ihraç ediliyor. Edilmese de topu topu üretim yılda 17 bin ton dolayında. Tüketim ise bunun 8 katı kadar ve yıllık 130 bin ton dolayında. Giderek de artıyor.

        Nedeni basit, kentleşmenin artmasıyla birlikte simit tüketimi artıyor. Meydan, iskele, metro istasyonu, kafe demek simit demek. Çay demek yanında simit demek.

        Ayrıca zincir mağaza haline gelen simit üreticileri talebi ciddi ölçüde artırıyor. Hatta Simit Sarayı gibi markalar yurtdışına da açıldı. ABD, İngiltere gibi merkezlerde faaliyet gösteriyor. Simit de buradan gidiyor. Talep nüfusla, turist sayısıyla ve de Türk şirketlerinin yurt dışına açılmasıyla devamlı artıyor.

        ARZ İSE AZALIYOR

        Buna karşılık arz ekim alanlarının daralmasıyla birlikte devamlı azalıyor. 1990’lı yıllara göre susam ekim alanları yüzde 70 azaldı ve 900 bin dönümden 280 bin dönüme indi. Üretim de yıllık 39 binden 17 bin tona düştü. Üretimin ekilen alanlara göre daha az azalması, dönüm başına verim artışından kaynaklandı.

        Bu üretimin bir bölümü de ihracata gidiyor. Doğal olarak Türkiye tüketiminin yüzde 90’ını ithalat yoluyla karşılıyor. Susam ithalatına yılda yaklaşık 300 milyon dolar ödeniyor.

        Susamda ithalat 1975 yılında başladı. Aralıklarla 1986 yılına kadar devam etti. Bu yıldan sonra ise devamlı ve her sene artarak devam etti. Artık her yıl 100 bin tonun üzerinde susam ithal ediyoruz. Tonuna 2.800 dolar ödüyoruz.

        FİYAT DOLARA BAĞLI

        Kentleşmenin henüz sonuna gelmedik. Nüfus artışı da devam ediyor. Turist sayısı da artıyor. Şirketlerin yurt dışına açılması da sürüyor. Yani susam talebinde büyüme sürüyor ve sürmeye de devam edecek gibi.

        Denilebilir ki, tarım ürünleri içinde kendi kendimize yeterlilik oranının en düşük olduğu ürünlerden biri susam. Galiba politika yapıcılar susamı unuttu. Halbuki çok ciddi bir tutar ödüyoruz artık.

        Üstelik susam üretimi pek toprak da seçmiyor. Suya ve sulamaya da ihtiyaç duymuyor. Tam olarak küresel ısınmaya uyumlu bir ürün. Artmakta olan talepten ve ithalattan dolayı susam ekenin satış ve pazarlama sorunu olmaz.

        Fiyat yönünden ise ithalat yoluyla dışarıya bağımlıyız. Dolayısıyla fiyatlar dolara da bağlı. Ha dolara yatırım yapılmış ha susama. Hatta susam daha kârlı bile olabilir. Çünkü işin içinde talep artışı da var.

        BEYAZ SİNEK VURGUNU

        Bunca uygunluğa ve kârlı olmasına karşılık nasıl olur da susam üretimi Türkiye’de düşer? Bunun önemli bir nedeni beyaz sinek. İleri susam tarımının yapıldığı Çukurova’da 90’lı yıllarda beyaz sinek çıktı ve susamı vurdu.

        2000’li yıllarda soya ve mısıra iyi teşvikler geldi. Çukurova üreticisi de bu iki ürüne yöneldi. Simitte olan biten budur.

        Diğer Yazılar