Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yaşadığımız son olaylardan ikisi, bize bir ders çıkartmamızı söylüyor.

        Ders cümlesi şu:

        İletişimde zaman, zemin ve yöntem dengesini iyi ayarlayamazsanız, haklıyken haksız duruma düşersiniz.

        1. Olay

        Ayasofya Camii Baş İmamı Mehmet Boynukalın birçok konuda görüşlerini sosyal medya aracılığı ile açıkladı.

        Bunların içinde laiklik, İstanbul Sözleşmesi, para politikaları gibi son derece sıcak gündem maddeleri de vardı. Tüm bunlar çok sert tepkiler aldı.

        Cemaate vaazlarda bulunan, hutbe okuyan bir imamın tüm bu konularda görüş bildirme hakkı olduğunu söyleyenler çok oldu.

        Boynukalın açıkladığı konularda aslında AK Parti yönetimiyle aynı görüşleri paylaşıyordu.

        Ancak AK Parti yöneticileri bile bu açıklamalara tepki gösterdi.

        Haklıydılar.

        Hocamız söz hakkını kullanma şeklinde zaman, zemin ve yönteminde, yani usulde hata yaparak haksız duruma düştü.

        Ayasofya gibi uluslararası öneme sahip kritik bir cami imamının iletişim konuları, toplumu ikiye ayıran siyasi konularda, tartışmayı daha da körükleyecek beyanatlarda bulunmak olmamalıydı. Hele bunu sosyal medya aracılığı ile (zemin) yapmamalıydı.

        Hocamız daha iyi bilir, İslami ilimlerde en önemli konulardan biri tebliğdir. Tebliğ metotları (iletişim yöntemi) üzerine ciltlerce kitap vardır.

        Her doğruyu her yerde, aynı üslupla söylemek cesaret ve kahramanlık değil; iletişimde yöntem, hukukta usul, İslami ilimlerde tebliğ metotlarını ıskalamaktır.

        REKLAM

        Prof. Mehmet Boynukalın dün itibariyle görevden affını isteyerek üniversitedeki görevine geri döndü.

        İsabetli bir karar oldu. Artık kendisi istediği konuda, istediği gibi açıklama yapabilir.

        Yine de zaman, zemin ve yöntem konularına dikkat etmesinde fayda var.

        2. Olay

        Emekli amirallerin bildiri konusu hararetini koruyor. Ateşi, siyasilerin karşılıklı demeçleri alevlendiriyor.

        Emekli amiraller, Montrö Anlaşması ve cüppe giymiş amiral konusunda neredeyse Erdoğan ve Bahçeli ile aynı görüşteler. En sert tepkiyi veren bu iki lider, "Montrö’yü kaldırma niyetimiz yok, cüppe giymiş amiral görüntüsünü kabul etmiyoruz, soruşturma açıldı" diyor.

        Peki emekli amiraller de aynı şeyi söylüyorsa, neden bu kadar öfkeli siyasiler?

        Gerekçe aynı: Hukuken usul, iletişimde yöntem, zaman ve zemin dengesini kuramadılar.

        Bu kişilerin hepsi tek tek, farklı zeminlerde açıklamalar yapsaydı, eleştirilerini dile getirselerdi şimdi onların dedikleri gerçekleşti diye haklı bir gurur yaşayabilirlerdi.

        Ancak yöntemi öylesine yanlış seçtiler ki, iktidarla aynı düşüncede olmalarına rağmen suçlu konumuna düştüler.

        Zira iletişim yöntemleri darbe yapan eski askerlerin yöntemleriyle aynı.

        Seçtikleri iletişim dili darbeci askerlerin kullandığı dille örtüşüyor.

        O zaman zemin kayması (sosyal medya üzerinden yazılı ortak açıklama), yöntem hatası (gece yarısı askeri tarzda bildiri), zamanlama sorunu (toplu açıklama) yüzünden haksız konuma düştüler.

        Emekli askerler bundan sonra tek tek, istedikleri zeminde, istedikleri konuda görüşlerini açıklayabilirler.

        Bu iki konu iletişim fakültelerinde, siyasal bilimlerde ders olarak okutulacak kadar örnek vakalar olarak kayda geçmiş durumda.

        Diğer Yazılar