Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yılın ikinci çeyreğinde yaşanan kur şoku, petrol fiyat artışı ve iç talep artışı ile enflasyon son 14 yılın en yükseğine çıktı.

        - Yaz ayları geldiğinde tarım üretiminin hava koşullarının iyi gitmediğini gördük. Ya aşırı yağıştan, selden ve doludan tarlalar zarar gördü ya da kuraklıktan etkilendi. Bunun en yakın ve en yaygın örneği buğdayda yaşandı. Bu yılki hasat yeterli değil. İthalata başvuracağız. Devreye dolar kuru giriyor. O da son bir yılda yüzde 30 arttı.

        - Nitekim tarım ürünlerinin enflasyonu artıracağını Merkez Bankası da dün açıkladığı Enflasyon Raporu’nda kabul etti. Nisan ayındaki Enflasyon Raporu’nda yıl sonu için gıda fiyatları enflasyonunu yüzde 7 tahmin eden Merkez Bankası bunu son olarak yüzde 13’e çıkardı.

        İLK KEZ ÇİFT HANELİ TAHMİN

        - Kur artışı, talep artışı, petrol fiyat artışı ve fiyatlama eğilimlerinin bozulmasının etkileri de eklenince Merkez Bankası yıl sonu enflasyon gerçekleşmesi tahminini 5 puan artırdı ve yüzde 13.4’e çıkardı. Haziran ayı enflasyonu ise yüzde 15.39 olduğuna göre yılın ikinci yarısında 2 puanlık düşüş öngörülmüş.

        - Revizyon piyasa tahminleriyle örtüşüyor ve gerçekçi. Ancak ilk kez de Merkez Bankası yıl sonu tahmini olarak çift haneli bir enflasyon rakamı açıklıyor.

        EKONOMİNİN RİSKLERİ

        -Bazı risklerin gerçekleşmesi halinde ise enflasyonun bu tahmin düzeyini aşabilir. Merkez Bankası bu riskleri şöyle sıraladı:

        - “Para ve maliye politikası eşgüdümünün etkinliğine dair riskler.

        - Fiyatlama davranışı ve beklenti oluşumunda bozulma.

        - Gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının zayıflaması.

        - Finansal piyasalarda yurt içi kaynaklı oynaklıkların sürmesi.

        - Banka kredilerindeki arz yönlü sıkılaşmanın belirginleşmesi.

        - Küresel ölçekte korumacı ticaret politikalarının iktisadi faaliyet, ticaret hacmi ve fiyatlar üzerinde olumsuz etkide bulunması.

        - Ham petrol ithalat fiyatlarının yükselmesi.

        - Gıda fiyatlarındaki yükselişin devam etmesi.”

        Merkez Bankası’nın enflasyon için sıraladığı bu riskler aynı zamanda ekonominin, finansal piyasaların da riskleri olarak pekala takip edilebilir.

        İLK YARIDA TÜRKİYE NEGATİF AYRIŞTI

        - Bu riskler içinde belki de en belirgin ve belirleyici olanı sermaye akımlarının zayıflaması. Çünkü daha çok bizim elimizde olmayan, küresel konjonktüre bağlı bir seyir söz konusu. Nitekim gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımları ne zaman zayıflamış ve tersine dönmüşse Türkiye olarak biz de zorluk yaşamışız. TL değer kaybetmiş, TL’nin değer kaybı enflasyonu tetiklemiş. Tıpkı yılın ikinci çeyreğinde olduğu gibi.

        - Merkez Bankası’nın Enflasyon Raporu’nda sermaye akımlarına çeyreklik bazda rakamsal olarak da yer verildi. Yılın ikinci çeyreğinde gelen giden netleştirildiğinde gelişmekte olan ülkelerden 10.4 milyar dolarlık sermaye çıkışı oldu. Halbuki birinci çeyrekte bu rakam net olarak 57.9 milyar dolarla giriş yönündeydi. Yani nette çeyrekten çeyreğe tutar farkı 67.9 milyar dolara varıyor. Etkisi de bu kadar olsun. İkinci çeyrekte dışa bağlı yaşanan bozulmanın ana nedeni de bu.

        - 2017 yılının her çeyreğinde pozitif olan rakam toplamda 152 milyar dolara ulaşmıştı. Arka arkaya beş çeyrek devam eden pozitif sermaye akımlarından sonra altıncı çeyrekte negatife dönüş gerçekleşti. Bunun da döviz kurları ve faizler üzerinde etkisini gördük.

        İKİNCİ YARIDA POZİTİF AYRIŞABİLİR

        - İkinci çeyrekte ayrıca erken seçim kararı, seçimin yapılması, jeopolitik riskler, kredi notunun düşürülmesi gibi Türkiye’nin riskini artıran gelişmeler de, sermaye akımlarının tersine dönmesinin üzerine bindi. Bu anlamda 2018 yılında Türkiye diğer gelişmekte olan ülkelerden negatif ayrıştı. Sermaye akımları bakımından da Türkiye geçmiş yıllardan net biçimde ayrışıyor. Pozitif olan sermaye akımları yılın ilk yarısı itibariyle net biçimde negatife dönüştü.

        - Yılın ikinci yarısında bu negatife gidişi yavaşlatmamız, durdurmamız veya tersine çevirmemiz halinde pozitif ayrışma dahi gündeme gelebilir.

        Bu anlamda seçim, yeni hükümetin ve sistemin kurulması, ekonominin yavaşlatılması gibi birkaç eşik geçildi. Ancak birkaç eşiğin daha geçilmesine ihtiyaç var.

        Diğer Yazılar