Şifa otlarda mı, ilaçlarda mı?
Bitkisel tedavi yöntemlerini önerenler şarlatanlık mı yapıyor, şifa mı dağıtıyor?
Geçtiğimiz hafta gazetelerde yer alan, Hollanda’da yaşayan 53 yaşındaki kanser hastası Joan van Holsteijn’in kemoterapiyi reddederek, ökseotuyla sağlığına kavuştuğu haberi, şifalı ot mucizesi tartışmasını tekrar gündeme getirdi. Avrupa’da başlayan doğaya dönüş furyası, Türkiye’yi de vuralı epey oluyor. Televizyonu açıyorsunuz, gündüz kuşağı programlarının hemen hemen hepsinde, ana haber bültenlerinde şifalı bitkilerin mucizesinden, çörekotunun nasıl kanseri yendiğinden, kiraz sapının nasıl obeziteye çözüm olduğundan bahsediliyor. Aktarlarda her derde deva ot karışımları satılıyor, konuyla ilgili ardı ardına kitaplar yazılıyor. Tıp doktorlarıyla doğal tedavi yöntemlerinin savunucuları arasında bitmek bilmeyen tartışma devam ederken, olan yine aktarlar ve doktorlar arası gidip gelen insanlara oluyor. Peki, her derde deva şifalı ot mucizesi gerçek mi? Otlar ilaçların yapamadıklarını yapabilir mi? İşte farklı görüşler...
GÜLİN YILDIRIMKAYA
gulinyildirimkaya@haberturk.com
‘Bitkisel tedaviyi reddetmek yobazlık tıp doktoru olarak mucizeyi gördüm’
Sadece ilaç doktorluğuyla tedavi olmaz. Bitkisel tedavi müthiş artılar katıyor. Bu sayede hekimlerin biçtiği ömürden uzun yaşayanları, düşmez denilen tansiyonların düştüğünü gördüm
Beslenme ve Diyet Uzmanı Dr. ENDER SARAÇ: BİRİNCİSİ, ağırlıklı olarak eczanelerde bazen de güvenilir aktarlarda, sağlıklı yaşam ürünleri satan dükkânlarda sunulan ürünler bakanlık ruhsatlı olmalıdır. İkincisi, bu konuda deneyimli bir hekim tarafından uygulanmalıdır. Üçüncüsü, uzman hekimlerin öngördüğü tedaviyi reddetmeden, bitkisel tedavi tamamlayıcı tedavi olarak yapılmalıdır. Bitkisel tedavi, bu şartlar altında uygulanırsa müthiş artılar katıyor. Ben batı tıbbında uzman doktorum, aile hekimi uzmanıyım, Sağlık Bakanlığı’ndan onaylı akupunktur, estetik medikal sertifikam, yurtdışında aldığım Ayurveda eğitimlerim var. Hasta için hangisi yararlıysa onu uyguluyorum. 31 yıldır tıbbın içindeyim, binlerce vaka gördüm. Hekimler tarafından biçilen ömür süresinden çok daha uzun yaşayan kanser hastaları, düşmez denilen tansiyonlar, depresyonda ve zayıflamada mucizevi denebilecek etkiler gördüm. Biz de hastadan kan tahlili, gerekirse tomografi vb. istiyoruz. Ama sadece ilaç doktorluğuyla da tedavi olmaz, özeleştiri yapmak lazım. Hap doktorluğunun ötesine geçip, doğru yaşam tarzını hastaya öğretmek gerekiyor. Pek çok hastaya meyan kökü kürleriyle kortizonu bıraktırıyoruz, tansiyon, kolesterol sorununda doğal yöntemlerle çare bulunabiliyor. Bunları reddetmek ayrı bir yobazlıktır.
Dünya ‘bitki’ye yöneliyor, Türk hekimler sahip çıkmıyor
Prof. Dr. İBRAHİM ADNAN SARAÇOĞLU: BROKOLİNİN iyi huylu prostat büyümesine, lavantanın Hepatit-B ve Hepatit-C’ye karşı etkilerini ilk defa tüm dünyaya tanıtan, bitkilerin kimyasını araştıran bir bilim adamıyım. Kimya profesörüyüm ama esas olanın modern tıp olduğunu söylüyorum. Modern tıbbın yerini bitkisel tedavi hiçbir şekilde alamaz. Ama bitkilerden yardımcı, destekleyici tedavi olarak mutlaka istifade edilmelidir. İlaç sanayinin de bitkilerden istifade ettiğini hatırlamak lazım. Tüm dünyada bitkisel tedaviye büyük yöneliş var. Romatizma, lupus olsun, nörofibron şeker hastalığı, hiper tansiyon olsun birçok hastalığın kesin tedavisi yok, var olan tedaviler de anlam değiştirdi. İnsanlar ölene kadar ilaç kullanmak zorunda kalabiliyor. İlaçların yan tesirleri nedeniyle de hastalıklar seyir değiştiriyor ve diğer organlarda da rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor. Avrupa’da hekimler bitkisel tedavilere yöneldiler ama Türkiye’de bu işe hekimler ne yazık ki sahip çıkmadıkları için bu iş şarlatanların eline kaldı.
