Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Eski bir arkadaşımla iftar sonrası bir bankta oturduk dün akşam.

        “İnsanın kendi gibi olması ne kadar zor oldu artık. Garip bir dönem” dedi.

        O anda gözümün önünden onlarca insan tipi geçti. Gerçekten de kendileri gibi değiller artık.

        Kendi gibi olamamak ne kadar ağır bir yük aslında.

        Düşündüğün gibi konuşamamak.

        İnandığını söyleyememek.

        Kendin gibi olamamak…

        Böyle bir insan acı çeker…

        Arkadaşım, tüm bunları reddedip kendi gibi olanların ödediği bedeli, çektiği sıkıntıları, yaşadığı zorlukları anlattı.

        Galiba durum onun anlattığından daha vahim hale geldi.

        Şimdi insan inanmadığını savunmak

        Olmayanı olmuş gibi göstermek

        Doğruya yanlış demek zorunda kalıyor bir de…

        Kendi gibi olmayan insan en azından susuyordu.

        Şimdi kendi gibi olamayan insan, bir de başkası oluyor bu durumda.

        Ne kadar acı veren, ne kadar insanı savuran bir hal değil mi?

        Artık öylesine garipleşti ki ortam; sosyal medyada, ekranlarda, mikrofon karşısında, ortamlarda başka biri; gerçek hayatta çok başka biri...

        Ve bunun doğal karşılandığı günler yaşıyoruz.

        İşin daha vahim tarafı kendi gibi olmayanlar acı çekmiyor artık. Dual bir yaşama alışmış durumdalar, garipsemiyorlar.

        Çükü etrafına baktığında herkesin benzer durumda olduğunu görüyor ve kendisinin de öyle olmasında bir sorun olmadığına inanıyor.

        Tuhaflığın normalleşmesi böyle bir şey.

        Fakat kendi gibi olamayan insanların varlığı kadar, hala kendi gibi olan insanları da görmeliyiz. Saygıyla anlamlıyız hatta onları. Zira bu devirde zor olanı seçiyorlar.

        Bu insanlar kendi gibi olduğu müddetçe yalnız kalmayı, küçük ya da büyük bedeller ödemeyi göze alırlar.

        Sistem onları kendine uyumlu hale getirmeye çalıştıkça onlar direnir.

        Sonunda dual yaşama kurgulanmış sistem onu dışarı doğru iter, yalnızlaştırır.

        Onlar da “kendi adasına” gider. Kalabalıklardan uzaklaşıp orada “kendileri” ile baş başa kalırlar. Bu bazen bir deniz kenarı, bazen bir ağacın dibi, bazen kitapların yanı, bazen müziklerin notası, bazen de bir toprak parçası olur.

        Yalnız ama kendi içlerinde mutludurlar. Toplumdan farklı ama kendisiyle barışıktır.

        Dual değil, tek bir kişilikleri vardır. Maske kullanmaz, her yerde aynı yüzlerini gösterirler.

        Kendi gibi olan insanlarla karşılaşanlar onlara saygı gösterir, fakat sistem içinde yer vermez, fırsat tanınmazlar.

        Onlar zaten bu yalnızlaştırmayı göze almışlardır.

        Fakat bir gün kendi gibi olan insanların haklı çıkacağını bilirler.

        Diğer Yazılar