Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Toplumun milli ve manevi değerleri ile, Etiler’de oturanların milli ve manevi değerleri aynı mı?

RTÜK’ün dizilerdeki öpüşme ve sevişme sahnelerine tepkisi aylardır medyanın gündeminde. Bu çerçevede ortaya atılan şifre uygulamasından, cezaların artırılmasına birçok öneriyi yine bu sayfada tartışmaya açmıştık. RTÜK özetle, dizilerin toplumun değerlerine uygun olmasını talep ediyor. Ancak bu kriterin hayli göreceli olması, nasıl bir temele oturtulup toplumun hangi kesiminin baz alınacağı sorusu konuyu daha da karmaşıklaştırıyor. Şırnak’tan İstanbul’a hangi değerler ortalama alınabilir diye düşünürken, RTÜK Başkanı Davut Dursun tartışma alanını şu cümlesiyle daha da spesifikleştirdi: “Burada ciddi bir problemimiz var. Yasa koyucu diyor ki, toplumun milli ve manevi değerlerine aykırı yayın yapılamaz. Şu toplumun milli ve manevi değerleriyle Etiler’de oturanların milli ve manevi değerleri aynı mı?” Dursun’un da işaret ettiği gibi, burada ciddi bir problem var. Toplumumuzun değerleri şehirler bir yana, semtler arasında bile değişkenlik gösteriyor mu? Oturduğumuz semtler değerlerimizi şekillendiriyor mu? Mekânsal ayrışma, değersel ayrışmayı da beraberinde getiriyor mu? Etiler toplumun genelinden kopuk, milli ve manevi değerlerini yitirmiş ya da en pozitif yaklaşımla değerlerini değişen dinamiklere göre güncelleyebilmiş insanları mı simgeliyor?

GÜLİN YILDIRIMKAYA

gulinyildirimkaya@haberturk.com

Öpüşmek Etiler’e mi mahsus, diğer semtlerde yaşayanlar öpüşmüyor mu?

Sanki Etiler’de oturan insanlar dağıtmışlar, bir genişlik, bir rahatlık, herkes çıplak geziyor! Bunun mekânla ilgisi yok, hayat duruşuyla, hayat görüşüyle ilgisi var

SABAH Gazetesi Yazarı AYŞE ÖZYILMAZEL: AHLAK aslında göreceli bir kavram. Etiler bir uç olarak gösteriliyor ama şehirli yaşayan insanın ahlak anlayışıyla Anadolu’da yaşayan insanın, 20 yaşındaki gençle olgun 70 yaşındaki bir insanın ahlak anlayışı da birbirinden farklıdır. Bana televizyonda öpüşen, sevişen birini görmek gayet normal geliyor ama bazılarına gelmiyor... Bunun mekânla ilgisi yok, hayat görüşüyle, hayat duruşuyla ilgisi var. Ben dizilerdeki öpüşme, sevişmelerin ahlakımızı perişan edeceğine inanmıyorum. İnsanlar yıllardır dizilerde, filmlerde öpüşüyorlar, çünkü ahlak anlayışımız ne düzeyde olursa olsun hepimiz öpüşüyoruz. Öpüşme meselesini artık geçelim, ben oyuncuların da “Sanat için sevişirim” demesine illet oluyorum zaten. Hikâyenin içinde böyle bir durum varsa yaparsın, mesleğin bu. Bunlar artık konu olmamalı, herkesin ahlak anlayışı farklıdır, benimkiyle babamınki de farklıdır. Etiler diye tarif etmek çok saçma, sanki Etiler’de oturan insanlar dağıtmışlar, bir genişlik, bir rahatlık, herkes çıplak geziyor vs. Herkesin büyüme şekline göre ahlakı şekillenir ama Etiler’de oturanlar, Ataköy’de oturanlar diye ayırma işine karşıyım.

Değerler semte göre değişmez Firdevs bile Bihter’in evliliğini kurtarmaya çalışıyor

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. ELGİZ YILMAZ: TELEVİZYON izleyicisini “Etiler’de ya da başka bir semtte oturan” diye ayırt edemeyiz. Fiziksel ya da mekânsal ayrışma beraberinde ahlaki ayrışma getirmez. Kanallarımızda çok izlenen dizilerde genelde üst düzey yaşam standartlarına sahip ailelerin, kahramanların yaşamlarının yansıtıldığı bir gerçek. Örneğin; Aşk-ı Memnu romanında Halit Ziya Uşaklıgil, Bihter ile Behlül’ün yaşadığı yasak aşkı konu eder, ama onaylamaz. Romanın sonunda Bihter annesinin dizlerine kapanarak tüm gerçeği itiraf eder ve hayatını kaybeder. Aynı şekilde, dizide de eğer yönetmen, Bihter ve Behlül’ün kaçmalarına izin verseydi, aşklarını doludizgin yaşamalarına izin verseydi işte o zaman, bu yasak aşka onay vererek, topluma kötü örnek olurdu. Keza, dizide Firdevs Hanım, her ne kadar frapan ve kurnaz bir karakteri canlandırsa da, kızının Behlül ile ilişkisini öğrendiği andan itibaren bilinçli olarak Nihal’in aklını çelmeye çalışmakta ve kızının evliliğini kurtarmaya çabalamaktadır.

