Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sakarya’da büyüdüm. Çocukluğumun en güzel anıları bu şehrin sokaklarında hala duruyor. Neredeyse 40 yıldır hiç kesilmeden dostluğum devam eden çocukluk arkadaşlarım burada.

        Her gelişimde huzur buluyorum. Her gelişimde tüm güzel hatıralarım bana sükunet veriyor.

        SİYASET VE MEDYA ARASINDA SIKIŞAN HAYAT

        Çok zor işlerde çalıştım. Siyaset ve medya…

        Ülkenin en sorunlu, en zor, en sıkıntılı iki mesleğinin arasında uzun yıllarım geçti. Kaygan zeminler, kirli ilişkiler, güvenilmez ortamlar, dürüst olmayan insanlar…

        Her yerde vardır ama bu iki meslekte daha çok var sanki bu tipler.

        Bu iki sorunlu alanın arasında sıkıştı hayatım çoğu kez. Zor günler yaşadım.

        Bunun yarattığı stresi doğada dolaşarak, dağlarda tek başıma gezerek attım hep.

        Doğa beni iyileştirdi, rehabilite etti.

        BİR KÖYE YERLEŞMEK

        Yaşım ilerledikçe, ana kucağı gibi bana huzur veren Sakarya’ya yerleşmeye, en azından burada daha çok vakit geçirmeye karar verdim.

        Gelişmemiş, betonlaşmamış, keşfedilmemiş bir köyde, aile toprağımızda kendimize ev yaptık. 8 kardeşiz. Burada İstanbul’un, yaşadığımız şehirlerin, işimizin sıkıntısını, derdini unuturuz ümidindeydik.

        Öyle de oldu çok şükür.

        Hala içinde ineklerin, koyunların dolaştığı, gezen tavukların olduğu, kuşların cıvıltısının sabahları şarkı gibi dinlendiği köyde günlerimizin bir kısmını geçiyoruz. Her fırsatta kaçıyoruz buraya.

        REKLAM

        TOPRAKLA İLETİŞİM KURMAK

        Doğaya olan tutkum burada daha da güçlendi. Toprağı daha iyi tanıdım. Çıplak ayaklarımla bastığım toprakla aramda kurduğum yeni iletişim şekli beni büyüledi.

        Ağaç diktim. Toprak bana meyve verdi.

        Gül fidesi diktim, toprak bana mis gibi kokan, seyrine doyum olmayan güller verdi.

        Domates ektim, biber ektim, maydanoz ektim…

        Ne ektiysem toprak bana daha çoğunu geri verdi. Cömert, eli açık, geniş gönüllüdür toprak.

        İnsanın topraktan yaratılmasından olsa gerek, bir sıcaklığı, sakinliği, sükuneti var. İnsanın sarılası geliyor.

        'Toprak ana' denmesinin sebebi bu olsa gerek. Rahmetli annem de bana aynı duyguları verirdi. Ona sarılabiliyordum.

        Toprağa da sarıldım. Kucakladım, çıplak ellerimle, ayaklarımla, yüzümle ona sarıldım.

        TOPRAĞIN BANA ÖĞRETTİKLERİ

        Bana çok şey öğretiyor toprak.

        Sakin olmayı, sabırlı olmayı, ağır başlı olmayı öğretiyor.

        Cömert olmanın, gönlü geniş olmanın ne demek olduğunu, bir ağaçta verdiği yüzlerce kirazda, ayvada, narda gördüm.

        TOPRAKTAN DÜRÜSTLÜĞÜ ÖĞRENDİM

        Topraktan dürüstlüğü öğreniyorum. Ne ekersem onu biçiyorum. Ne verirsem kat kat karşılığını bana geri veriyor. Ektiğim tohum iyiyse, iyi ürün veriyor, kötüyse kötü ürün. Hiç şaşmayan bir dürüstlük yani.

        Emeğimin karşılığını almayı da öğretti bana.

        Ağaçları iyi budarsam, gübre verirsem, çiçekleri sularsam, zararlı böcekleri temizlersem, yani onlara bakarsam, toprak ana bana karşılığını fazlasıyla veriyor.

        Çalışan muhakkak karşılığını alır, diyor.

        AÇ GÖZLÜLERİ SEVMAZ TOPRAK

        REKLAM

        Aç gözlü olmamayı da anlatıyor ve öğretiyor. Bir domates fidesi ek, ona iyi bak sonra oradan sana yetecek kadar domates vereceğim diyor.

        Daha çok domates versin diye hormon verirsen, suni vitaminler verirsen, o zaman toprak sana tadı gitmiş, şekli bozulmuş, orijinalliği kaybolmuş domates olarak onu sana geri verir.

