Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sedat Peker krizinde AK Parti’nin uyguladığı siyaset ve iletişim stratejileri doğru mu?

        İşin gerçeği, böyle bir krizi yönetmek çok kolay değil.

        Organize suç örgütü lideri olma iddiasıyla hakkında soruşturma açılan, kırmızı bülten talep edilen birinin, herkesi şaşkına çeviren iddialarına nasıl cevap verileceği aslında belli. Ancak iddia sahibinin geçmişte AK Parti’ye yakın isimler, gazeteciler ve iş adamlarıyla çok yakın ilişki içinde olması durumu zorlaştırıyor.

        Peker bir de reddedilen birçok şeyin kaydını, belgesini yayınlayarak durumu daha da zorlaştırdı.

        AK PARTİ’NİN STRTEJİSİ NET DEĞİL

        AK Parti’nin bu krizi yönetirken kafasının karışık olduğu, net bir stratejisinin olmadığı belli oluyor.

        En güçlü argüman, “organize suç örgütü liderinin iddialarını muhatap mı alacağız?” şeklinde özetlenebilir.

        Oysa bu argümana rağmen, Peker’in iddialarını muhatap alan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hem savcılığa araştırılsın diye suç duyurusunda bulundu hem de iki televizyon programı düzenleyerek iddiaların neredeyse tamamına cevap verdi. Özellikle Habertürk’teki yayın son yılların en çok etki yaratan programı oldu.

        Yine Eski Başbakan Binali Yıldırım oğluyla ilgili iddialar hakkında birkaç kez açıklama yaptı.

        REKLAM

        TBMM Başkanı Mustafa Şentop, “Peker’den 10 bin dolar alan siyasetçi var” diyerek herkesi şaşırtan Soylu’ya, “kim bu siyasetçi” diye telefonla sordu, yetmedi resmi yazı yazdı.

        Demem o ki Peker’in iddialarını AK Partili en üst düzey yöneticiler dikkate alıyor.

        AK Parti Gurup Başkanvekili Bülent Turan dün yaptığı basın toplantısında, “Biz Meclis’imizi, mafya liderlerinin gündemiyle değerlendirmeyiz” diyerek yine Peker’i muhatap almayacaklarını söyledi.

        Ancak diğer yöneticilerle arasında bir çelişki oluştuğunu fark etmiyor sanırım.

        SESSİZLİK DOĞRU BİR KARAR MI?

        Peker kriziyle ilgili "sessizlik" kararı alındı öğrendiğim kadarıyla. Hiçbir yetkili bu konuda konuşmuyor. İddialara da cevap verilmiyor.

        Bakanlıklar bu konuda gazetecilerin sorularını da karşılıksız bırakıyor.

        Bu doğru bir strateji mi? Bence değil.

        Diyelim ki, iddiaların tamamı yalan. Peker kriminal bir isim olduğu için ismen muhatap alınmıyor.

        Buna göre bir iletişim stratejisi belirlenir o zaman. Sessizlik böyle bir krizde doğru bir strateji değildir.

        Siyasetçi ve bürokrasinin konuşması yerine, AK Parti’ye yakın gazeteci ve yazarların konuşması, iddialara cevap vermesi, AK Parti’yi ve yöneticilerini savunması taktik olarak benimsenmiş anladığım kadarıyla.

        Bu da ciddi bir hata. Zira bu isimlerin bazıları Peker’in iddialarının içinde yer alıyor. İnandırıcılığı şüphe götürür, birçok agresif polemiğin tarafı bu isimlerle AK Parti ve hükümeti savunmaya çalışmak, krizi daha da büyütüyor aslında.

        Ayrıca sosyal medyada trol tipli insanların Peker'e cevap vermesi, iddiaların sahibini güçlendiriyor sadece.

        SORUŞTURMALAR AÇILMIŞ AMA BİLGİ YOK

        Sessizlik kararının yanlış anlaşıldığını da düşünüyorum. Peker ile polemik yapılmama, konuyu gündemde tutmama bir taktik olabilir ama resmi makamların üzerine düşeni yaptığını açıklamak, sanırım bunun bir parçası olamaz.

        REKLAM

        Mesela AK Parti’ye yapılan en büyük eleştiri, savcıların bu iddialar karşısında harekete geçmediği yönündeydi.

        Elbette bağımsız yargı kendi inisiyatifiyle hareket eder, AK Parti’yle ilgisi yok denecektir.

        Ancak en azından savcılıkların soruşturma açtığı bilgisini bakanlık verebilirdi kamuoyuna.

        Benim öğrendiğim Bursa, Ankara, İstanbul’da savcılıklar Peker krizi esnasında konuşulan konuların bir kısmıyla ilgili soruşturma başlatmış. Hangi konular bunlar bilinmiyor.

        Yargı sürecini başlatmak asıl iddialara muhatap olan insanlar için gerekli. Suçsuzsa yargı eliyle aklanmış olacak.

        Yargının iddiaları araştırmasını neden iddia sahibinin söylediğini haklı gösterir bir tutum olarak algılıyor AK Parti anlamış değilim. Böyle her gün bir ismin kamuoyunda suçlanması, hırpalanması daha mı doğru?

        Sonuç itibariyle sessizlik stratejisinin de doğru bir yaklaşım olmadığını söylemeliyim.

        Bu satırları yazarken, İçişleri Bakanlığı’nın yazılı bir açıklama üzerine çalıştığını öğrendim. Sanırım siz bu satırları okurken o açıklama da yapılmış olacak.

        AK PARTİ İÇİNDE DURUM NE?

        Siyasal iletişim açısından doğru bir konumlanma ve doğru bir strateji belirlenmemesi parti içinde de farklı tartışmalara neden oluyor.

        Bir kısım siyasiler durumdan rahatsız ve partiyi bu hırpalayıcı durumdan kurtarmak için güçlü bir şeyler yapmaktan yana.

        Bir kısmı bunların gelip geçici tartışmalar olduğunu, çok üzerine düşülmemesini, ancak suçlu olan varsa onların temizlenmesini istiyor.

        Bir kısmı da Peker’in dış güçlerin elinde olduğuna, tıpkı 17-25 Aralık olayları gibi bir kumpas kurulduğuna, iddiaların hepsinin yalan olduğuna inanıyor. Dolayısı ile muhatap alınmamasından yana.

        Bu görüşlerin ne kadarı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aktarılıyor bilmiyorum. Ancak partide bir dalgalanma yaşandığı görülüyor.

        REKLAM

        TÜRKİYE’NİN İTİBARINA ZARAR

        Doğrusu Peker krizi bir sarmala dönüşmüş durumda. Kendisine bilgi ve belge aktığı açıklamalardan fark ediliyor.

        Bunların ne kadarı doğru, ne kadarı yalan ancak adil bir yargı sürecinde anlaşılacak.

        Ancak sarmalın büyüme eğiliminde olduğu, insanların bir kısmının bu iddialara inandığı, kafasını karıştırdığı, sessiz kalan AK Parti’nin tutumunun bunu daha da arttırdığı görülüyor.

        Bir başka konu ise her geçen gün daha çok yabancı medyanın dikkatini çeken bu iddialar, Türkiye’nin itibarını zedeler duruma gelmek üzere.

        Yine de sessizlik ve hiç muhatap almama stratejisi izlenecek mi göreceğiz.

        Diğer Yazılar