Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Zaman ilerledikçe medeniyetin daha fazla ilerlemesi gerekirken, daha çok gerilediğini düşünüyorum uzun süredir.

        Romalıların şehirlerine, Yunanlıların felsefesine, Endülüs’ün bilimine, Selçuklunun mimarisine bakıyorum ve bugünle kıyaslıyorum: Kesinlikle geri gidiyoruz.

        Evet, teknolojik olarak daha ileriyiz. Uzaya gittik. Ay’da yürüdük.

        Ancak bu daha medeni olduğumuz anlamına gelmiyor.

        Daha zevksiz mimari, daha sığ fikirler, daha nobran iletişim, daha kaba yaşam biçimleri…

        İnsanlık bilimde gelişse de sosyal alanda ilerlemiyor. Artık buna kanaat getirdim.

        Her geçen gün artan nezaketsizliği, nobranlığı, cehaleti ve kabalığı gördükçe, bu kanaatim daha da pekişiyor…

        Belki de yaşlanmaya başladığım için böyle düşünüyorum!

        Benim kuşağımdaki insanlar, 60 ve 70’li yılların büyükleriyle bir araya gelme fırsatı buldu.

        Onlara gıpta ile bakardık.

        Bir kere daha donanımlılardı. Daha çok kitap okumuşlardı.

        Sanırım şimdilerde fazlasıyla dikkatimi çeken şey; onların daha nazik, daha çok edep ve adaba dikkat eden, saygılı ve seviyeli insanlar olmasıydı.

        Yaşı müsait olanlar, o yılların siyasetçileri ile bugünküleri kıyaslayarak bunu hemen fark edebilirler.

        Ecevit, Demirel, Erbakan, Türkeş ile bugün onların yerlerine geçen siyasetçileri bir kıyaslayın.

        Kim bu insanların ağzından bir küfür, hakaret ve edepsizlik sayılabilecek bir kelime duymuştur?

        Evet muhalefetteyken çok sertlerdi, çok tartışırlardı, kavga ederlerdi… Ama nezaketi elden bırakmazlardı.

        Zeka ürünü nüktelerini, ince esprilerini, kuşaktan kuşağa devam edecek laflarını bir düşünün.

        Siyasetçiler gibi köşe yazarlarını, kanaat önderlerini, gazetecileri, sanatçıları da karşılaştırın.

        Polemiklerinin, kalem oyunlarının, hatta hakaretlerinin bile bir seviyesi vardı.

        Derinlikleri, nezaketleri, birikimleri, kişilikleri ve mesleğe olan saygıları bugünkülerle kıyas kabul etmez…

        Son günlerde siyasetin ateş gibi yakan gündemini takip edince bunları düşünmekten alıkoyamadım kendimi.

        Ülke adına çok acı bir tablo. Devlet adabı, geleneği, saygınlığı adına çok vahim bir durum.

        İktidarı ve muhalefeti ayırmadan söylüyorum bunları.

        Sanırım hepimizin bu ayrımı yapmadan durumun vahametini görmesi gerek.

        Vahamet diyorum, çünkü toplumda rol model olan siyasetçilerin, yazarların, sanatçıların, kanaat önderlerinin bu tutumları genç kuşakları derinden etkiliyor.

        Hepsi tıpkı büyükleri gibi davranmanın, konuşmanın, kabalık yapmanın, hakaret etmenin normal olduğunu düşünüyor.

        Ve büyüklerinden daha fazla nezaketten uzaklaşıyor, kabalaşıyor ve nobranlaşıyor.

        Bir siyasetçi, sanatçı ya da yazar ne kadar çok kaba, hakaret içeren paylaşım yaparsa o kadar fazla "like" alması, RT edilmesi durumun vahametini gösteren alarm zilidir aslında.

        Cehalet böyle yükseliyor işte.

        Nezaketin, saygının, hürmetli davranışın zayıflık ve acizlik sayıldığı bir devirde yaşıyoruz.

        Daha kötü ne olabilir?

        Nezaketin ölümü, kabalığın, cehaletin ve düzeysizliğin yükselişi demektir.

        Diğer Yazılar