Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Biliyorum biraz garip bir durum. İnsan genelde kendi askerlik anılarını anlatır. Ancak oğlumdan dinlediğin askerlik anıları, onda gördüğüm değişim ve farklılaşma, bu anıların bir kısmının yazılması gerektiğini hissettirdi bana.

        Belki bir gün kendisi daha detaylı yazar.

        Ancak ben ondan dinlediklerimi, özellikle gençlere faydası olur diye düşündüğüm için yazıyorum.

        Oğlum 27 yaşında. Üniversite mezunu. Online satış uzmanıydı. 6 aylık askerliğini tamamladı.

        Onun anlattıklarını, onun dillinden özetleyerek aktarıyorum. Özellikle gençlerin okumasını çok isterim…

        “İlk acemilik günlerim, hayatımda gördüğüm en zor günlerdi. 150 kişinin aynı yerde uyuduğu bir ortam hiç görmemiştim. 2 saat beklediğim tuvalet sırasını, üç günde bir olan duş sırasını, yemek sırasını da bilmiyordum. Şaşkına döndüm.

        Kendi odası olan, her istediğinde duş alabilen, annesinin her istediği yemeği yapan biri olarak 'yokluk' ne demek onu anladım. Meğer sahip olduğum şeyler ne kıymetliymiş.

        İstanbul’da aile ve arkadaş çevremin dışında farklı kesimden insanları pek görmemişim. Ağrı’dan İstanbul’a tüm şehirlerden insan gördüm. Okuyanı, cahili, zekisi, kurnazı, algısı düşük olanı, iyi niyetlisi, kötü niyetlisi… ne kadar insan türü varsa onları tanıdım. Çok şaşırdım.

        Büyük kısmıyla iletişim kuramadım, anlaşamadım. O zaman okumanın, bilgi sahibi olmanın, ailede edep, adap öğrenmenin, farklı kesimlerle iletişim kurmanın ne kadar kıymetli olduğunu anladım. Ailemin değerini bir kez daha fark ettim…

        Sanırım beni şok eden şeylerden biri, cep telefonunun artık hayatımda olmamasıydı. Sosyal medya, internet, Whatsapp grupları, Youtube videoları… hiçbiri yoktu.

        Tuhaf bir şekilde kendimi yalnız hissettim. Büyük bir boşluğa düştüm. Hepimiz öyleydik.

        Sanki bağımlı gibi, sürekli telefondan, sosyal medyadan bahsediyorduk, gözümüz onu arıyordu.

        Zorunlu askerlik görevlerimiz haricinde boş kaldığımızda ne yapacağımızı şaşırdık. Zaman geçmiyordu sanki.

        Birden daha çok kitap okumam gerektiğini düşündüm. Sanırım sivil hayatımda bu kadar kitap okumamışımdır. Sonra bir kütüphane kurduk. Boş vakitlerimizde birçok kişi toplanıp kitap okumaya başladık.

        Şuna şaşırdım; telefonsuz, sosyal medyasız sanki algım değişti, zekam açıldı. Gözümden bir perde kalkmış gibi hissetmeye başladım. Her şeyi daha hızlı ve daha iyi anlıyordum.

        Bilmiyorum belki psikolojiktir ama hayata bakışım değişmeye başladı. Unutkandım, dağınıktım, sakardım. Bunlar geçti ilginç bir şekilde...

        Askerliğin disiplini beni kendime getirdi. Gün doğmadan, herkes uyurken kalktım. Böylece tuvalet sırası da beklemiyordum (usta birliğinde sıra biti tabii!).

        Kalkmışken spor yapmaya başladım. Erken kalkıp, erken uyuyunca cildimin, saçlarımın, fiziğimin değiştiğini fark ettim. Yememe içmeme dikkat ettim. 15 kilo zayıfladım. Zinde ve güçlü hissediyordum kendimi…

        Bayrak, vatan, ülke, şehitlik, millet, ecdat… bu kavramları yeniden anladım. Çanakkale’de bastığımız her toprak karışında şehit kanı olduğunu düşündükçe ürperiyordum.

        Sonra Suriye’de, Irak’ta savaş bölgelerinde askerlik yapan arkadaşlarım ve onların aileleri aklıma geliyordu. Asıl zorluğu onlar çekiyor.

        Sıradan şeylerin kıymetini anlıyor insan burada. Özgürlük… beni en çok bu etkiledi. Küçük bir askeri birlikte 6 ay dışarı çıkmadan yaşamak, en çok özgürlüğün kıymetini öğretiyor insana.

        ‘Asker arkadaşlığı’ denen şeyin güzelliğini gördüm. Anne babamızın yerine, birbirimize destek olduk. Yardıma ihtiyacı olan arkadaşlarımıza el birliği ile bir şeyler yapmaya çalıştık. Bu dayanışma ruhu çok etkiledi beni.

        ‘Keşke’ dedim, askeriyede daha çok eğitim verseler, daha çok bir şeyler öğretseler, daha çok hayata hazırlasalar bizi diye düşündüm. O kadar çok ihtiyacı olan arkadaşımız vardı ki. Tuvalet sırasına nasıl girildiğini bilmeyen bile çıktı aramızdan. Komutanlarımıza söyledik. Onlar da ‘6 aylık sürede ancak bu kadar olur’ dediler. Ben aynı görüşte değildim...

        Bazı komutanlarımızı ayrı seviyorduk. Kuzey Irak’ta, Suriye’de, teröre karşı savaşmışlardı. Onların duruşu, bakışı bir başka oluyordu…

        Ne yalan söyleyeyim paralı askerlik yapanları hiçbirimiz sevmedik. 21 gün askerlik mi olur?

        Benim için askerlik bir dönüm noktası oldu galiba. Birçok arkadaşımız için de öyle.

        Birden büyüdük sanki. Ayaklarımız yere değdi...

        Uykudan uyanmış gibi oldum… İnsan sahip olduğu şeylerden birden mahrum olunca böyle oluyor galiba…

        Şimdi hayata başka türlü bakıyorum. Eski halime dönmek istemiyorum. Telefonu, sosyal medyayı hayatımda kısıtlamaya devam edeceğim.

        Sahip olduklarımın da kıymetini hep bileceğim inşallah.”

        Diğer Yazılar