Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “MUTLU çocuk yetiştirmek istiyoruz”, bizim neslin ebeveynlerinin sloganı. Çocuğumu her daim değişen sınav sistemlerine yetişmeye çalışması için zorlamayıp, neyi ölçtüğü belli olmayan sınavlarla moralimizi bozmayıp, oradan oraya beceri kurslarına koşturmayıp; vizyonu geniş, dünyanın her yerinde yaşayabilecek, insana ve doğaya saygılı, duygularının farkında, yakın ilişkilerinden beslenen, bir becerisini paraya dönüştürebilecek ve bu şekilde sevdiği işi yaparak yaşayacak bir insan olması umuduyla büyütüyorum...

        Ortaya bir hedef koyduğun zaman o hedefin tanımı da önemli elbette; mutluluk ne? Ona nasıl ulaşılır? Buna farklı açılardan cevap verilebilir. Bir tanesi ebeveyn davranışının çocukta geliştireceği etkiler olsun mesela... Mutlu olma bilgisi çocuğa nasıl verilir? Mutlu olmak her şey pahasına mutsuzluktan ya da negatif duygulardan kaçınmak mı demektir?

        “Çocuğunuz negatif bir duygu içerisindeyse, onu hızla düzeltmeye ya da üzerinize almaya çalışmayın” diyor mutlu çocuk yetiştirmekle ilgili bir yazıda: “Çocuğunuzda içsel güç geliştirmek için, öncelikle sizin duygularla baş etmeyi bilmeniz, çocuğu negatif duygularla doldurmaktan imtina etmeniz gerekir. Ebeveynler çocuklarının kötü hissettiklerini görmeye dayanamazlar ama onun her zorluğunda kendinizi ortaya atar ve meseleyi kökünden hallederseniz, ona kötü olan hiçbir şeyle baş etmeye gücü olmadığı mesajını vermiş olacaksınız.” Mutsuzlukla (ya da negatif duygularla diyelim) durabilme kapasitesi mutluluğun tanımlarından biri demek ki...

        Bir diğer anlayış, mutluluğun elden ele verilemeyeceği, bunun belli bir çabanın ve çalışmanın eseri olması gerektiğiyle ilgili. HTHayat. com yazarı Esra Sert de geçen haftaki yazısında mutlu olmayı kimlerin hak ettiğini soruyordu: “Mutlu mu olmak istiyorsunuz? O zaman kolları sıvamanız gerekiyor. Yaza çıkarken yapılan bir bahar temizliği gibi kendi iç dünyanızın tozlarını almanız gerekiyor. Maharaj’a sormuşlar: ‘Herkes mutlu olmayı hak etmez mi?’ Maharaj ‘Hayır’ demiş. ‘Mutlu olmayı sadece onun için çalışanlar hak eder’.” Armut piş, ağzıma düş mutluluk diye bir şey yok demek ki...

        Psikiyatr Erdoğan Çalak, ‘Küresel Sistemde İnsan Kalmak’ isimli kitabında mutluluğun satın alınabilir şeylerden geçmediğini ısrarla vurguluyor. “Hiç oyuncakları olmasa da hayatlarında sevgi olan çocuklar mutludurlar” diyerek alışverişle mutlu olunamayacağını; bir insanın hayatta mutlu olmasının tek yolunun kendisine en yakın kişilerle samimi bir sevgi ilişkisinde olmasından geçtiğini belirtiyor. Mutluluğun bedeli olmadığını buradan anlayabiliyoruz; peki formülü var mı?

        EN MUTLU 3 ÜLKE

        National Geographic Dergisi, kasım sayısında dünyadaki en mutlu 3 ülkeden örneklere yer vermiş. “Neden bu insanlar dünyanın diğer ülkelerindeki kişilerden daha mutlu?” diye sorarak hem kişisel hem de toplumsal yaşantılara mercekle bakıyor... Sonuçlar şaşırtıcı değil ama bir hayli çarpıcı. İncelenen 3 ülke Kosta Rika, Danimarka ve Singapur... Bu 3 farklı coğrafyadan gelen 3 farklı kültürün mutluluklarının ortak paydası, vatandaşının mutluluğunu destekleyen ülkelerde yaşıyor olmaları.

        - Gelir dağılımı eşitliği.

        - Sağlık ve eğitim sistemlerinin parasız oluşu.

        - İnsana yatırım yapan devlet politikaları.

        - Güven ortamı.

        - Gelecek kaygısının olmaması.

        - Kaliteli toplumsal ilişkiler.

        - Kişinin kendisi için doğru bulduğu yaşamı sürdürme özgürlüğü.

        Bu kriterlerin içinde “çok zengin olmak” yok mesela... Belki de mutlu insan paranın peşine daha az düşüyordur ya da insanın üretkenliği ve yaratıcılığı mutluluğuyla birlikte arttığı için para arkasından doğal olarak geliyordur...

        2017 yılında Türkiye mutlu ülkeler sıralamasında 155 ülke arasında 69. sıradaydı. Mutluluk yaşadığın çevrenin, ülkenin sana verdiği değerden ve senin mutlu olup olmadığını önemsemesinden ayrı düşünülemiyor. Biz şimdilik piramidin hayatta kalma evresinde takılıp kalmış gibi görünüyoruz. Bunun üzerine uzun uzun düşünmek gerek.

        Diğer Yazılar