Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Benim ekonominin gidişatını anlama şeklim, sahadaki tepkilere bakmak.

        O nedenle düzenli olarak gittiğim şehirlerde mutlaka esnafı, vatandaşı, iş insanlarını dinlerim, çarşı pazar dolaşırım.

        SOKAKTAKİ İNSANIN EKONOMİ AÇIKLAMALARI

        Edremit, Çanakkale, Tekirdağ bu hafta sonu gittiğim şehirler.

        Zeytin hasadı mevsimini görmek ve zeytinyağı sektörünün sorunlarını anlamak için gittim ama bir kulağım sürekli ekonomiyle ilgili insanların konuşmasında.

        Çanakkale’de Aynalı Çarşı’nın içinde yüzleri gülmeyen esnafla konuştuktan sonra, hemen çıkıştaki bir çay ocağında oturdum. Oradaki vatandaşların sohbetine katıldım.

        Gazeteci olduğumu bilmiyorlar.

        Kendi aralarındaki konuşmaların tamamında hallerinin iyi olduğuna dair tek bir cümle yok.

        Çarşı esnafı durgunluk sezonu olan kış mevsiminde ne yapacaklarını konuşuyor. Pandemide aldıkları kredileri geri ödeyecekler, bekleyen kiraları karşılayacaklar ve bu esnada satış olmayacak. Bir ev geçindirecekler.

        Edremit'te zeytin toplayan mevsimlik işçiler alacakları ücrete zam yapılması için üreticilerle pazarlık halinde. Aldıkları günlük yevmiyeler yetmeyeceğinden, zeytin hasadı bitince yapacakları diğer işleri planlıyorlar.

        Bir aileden dede, gelin, oğul, torun hep birlikte zeytin ağaçlarının tepesinde ekmek parasını çıkartmanın derdindeler.

        REKLAM

        Üretici ise girdi fiyatlarındaki anormal artışlar karşısında şaşkın.

        ELLERDE DOLAŞAN LİSTE

        Tekirdağ Şarköy’de, önüme listeler konuyor köy kahvesinde. Mazot nasıl artmış, gübre fiyatları nasıl fırlamış, zeytinyağı tenekeleri nasıl uçmuş… tek tek yazmışlar.

        Garsonlar, işçiler, memurlar kulakları asgari ücretin belirlenmesinde.

        Umutsuz olanlar, “Asgari ücret 4 bin TL olsa ne olur, gel de geçin bakalım bu parayla” diyor.

        Rami toptancılar sitesinde gıda işi yapan esnaf, “Kamyon üreticinin ambarından ayrılana kadar fiyat vermiyorlar. Günlük zam geliyor çünkü. Paramızla mal alamıyoruz” diyor.

        Ekonominin çetrefilli hesaplarından, parite formüllerinden, borsa-döviz-faiz denklemlerinden çok anlamam.

        Ama benim sahada okuduğum bu tablonun bugüne kadar şaştığına şahit olmadım.

        BU POLİTİKA GERÇEKTEN ÇARE Mİ?

        Şimdi "Düşük faiz, yüksek kur" ile ihracatı arttırıp, cari açığı kapatacak ve ekonomiyi düzeltecek bir ekonomi politik süreci yaşıyoruz.

        Bunun sokaktaki vatandaşa, tarladaki çiftçiye, arazideki üreticiye ne zaman yansıyacağını söyleyen yok.

        Alım gücü eriyen, her marketten, pazardan çıkarken faturalara isyan eden vatandaş, bu ekonomi-politikten bir şey anladığı yok.

        Dahası kaç ekonomistle görüştüysem onlar da bu politikadan bir şey anlamış değiller.

        Tek anlayan şu anda ekonomiyi yönetenler.

        Onlar içinde ekonominin başındaki bakan ile para politikasının başındaki Merkez Bankası Başkanı ayrı şeyler anlıyor, başka şeyler açıklıyor.

        GÜNLÜK TEPKİLERLE EKONOMİ YÖNETİLİYOR”

        Ankara’da çok uzun süre en kritik ekonomi kurmaylarından biri olan kişiyle konuştum:

        REKLAM

        “Siz uzun vadeli, derin ve etkili bir ekonomi politikası izlendiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Birkaç aylık tepkiler üzerine kurulu bir refleks görüyorum sadece.

        Daha önce cari açığın normal olduğunu savunurken, şimdi onu düşürmek için ihracatı arttırmaya çalışmak, tam olarak gündelik politika yapmak demektir.

        Yakında bu politika da tutmayacak ve başka bir yöntem deneyecekler. Algı oluşturmak en büyük silahları şu anda. Başka da bir şey kalmadı...”

        Dışarıda insanların gözünde bir umut göremedim. Soru soran da umutsuzca soruyor, fikrini açıklayan da. Bu gidişat nasıl son bulacak merak ediyorum.

        "İnat mı, gerçekten sorunları çözen bir politika mı?" sorusunu ben sahaya bakarak cevaplarım.

        Gördüğüm sorunlara çözüm olmuş değil.

        Bu kuşak helalleşebilecek mı?

        Bu kuşak helalleşebilecek mı?
        0:00 / 0:00

        Habertürk’te Salı akşamı katıldığım tartışma programında son derece ilgi çekici ve sembolik örnek olacak bir durum yaşadık.

        Konumuz CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çıkışı.

        Eski AK Parti milletvekili Resul Tosun, bunun siyasi bir hamle olduğunu, inanmadığını söyleyerek, Kılıçdaroğlu’nun daha önce sarf ettiği kötü sözleri sıraladı.

        Bunun üzerine de CHP Milletvekili Bülent Tezcan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişte sarf ettiği benzer sözlerin listesini çıkardı.

        Bu tabloyu görünce, bu kuşağın zihnindeki bagajla, kafalarındaki prangalarla helalleşmesinin mümkün olamayacağını düşündüm.

        Neyse ki programın sonunda her ikisi de bizim zorlamamızla ellerindeki listeyi yırttı.

        Ancak gerçek değişmedi bana göre.

        Bu kuşağın tüm olan biteni unutup helalleşmesi öyle kolay değil. Bellek diri, yaralar taze, öfke yüksek.

        Ancak helalleşme çabasının anlamsız olduğu kanaati çıkmasın buradan. Bilakis çok anlamlı buluyorum.

        Umutlu olduğum şey ise genç kuşak.

        Üsküdar Üniversitesi’nde 20 yaşındaki gençlere her hafta ders veriyorum. Dersin yarısında ben anlatıyorum, diğer yarısında onlar.

        Gördüğüm şu ki onların bir bagajı yok, prangaları yok, statükocu değiller ve birbirleriyle de gayet güzel anlaşıyorlar.

        Bizim tartıştığımız helalleşme konusunu onlar dinleyip bir sonuç çıkartacaklar diye ümit ediyorum. Hatta "Bizim helalleşecek bir kavgamız yok" da diyebilirler.

        Bizim kuşak yaralı bir bilince sahip. Bu halimizle zorlanacağız helalleşmede. Ancak genç kuşağın bilinci daha taze, daha canlı ve yaralı değil.

        İşte bu yüzden helalleşme konusunu konuşmaya devam etmeliyiz.

        Diğer Yazılar