Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Hukukçuların çok sık kullandığı bir deyim vardır:

        “Usul esastan mukaddemdir”. Yani "usul esastan önce gelir".

        Hukuk davalarına önce usulden doğru olup olmadığına bakılır. Bu yüzdendir ki, daha içeriğine bakılmadan, usulden bozulan çok dava bulunur.

        104 emekli amiralin bildirisi bir dava konusu olsa, en başta usulden bozulurdu.

        Daha içeriğine girmeden söyleyeceğimiz şey, tercih ettikleri usul yanlıştı.

        NEDEN USULEN YANLIŞ YAPTILAR?

        Amirallerin Montrö ve cübbeli, takkeli bir amiralin fotoğrafı üzerine kaleme aldıkları bildiriyi, ısrarla düşünce hürriyeti ve fikir özgürlüğü şeklinde yorumlayanların karşısına çıkan kural, “usul esastan mukaddemdir” ilkesidir.

        Haklı bir dava çoğu kez usul hatası yüzünden kaybedildiği gibi, doğru eleştiriler de çoğu kez usul yüzünden geçersiz kalabilir.

        Ülkenin en iyi yetişmiş askerlerinin, kurmay zekaları ve strateji tecrübelerine rağmen, fikirlerini açıklama şeklinin, darbe bildirilerinin dili ve yöntemiyle aynı şekilde olması, büyük bir hataydı ve usulen yanlıştı.

        Henüz içeriği tartışmadan usulden itirazı dikkate aldığınızda, fikrini açıklama özgürlüğü konusuna bu nedenle giremezsiniz.

        Emekli askerler neden böyle bir hata yaptı? Bu kendilerinin izah etmesi gereken bir durum.

        AÇIKLAMA İÇİN BAŞKA USUL YOK MUYDU?

        Birçok televizyon programında emekli askerlerle karşı karşıya geldim. İktidarın dış politikadan, ekonomiye, eğitimden yönetim biçimine dair eleştirilerini özgürce dile getirdiler. Bazı konularda onlarla aynı paralelde düşündüğüm olmuştur.

        Bu bildiriyi imzalayan emekli amirallerden bir kısmıyla karşılıklı otursak, bazı konularda hemfikir olduğumuz ortaya çıkabilir. Mesela ben de ordumuzda dini değil sadece, ideolojik hiçbir grubun oluşmaması, kamplaşmanın ve ayrışmanın olmaması gerektiğini savunuyorum. Sanırım onlar da aynı şeyi söyleyeceklerdir.

        Bu emekli amiraller sosyal medyada, Youtube'da, TV kanallarında fikirlerini ve eleştirilerini istedikleri gibi açıklama imkanına sahip mi? Evet. Bazıları bunu yapıyor mu? Evet.

        Peki neden bu yolu tercih etmiyorlar da, darbeci askerlerin yıllardır takip ettikleri usulü tercih ediyorlar?

        Ortak yazılı bildiri, gece yarısı açıklamalar, kullanılan dil bize canımızı çok yakan askeri darbelerin yöntemlerini hatırlattı.

        Bu yanlış usul yüzünden belki içerik olarak doğru şeyler söylemiş olsalar bile, kimse bunu haklı olarak dikkate almaz. Tıpkı mahkemelerin usulden davaları bozup içeriğine bakmaması gibi.

        İmzası olan 104 emekli amiralin düşüncelerini ve eleştirilerini açıklama hürriyetini savunmak, onlara usul olarak yanlış yapma hakkı tanımaz.

        O nedenle hepsinin eminim yakından bildiği o meşhur hukuk kaidesini hatırlatma ihtiyacı duydum. “Usul esastan önce gelir”.

        Muhalefetin bildiriyle imtihanı

        Muhalefetin bildiriyle imtihanı
        0:00 / 0:00

        Kriz anları siyasette muhalefete büyük imkanlar sağlayabilir. Zira herkes böyle zamanlarda muhalefetin ne dediğine de bakar.

        Bu fırsatı iyi değerlendiren muhalefet partisi, krizden kazançlı çıkabilir.

        Bildiri krizi de böyle önemli bir fırsat verdi muhalefete.

        Sanırım bunu en iyi değerlendiren muhalefet lideri, Meral Akşener oldu.

        Yaptığı basın toplantısında şüpheye ve tartışmaya yer vermeyecek şekilde net tavır aldı. Olayı tek kelimeyle özetledi: “Zevzeklik”.

        CHP lideri Kılıçdaroğlu topa girmeyerek net tavır almazken, bildiriye destek veren CHP’li yönetici çok oldu.

        Saadet Partisi'nin, biraz muğlak bir açıklamayla, ne söylediği pek anlaşılmadı.

        Gelecek Partisi daha net açıklama yaparken, Deva Partisi bildiri sahipleriyle beraber iktidarın tutumunu da eleştirerek denge kurmaya çalıştı.

        Muhalefet kesimi iktidarla aynı kulvara düşmekten imtina ediyor. Bundan kaçınıyor ancak, bu kez yanlış bir kulvara düşüyorlar. İktidar partileri şimdi haklı olarak bildiriye destek veren CHP ve İYİ Parti yöneticilerinin paylaşımlarını kullanarak onları eleştiriyor.

        Kendi tabanının bildiriye sıcak baktığını gören muhalefet liderleri, onları üzmemek için net tavır almadıklarında doğru bir şey yapmış olmuyorlar.

        Demokrasi ve hukuk açısından doğru olan ne ise, seçmenini oraya yönlendirecek tavır aldıklarında siyaseten isabetli adım atmış olurlar.

        İYİ PARTİ’Yİ ZORA SOKAN DURUM

        Akşener’in açıklamasına rağmen, İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın bildiriye destek vermesi insanları şaşırttı.

        Ama asıl şaşkınlık yaratan şey, bildiride imzası olan Ergun Mengi’nin İYİ Parti’de yönetici olduğunun ortaya çıkmasıdır. Genel Başkan yardımcılarından birinin yardımcısı olarak görev yaptığı gözüküyordu partide.

        Akşener’in “zevzeklik” olarak tanımladığı bir bildirinin altında, partili yöneticisinin imzasının olması elbette dikkat çekici bir durum.

        Bunu sordum İYİ Parti yöneticilerine. Cevapları şöyle:

        Uluslararası Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kamil Erozan’ın yardımcısı olan Ergun Mengi, 28 Ocak 2021 tarihinde görevden affını istemiş. O tarih itibariyle partiyle ilişkisi kesilmiş.

        Bu yazıyı kaleme aldığım saatlere kadar neden İYİ Parti yöneticileri bunu kamuoyuna açıklamadı ona da şaşırdım.

        Diğer Yazılar