Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Otomobil ve hafif ticari araç satışları eylül ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 67.7 azaldı. Satışlar 71 binden 23 bine düştü. 9 aylık dönemdeki satışlar da 627 binden 463 bine düştü. Düşüş oranı yüzde 26. Gerileme sadece eylül ayına özgü değil, daha önceden başlamış.

        - Bozulma elbette doların artışına, devamında yaşanan kur şokuna, kur şokunun faiz şokuna dönüşmesine paralel seyretti. Eylülde satışların bu kadar sert gerilemesinde ise ağustos ayında döviz kurunun tepe noktasına çıkması, ardından da faizlerin sıçraması etkili oldu. Eylülde satılan otomobiller muhtemelen ağustos ayında ithal edildi, dolayısıyla yüksek kurdan yüksek fiyatla satışa çıktı.

        - Yaşanan bu şoklara karşı tüketicilerin ilk tepkileri elbette tüketimlerini kısmak şeklinde oluyor. Hane halkının tüketimi içinde de otomobil veya karayolu taşıt araçları ikinci en büyük harcamayı oluşturuyor. Dolayısıyla tüketim eğilimlerine bakınca da satışlarda gerileme konutta da mevcut. Üstelik konut sektörü haziran sonuna kadar düşük faiz uygulaması ve kampanyalarla teşvik de edildi. Konutun ardından otomobilde satışların sert gerilemesi tüketimin kur ve faiz şokuna verdiği beklenen bir tepki.

        - Nitekim TÜİK tarafından yayımlanan Tüketici Güven Endeksi eylül ayında 59.3 değeri ile 2009 sonrasının en düşük düzeyine indi. Dönemin otomobil almaya uygunluğu yüzde 24.5, konut almaya uygunluğu yüzde 29.5 azaldı. Endeksin toplamında ağustos ve eylüldeki gerileme yüzde 18.9’a vardı. Eşik değer ise normalde 100. Bu rakamın altı tüketimde azalmayı, üstü artışı ifade ediyor.

        - Tüketici Güven Endeksi’nde yaklaşık 10 yılın dibinin görülmesini, BloombergHT Tüketici Güven Endeksi de teyit etti. Bu endeks de eylül ayında yüzde 16.9 gerileyerek 57.6 düzeyine indi ve son 10 yılın dibini gördü.

        TASARRUFLAR NEDEN ARTIYOR?

        Her tüketici güven endeksi de, konut satışları da, otomobil satışları hızla düşüyor. Çünkü çifte şokun yaşanma anında insanlar sağlıklı karar veremez.

        - Psikolojileri bozulur, beklemeyi tercih ederler.

        - İkincisi yaşanan devalüasyon ve artan enflasyon sonucunda tüketicilerin alım gücü düşüyor.

        - Üçüncüsü de geleceğe yönelik beklentiler bozuluyor. Tıpkı deprem anındaki gibi tüketiciler de şokların yaşandığı zamanlarda geleceğe güvenle bakamıyor. Böyle bir ortamda da insanlar işini veya gelirini kaybetmekten korkuyor. Harcama yapmadığı gibi yatırım, borçlanma gibi kararları da vermek istemiyor.

        - Peki ne yapıyor? Zorunluluktan tasarruf ediyor. Gelecekten güvensizlik ister istemez tasarruf eğilimini artırıyor. Türkiye’de tasarruf artışı her zaman gelecekten korku ve endişe dönemlerinde yükselmiştir. İşte o dönem de içinde bulunduğumuz bu dönemdir.

        - Bu durum elbette böyle sürüp gitmeyecek. Deprem veya sarsıntı bir aşamada son bulacak. Karşılanamayan ihtiyaçlar da birikecek. Sonunda uygun ortamın ortaya çıkmasının etkisiyle insanlar yeniden normale dönmeye, harcamaya ve tüketmeye yönelecekler.

        - Bu sırada ekonominin nasıl yönetildiği, yeni kurulan yapının nasıl olduğu, tüketimin de, ekonomik toparlanma döneminin de gücünü belirleyecek.

        Diğer Yazılar