Mucizevi bitki yoktur, ne idüğü belirsiz haplar fahiş fiyata satışta
Halk sağlığı büyük tehdit altında. Bu yüzden ölenler bile oluyor. Bunlar doktor değil tüccar, sakın kanmayın, paranızı kaptırmayın!
İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fak. Göğüs Hast. Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. AHMET RASİM KÜÇÜKUSTA: BİTKİSEL tedavi diye sunulan yöntemlerin hiçbiri mucizevi değil, tamamen aldatmaca. Hiçbir mucizevi sebze, meyve, ot yoktur. Bunların amacı, sözde faydalı sebzeleri, otları anlatır gibi görünüp, kitaplarının tanıtımını yapıp bunların satışından ve brokoliden, ıspanaktan kendi yaptıkları ne idüğü belirsiz hapları fahiş fiyattan insanlara satmaktır. Bu şeyleri umut olarak görüp tedaviyi bırakıp gidenler bile oluyor. Bunların hiçbiri doktor değil. Bazılarının profesör unvanı var ama Azerbaycan’dan alınmış, işletme profesörlükleri... Bu tip ülkelerde isteyen para verip böyle bir diploma alır. Gerçekten hak ederek almış olsalar bile zaten tıp profesörü değiller! Her hastalık için ‘mucize tedavileri’ olan ‘şarlatanlara‘ birilerinin dur demesi lazım. İnsanların beş para etmez sözde ‘bitkisel’ tedavilerle soyulmaları bir tarafa, halk sağlığı da büyük tehlike altında. Bu yüzden ölenler dahi oluyor. Tabii ki hermeyvenin, sebzenin, otun sağlığımız için birçok yararı var, ama herhangi bir sebzeyi veya meyveyi yiyerek bir hastalığı önlemek veya tedavi etmek mümkün değil. ‘İlaç değil sadece bitki tavsiye ediyoruz‘ diyerek hukuki bir sorun karşısında kendilerini koruyacaklarını sanan bu tüccarlara kanmayın, abuk-sabuk ilaçlarına (!) para kaptırmayın.
Havuçla-domatesle iyileşilse dünyada hasta kalmazdı
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fak. Farmakoloji Ana Bilim Dalı Öğr. Üy. Prof. Dr. MEHMET İŞBİR: 30 yıldır öğretim üyeliği yapıyorum. İlaç dediğimiz maddenin en büyük özelliği tüm etkilerinin bilinmesidir. Dünyanın her yerinde aspirin aynıdır. Ama bitkiler canlı organizmadır ve etken maddesinin ne olduğunu tam bilemediğimizden ilaç olarak sunamayız. Sözgelimi ökseotunun hangi etken maddesinin kanseri tedavi ettiğini bilemeyiz. Bir bitkinin ürettiği kimyasal madde miktarıvardır ve bu yağmura, ısıya göre değişir. Bir ilaçtan ‘şu kadar miligram alın’ diyebiliriz ama bir ottan ne kadar kaynatılacağını kestirmek zordur. Bitkinin bir hastalığı tamamen iyileştireceğine inanmıyorum, bilimsel olarak da böyle bir şey yok. Havuçla, domatesle kanser tedavisine destek olunmaz. Öyle olsa iyileşemeyen hiçbir hasta kalmazdı.
Doktor 10 dakikayı zor ayırırsa hasta, nöbetçi şifacılara gider
Sağlık Yazarı SİBEL GÜNEŞ: BİLİMİN ilerlediği noktadan yararlanmak, doktorun verdiği ilaçları düzgün kullanmak, ‘otları kaynatın için’ önerisi kadar ilgi görmüyor? Hastaya ayrılan süre özel hastanede bile 10 dakikayı geçmiyor. Hastalığını anlayamayan, ilacı niye kullandığını öğrenemeyen hastanın soru işaretleri canlı kaldıkça, nöbetçi şifacıları kanal kanal gezerken görmeye şaşırmamak gerek.
- Spor yapmak kalp krizini tetikler mi?12 yıl önce
- Haliç Köprüsü'nde neler oluyor?12 yıl önce
- "İmam hatip mezunlarının sınavı iptal edildi!"12 yıl önce
- Adalet Sarayı'nı özel güvenlikçiler koruyabilir mi?12 yıl önce
- Özel güvenlik güçlerinin halka karşı zor kullanma hakkı var mı?12 yıl önce
- Atilla Kavdır'ın da hayatını kaybetmesinin ardından organ nakilleri tartışılıyor12 yıl önce
- İzmir günlerdir sallanıyor, dün de Kütahya sarsıldı12 yıl önce
- Başbakan Erdoğan'ın 'Tiyatrolar özelleştirilecek' açıklaması tartışılıyor...12 yıl önce
- Bu üstgeçitte bir "terslik" var mı?12 yıl önce
- Vergi rekortmenleri neden kimliklerini gizliyor?12 yıl önce