Diziye özenip komşu kızının dudağına yapışanını görmedim!

HABERTÜRK Gazetesi Yazarı PAKİZE SUDA: EĞİTİMSİZ gençlerin şiddete özendiği bilinen bir gerçek. Kimleri rol modeli aldıklarını görüyoruz. Şiddet gösterileri ortaokul çocuklarına kadar indi. Ama öpüşme sahnelerini görüp de komşusunun kızının dudağına yapışanını görmedim henüz. Öpüşmek, sevişmek insanın doğasında olması gereken bir olgu, özenmesi gerekmiyor. Etiler’e mal edilemez. Bu işi yapan herkes, oyuncusundan senaristine, yönetmenine kadar sorumluluk sahibi olması lazım. RTÜK’e falan gerek duyulmamalı.

Bir gün gelecek dizimizi döveceğiz

Bırakın Etiler’i, Fatih semtinde yaşayanların manevi değerler ya da müstehcenlik algısı ile Urfa’dakilerin algısı dahi örtüşmeyebilir. Ama el insaf, ABD’deki Mr. and Mrs. Brown ile bile örtüşecek evrensel ortak değerler kümesi var

HABERTÜRK Gazetesi Yazarı NİHAL BENGİSU KARACA: YAYIN toplumun manevi değerlerine aykırı olamaz ama evet, burada ‘hangi toplum’ ya da ‘toplumun hangi kesimi’ gibi bir mesele var. Bırakın Etiler’i, İstanbul’un Fatih semtinde yaşayan insanlarının manevi değerler ya da müstehcenlik algısı ile Urfa’daki ailelerin algısı dahi örtüşmeyebilir. Nitekim bir ara Güneydoğu Anadolu’da yaşanan genç kız intiharları sırasında bunlar çok konuşuldu; metropolde yaşayan belli bir sınıfın tolere edebileceği hayat tarzlarına özenmek ülkemizin başka bir bölgesinde kadınların hayatına mal olabiliyor. Ama el insaf, seküler-laikdindar- muhafazakâr-Kemalist demeden, her kesimi her mahalleyi ve hatta Amerika’nın Wisconsin eyaletinde yaşayan Mr. and Mrs. Brown’u bile içine alabilecek evrensel ortak değerler kümesi var; bizim diziler bu ortak kümede yer alabilecek değerleri kırmızı çizgi sayma noktasında da çok isteksizler. Kadınların tecavüz manyağı yapılması mesela, her kültürde ve her yerde ‘kötü’dür, ‘baldıza sarkmak’ her kültürde kötüdür, ‘dakikalarca işkence sahnesi göstermek’ her kültürde kamu vicdanını sarsar ve hemen belirtelim, bu konularda yapımın ‘sinema’ filmi mi, dizi filmi mi olduğu meselesi önemlidir, yayın saati önemlidir. Bizde hiç bu ayrımlara dikkat edilmeden ‘Eee, bunlar toplumda var, o halde gerçeğe mi sansür koyacağız?’ diyen sorumsuz bir yayın anlayışı söz konusu. Oysa kültür eşittir televizyon demek maalesef ve prime time’da yayınlanan televizyon programları toplumun genel kültürel kodlarını uzun vadede belirleyen, etkileyen yayınlardır. Bu yayınlar ‘halkın talebini’ ‘reytingi’ tek geçerli kriter olarak alma lüksüne sahip değildir. Bu alanlarda ‘bunlar toplumda var olan gerçekler’ gibi bir müdafaa meşru olamaz. Bilakis bu alanlarda ‘ideal toplumsal ilişkilere dair’ bir tasavvurunuz olmalıdır. En kötüsü mesela bazı dizilerde ‘iyiler kaybetmeye mahkûm, kötüler ise en azından eğlenceli bir hayat yaşıyor’ mesajı şahikaya vardı ve bu durum kültürü bir yana bırakın, ‘vicdan erozyonu’ yaratıyor. Bir gün gelecek dizimizi döveceğiz.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar