Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ormanda yürüyorduk.

        Bahar gelmiş, yerlerde papatyalar, mor, mavi türlü türlü renklerde çiçekler açmış.

        Bu sene soğuklar bugünlere kadar devam etti köyde.

        Ağaçlar çiçeklerini yeni yeni açıyor bu yüzden. Geciktiler aslında.

        Bunları konuşuyorduk…

        İçimizden biri yanından geçtiğimiz ağacı gösterdi:

        “Yakılacak odun bunlar işte…” dedi.

        O an durdum. Çok garibime gitti bu söylediği...

        Bazı insanlar bir ağaca baktığında, yakılacak odun olarak görür…

        Bazıları ise baharla beraber açan beyaz çiçeklerini görür.

        Ağaç aynı ağaç ama her göz başka bir şey görüyor.

        Bu farklılığın zihinsel bir arka planı var.

        Neden bir ağaca baktığında, sobada yakmak için odun olarak gördü o arkadaş?

        Üç sebebi olabilir:

        Birincisi, köydeki evine yeni soba almış, onun heyecanıyla yakacak odun bakıyor her yerde.

        İkincisi, hayata bakışı kişisel fayda merkezli olabilir.

        Üçüncüsü, doğanın insana hizmet etmek için var olduğunu zannediyordur.

        Aslında ağaçları sobada yakılacak odun olarak kullanırız. Ancak kurumuş ve biyolojik ömrünü doldurmuş olanları seçmeliyiz.

        Baharda dalları henüz tomurcuklar açmış genç bir ağaca odun olarak bakıyorsanız, hayata bakışınızda bir sorun var demektir.

        REKLAM

        Yunan felsefesinden insanlığa miras kalan bir düşünce vardır: Stoacılık, doğayla uyumlu yaşamak.

        İnsanın diğer canlılar gibi doğanın bir parçası olduğunu ve tüm canlılara saygı göstererek bir arada yaşaması felsefesini savunur.

        Bu fikri en güçlü savunanlardan biri Roma’nın filozof İmparatoru Marcus Aurelius’dur. Şöyle der, “Doğaya uygun hiçbir şey kötü olamaz”.

        Stoacılık, sonradan Roma’da ve ardından Avrupa’da unutuldu.

        Ve Modernizm doğaya hakim olmak, onu köleleştirmek ve istediği gibi tahrip edebileceği fikirleri üzerine yükseldi.

        Sanırım doğaya en uyumsuz canlı, insanoğlu.

        Yaşadığı her ortamda kişisel faydası için tüm canlıları kullanabileceğine, gerekirse onları kesip odun yapabileceğine ya da yiyebileceğine inanır. Hatta fayda amaçlı değil, zevk için de bir hayvanı ya da ağacı yok edebilir.

        Bu yüzden doğada hareket edebilen tüm canlılar insandan kaçar.

        Çünkü insanın amaçsızca, zevk için onlara zarar verebileceğini bilir.

        Belki ağaçlar ve çiçekler hareket edebilseydi, insanın olduğu her ortamdan onlar da kaçardı.

        Oysa biz insanlar bu gezegeni kuşlar, kurtlar, ağaçlar, çiçekler, böcekler ve balıklarla birlikte paylaşıyoruz.

        Ancak Allah’ın bize verdiği aklı, diğer canlılarla daha güzel yaşamak için kullanmak yerine, onlara hakim olmak, kendi çıkarımız için soylarını tüketmek, köleleştirmek için kullanıyoruz.

        Yeni tomurcuk açmış bir ağaca yakacak odun olarak bakmak, doğayla uyumlu yaşamak yerine, onu kişisel çıkarı için tahrip etmeyi seçen insanın zihinsel arka planını ortaya çıkartan bir cümledir.

        Diğer Yazılar