        Aç gözlü olursan hayatın tadını kaçırırsın demektir bu.

        Kanaatkar olmak, sana yetecek kadarına razı olmak toprak ananın kurduğu düzenin en önemli ilkesidir.

        DOĞANIN DENGESİNİ BOZAN TEK CANLI

        Mütevazı olmayı, alçak gönüllü olmayı, nezaketli olmayı, saygılı olmayı doğadan, topraktan öğreniyorum.

        Ağacın, çiçeğin, otun, böceğin, tüm canlıların birbirine karşı davranışı böyle. Bunu bozan tek canlı insan.

        Aç gözlü, nankör, saldırgan, acımasız…

        Doğaya onun kadar zarar veren başka canlı yok.

        Toprak insana yaptığı kötülüklerin karşılığını da vermekten geri durmuyor aslında.

        Suyu azaltıyor, kuraklık oluyor, yiyeceklerimiz azalıyor, seller, depremler, afet oluyor ama insan hiçbirinden ders almıyor işte.

        TOPRAKTAN GELDİK, ORAYA GERİ DÖNECEĞİZ

        Allah’ın mucizelerinden biridir toprak.

        İnsana çok şey öğretiyor inanın.

        İletişim kurmak için aranızdaki tüm engelleri kaldırmayı deneyin. En başta betonları, taşları, demirleri, camları…

        Onunla temas kurun. Dokunun, sarılın ve dinleyin.

        Size insan gibi yaşamayı öğretecektir.

        Topraktan geldik, tekrar oraya döneceğiz.

        O zaman tüm bu çirkinlikleri niye yapar insan bilmiyorum.

        Meyveler geçidi

        Meyveler geçidi
        0:00 / 0:00

        Köyde her şeyi dikkatlice izliyorum, gözlüyorum. Bahardan beri en çok dikkatimi çeken, meyvelerin geçidi oldu.

        Hepsi sırayla çıktılar, boy verdiler, sonra yerlerini bir diğerine bıraktılar.

        En başta erik geldi. Yeşil erikler, sarı erikler dalları bastı.

        Sonra kiraz çıktı. Bu sene çok bereketliydi. O kadar çok dalından kiraz yedim ki, bazen yemek yiyemedim bu yüzden.

        Sonra vişne geldi. Bahçemizdeki vişne eriği kızımın sahiplendiği ağaç. Az çıktı, bir kısmını kuşlar yedi ama küçük kızım yine de üç tane vişne yediği için çok mutlu oldu.

        Mürdüm eriği geldi arından. İri iri, mayhoş tadıyla favori meyvelerimden.

        Karpuz boy verdi. Burada karpuzu yiyip çekirdeğini toprağa atın, orada hemen yetişir, büyür. Öyle bereketli bu topraklar. Kazımpaşa’nın göl karpuzu meşhurdur.

        Bizim köyde az ama sırada şeftali vardı. Şeftaliyi üzüm takip etti. Geyve’de üzüm bağlarında dolaştım, bağ bozumuna katıldım. Muhteşemdi.

        Sakarya'mızın meşhur Pamukova kavunu sonra ortaya çıktı. Nasıl bal gibi tatlı bilemezsiniz.

        Fındık zamanı şenlendi köyümüz. Harıl harıl fındıklar toplandı, kurutuldu, patos gelip onları kabuklarından ayırdı.

        Yüce boylu ceviz ağaçlarından cevizler fındıktan bir ay sonra toplandı.

        Vee meyvelerin en bol olanı incir şovuna başladı. Kara incir, sarı incir, türlü türlü boy gösterdiler...

        REKLAM

        Bahar geçti, yaz geçti, son bahar geldi.

        Bu kez meşhur ayvamız geçit törenine katıldı. Ekmek ayvası… kaşıkla yeriz, ısırarak yeriz, bıçakla kesmeyiz.

        Nar ayvayla aynı zamanda çıktı meydana. Ayva sarı, nar kırmızı türküsü bu yüzdendir. Renklerin güzelliğine bakın.

        Bu yazıyı yazarken kiminin 'cennet hurması', kiminin 'Trabzon', kiminin 'İstanbul hurması' dediği meyvenin bahçesinden çıkıp geldim. İnsan neden cennet hurması dediklerini yiyince anlıyor...

        Hayatımda izlediğim en güzel resmi geçitti…

        Kış geliyor artık. Geçit töreni bitiyor…

        Ama bahar gelecek.

        Hepsi yeniden başlayacak.

        Ve ben Allah ömür verdikçe o geçit törenini her gün heyecan içinde izleyeceğim.

        Diğer Yazılar