Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Basında Çağan Irmak’ın son filmi “Nadide Hayat” hakkında çok fazla reklam yapılmadı. Çağan Irmak yine yapmıştır yapacağını diye düşünenler bu konuda haklılar, ama film teknik açıdan çok iyi değil, içerik açısından değerlendirecek olursak eli yüzü düzgün bir film olduğunu söyleyebiliriz. Görüntüler aceleye getirilmiş gibi bir izlenim uyandırıyor seyircide… Montajlanmamış sahneler de eklendi mi, iş iyice karışıyor. Filmin girişi çok uzun, finali de ince elenip sık dokunmamış gibi. Oldu da bitti maşallaha getirilmiş sanki… Gelişme bölümü için ne düşünüyorsunuz derseniz, onun için de şunu yazalım: Gelişme bölümü hikâyeyi zevkle izlememize olanak verdiği için hikâyenin içine iyice giriyoruz. Kendi hayatınızdan bazı cevaplar bulacağınız kuvvetle muhtemel.

        Müzikle bağını koparmayan Çağan Irmak yeni filmi “Nadide Hayat”a müzikli sahneler yerleştirerek bize müzik ve sinemanın ayrılmaz bir bütün olduğunu gösteriyor. Yalnız bu kez dümeni tersine kıran Çağan Irmak, gerçek görüntülerle animasyon sahnelerini birleştirerek filmin ağırlığına gölge düşürüyor ve kendimizi bir an çocuk filmindeymiş gibi hissediyoruz. Irmak’ın bunu her ne kadar şirin olması için yaptığını düşünsek de, böyle bir filmde animasyona yer olmadığının altını çizelim.

        Gloria: Zafer benimdir!

        İÇİME DEDE KAÇMIŞ

        Düşünsenize annenizin aşk uğruna üniversitedeki su ürünleri eğitimini yarıda bırakıp, yıllar sonra eğitimine kaldığı yerden devam ettiğini. Tam bir ütopya! Bazen ütopyalar da gerçeğe dönüşebilir. Bir de annenizin araştırma eğitimi için gemiye bindiğini hesaba katarsak tam olur! Gemi demişken önemli bir detayı paylaşalım. İspanya’nın en çok tutulan dizilerinden biri olan “El Barco” da öğrenciler bir araştırma görevi için gemiye binerler ve gemide enteresan olaylar yaşanır. Benzer olaylar burada da yaşanıyor. Gemide aşktan entrikaya kadar her şey var!

        Çevresel faktörler ile gençler ve yaşlılar arasında bir denge tutturan Irmak, yeni nesil gençliğe atıfta bulunarak yaşlıların tecrübelerine kulak vermemizi ve onları oldukları gibi kabul etmemizi istiyor. Tabi bazı istisnalar Nadide gibi kaideyi bozar, ama onun gibi insanlar da var bu hayatta!

        Demek ki gençlerin akıllarının yerine gelmesi için onların seviyesine inebilen Nadide gibi yaşını başını almış bir karaktere ihtiyaçları varmış. Nadide gençliğini tam anlamıyla yaşayamadığından dolayı, gençlik yıllarını bugüne taşıyor. Şimdi geldik ilginç bir ayrıntıya… Gemideki genç öğrencilerden biri birkaç kere şöyle söylüyor: “İçime dede kaçmış”. Bunu neden mi diyor? Çünkü yeni nesil gençler gibi değil, onlardan çok farklı o yüzden de Nadide ile iyi anlaşıyor. Fazlasıyla olgun olmak demek böyle bir şeymiş! Peki, Nadide ne yapıyor? Güvenini kazanması için onlara ayak uydurması gerektiğini ima ediyor. Tabi bunu yaparken hem kendini keşfediyor, hem de çocukları yaşındaki gençlerle takılmanın nasıl bir şey olduğunu öğreniyor. Betimleme yapmamız gerekirse; gemideki öğrenciler “Hababam Sınıfı”nın haşarı öğrencileri, Nadide de Mahmut Hoca! Bazen insana hayatta Nadide gibiler lazım, onlarsız olmuyor. Yani kısacası her yerde bir Nadide olmalı…

        BANA TEYZE DEMEYİN!

        Akıl yaşta değil, baştadır diye boşa dememişler! Esprileri yerli yerinde kullanan Çağan Irmak bizi en çok şu sahne üzerinde düşündürtüyor: Nadide; “çocuklar bana teyze demeyin, bana Nadide deyin ben de sizin gibi bir öğrenciyim” diye ironik bir açıklama yapıyor. İşte tam bu noktada kuşak farkı kapanıyor, çünkü araya ne kadar mesafe konulursa o kadar fazla çatışma yaşanıyor. Tabi ki büyüklerimize saygılı davranmalıyız, ama bazı durumlarda samimi olmak adına farklı yaklaşımlarda bulunmak gerekiyor. Film bize bunu anlatıyor.

        Hayatta kimseyi dinlemeyin ve yüreğinizin götürdüğü yere gidin diye ders veren film, hiçbir şey için geç olmadığını, elimizin ayağı tuttuğu ölçüde yapacaklarımıza odaklanmamızı öne sürüyor. Hikâyede iki karşı uç var: biri Nadide ve gençler arasında yaşananlar, diğeri de kendini yaşlı gibi gören (yaşlılar gibi takılıyor) gencin Nadide ile olan diyalogları… Epizotik hikâyelere bölünen filmin her bir parçasını dikkatlice deneyimlemek önem arz ediyor, yoksa hikâyenin altına süpürülen ince deyişleri yakalamak seyirciyi zorlayabilir.

        TİTREYEN KAMERA

        Filmdeki en büyük sorun, çerçeveye sığmayan kadrajlar ile titreyen kamera… Manzara sahnelerinde her nedense kamera titriyor ve görüntü flulaşıyor, Irmak sanırız bu sorunları gözden kaçırdı. Teknik açıdan sıkıntı yaratan filmi, öyküleme açısından düşünürsek başarılı olduğunu söyleyebiliriz, sebebi de şu: hikâye akıyor ve boşluğa düşmüyor. Bu Türk sineması için bu oldukça önemli! Filmin en kilit sahnesi Nadide’nin düş kurduğu mizansende ona sürekli emir buyuran insanlar… Malum insanlar yaşlandıklarında evde oturup torun bakarlar, örgü örerler ya da vakitlerini boş şeylerle geçirirler. Eğer Nadide de evinde oturup onlar gibi yapsaydı, belki de içinde ukde kalan şeyi yapamayacaktı ve hayatı rutinden farksız olacaktı. Riski göze alıp okumaya kaldığı yerden devam eden kaç kişi vardır ki? Bazen insanın kabuğunu kırıp yüzeye çıkması lazım, yoksa olduğu yere mıhlanır. Bize bunu fantastik öğeler ve Nadide’nin hayalleriyle eğlenceli bir şekilde anlatan Irmak, baskıcı sisteme karşı çıkıp ortamı biraz olsun yumuşatıyor.

        Faşist eylemler nedeniyle hep bize dayatılanları kabul ediyoruz ve bu nedenle kendimizi ötekileştiremiyoruz, o yüzden de otomatikman bir köleye dönüşüyoruz. Alın size dilemma…

        Filmi bir bütün içinde değerlendirirsek; hikâyenin zincirleme bir şekilde işlediğinden bahsedebiliriz. Sözün özü; gençler Nadide’ye teknolojiyi öğretiyor, Nadide de onlara hayatı! Güzel bir alış veriş söz konusu… Neticede hepimizin birbirimizden öğreneceği şeyler var, aslolan birlik ve beraberlik. Şunu çok iyi biliyoruz, ne gençler yaşlılar gibi düşünebilir, ne de yaşlılar gençler gibi, ama orta noktada buluşulabilir.

        Sonuç olarak; kadın odaklı bir filmin başkarakteri nadide olduğu için filmin ismi de “Nadide Hayat” olarak konulmuş sanıyoruz ki... Karar çok yerinde olmuş ancak, Çağan Irmak dudağımıza bir parça bal çalarak tadımızı damağımızda bırakıyor, çünkü filmin finali çok kısa ve çat diye bitiyor. Bunun dışında “Nadide Hayat” şu ana kadar izleyeceğiniz Çağan Irmak filmlerinden bir hayli farklı, bakın Irmak bunu nasıl açıklıyor: “Giysilerim her zaman değişebilir, ama içindeki hep benim.”Hüzünle karışık bir tebessüm ile bütünleşeceğiniz film, kendini genç ve hala pili bitmemiş olarak gören her kadının kendisi ile yüzleşeceği hem eğlenceli, hem de çevreci bir film. Şayet hayatı dilediğiniz gibi yaşamak istiyorsanız kanatlarınızı 360 derece açarak kendinizi istediğiniz yere uçurun, uçurun ki özgür olun!

        Diğer Yazılar