Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

KEREM AKÇA / keremakca@haberturk.com

Bilgisayar teknolojisi, sinemaya 60’ların sonunda girmişti. Ama kendine bir alt tür oluşturması 80’lerin başını buldu. Daha ziyade “Matrix” ile bilinen ‘sanal gerçeklik bilimkurgusu’ ise sinemada o zamandan beri bir furyaya dönüşmüş durumda. Ben de ‘bu şablonu en iyi değerlendiren filmler’ ya da ‘yeni nesil bilimkurgu vizyonları’ arasında bir gezintiye çıktım.

1982’den beri sinema dünyasını ziyaret eden ve bilimkurguya zenginlik, diğer türlere teknolojik özgürlük getiren bir alt tür... ‘Sanal gerçeklik bilimkurgusu’, 31 yıl önce çekilen “TRON” ile yedinci sanatın odak noktalarından biri haline geldi. Zaman içinde orada kullanılan ‘atari oyunu’ simülasyonu ile ‘gerçeklik’in ilişkisi katmanlarını değiştirip teknolojik gelişmelere ayak uydurarak ‘dijital temsil’ üzerinden farklı formüllere malzeme oldu. Bu da karşımıza aslında ‘iki hikaye çizgisi olan bir film modeli’ çıkardı.

Zamanla bir video konsolu ya da joystick izlenimi yaratan ‘küçük keşif’lerin dışına çıkan bu alan, Japon animelerinde de kendine yer buldu. Video oyunlarının yerini büyük oranda bilgisayar programları ve bilgisayar oyunları aldı. 1999’da ise “Matrix” ile birlikte kendimizi sorgulamamızı sağlayan ‘alternatif gerçeklik’ düşüncesi devreye girdi. Böylece ‘gerçek dünya-yapay dünya’ arasındaki ince çizgi de yok olmaya başladı. Oluşan bu çerçeveyi en doğru teknolojiyle, en zeki hikaye kurgusuyla ve en özgün alt türsel omurgayla uygulayanlar ise aradan sıyrılıp kalıcı oldu.

İşte sinemanın en iyi sanal gerçeklik bilimkurguları:

1-Matrix (The Matrix) (1999)

Etrafına çevrili dünyanın bir bilgisayar programı olduğunu öğrenen ve hackerlığın ötesine geçen Neo’nun hikayesi... Wachowski Kardeşler, burada bir fenomen yaratıp video oyunlarından devam filmlerine, animasyonlardan action figure’lere kadar ellerindeki markanın mirasını adeta garanti altına almıştır. Ancak esaslı olan siberpunk mimariyle örülü, bullet-time teknolojisini kullanan ve nükleer felaketin yol açtığı ‘alternatif gerçeklik’ tanımıdır. Dövüş sanatları ve anime etkisinin yanında tech-noir ivmesi de bu doğrultuda canlanırken başlığını verdiğimiz alt türde yeni bir alt-alt tür açılmıştır.

2-TRON (1982)

Hacker ve video oyunu tasarımcısı Kevin Flynn, istediklerini yapmasına izin vermeyen yazılım korsanı Master Control Program ile mücadele etmek için kolları sıvar. ‘TRON’ ile birleşip oyunun içinde bu amacını yerine getirmeye karar verir. Biz de o zamanın teknolojisiyle, ‘bilgisayar animasyonu’yla da yoğrulan bir ‘sanal alan’ tanımı izleriz. 2010’da Kevin’in oğlunun tekrardan bu dünyaya girmesiyle “Tron Efsanesi” (“TRON: Legacy”) adlı bir devam filmi üretildiğini de ekleyelim. Ancak 1982 tarihli bu eser ‘sanal gerçeklik bilimkurgusu’ tanımını doğurmasıyla ‘kilit’ bir konuma otururken ‘atari oyunları’nın evreninin ‘kullanım alanı’na dikkat çekmiştir.

3-Brainstorm (1983)

Michael Brace ve Lillian Reynolds, insanların deneyimlerini kaydedip izletebilen bir sistem yaratmışlardır. ‘The Hat’ (‘Şapka’) adlı bu keşif, bir anlamda şimdinin bilgisayar oyunlarının/programlarının bir türevidir ya da başlangıcıdır. Anıları görebilme ve kendi bakış açısından parçaları izleyebilme, başın üst kısmına takılıp beyni ‘bilgisayar arayüzü’ olarak kullanan bir aygıt sayesinde gerçekleşmektedir. Douglas Trumbull, gerçek hayatı 1.85:1, sanal dünyayı balık gözü objektifle 2.35:1 çekerek de bir anlamda bu ayrımı netleştirir. Karşımıza aslında ‘eski usul laboratuar’ arka planlı bir ‘sanal gerçeklik bilimkurgusu’ formülü çıkarır. 80’lerin ‘gerçekçi’liğiyle dikkat çeken alt tür ürünlerinden birini yaratarak iz bırakır.

4-Ghost in the Shell (Kôkaku Kidôtai) (1995)

“Matrix”in esin kaynağı olarak bilinen, Mamoru Oshii’yi dünyaya tanıtan olgun animasyonu... Hackerlık yapan ‘Kukla Efendisi’, 9. Bölge’nin saldırı ekibinin lideri olan bir cyborg tarafından yakalanmaya çalışılır. Zira yasadışı bir program kullandığının tespit edilmesiyle birlikte ‘hükümet tehdidi’ olarak görülmeye başlanmıştır. Vukuatlarına sürdürünce ise kovalamacanın ardı arkası kesilmeyecektir... Siberpunk mimarili, bol aksiyonlu ve interaktif dünya serbestliği içeren bir anime tabanı da bu duruma temposuyla eşlik edince devamı da üretilen ‘Ghost in the Shell’in tanımı ortaya çıkar.

5-Varoluş (ExistenZ) (1999)

Bir organik oyun tasarımcısının yaşadığı gizeme odaklanan eser, David Cronenberg’in katkısıyla ‘body-horror’ eğilimli bir alt tür ürününe dönüşmüştür. Öte dünyaya girişi bedendeki biyolojik poda bağlanan yapay bir göbek bağıyla tanımlayan, bunu da çeşitli kurallarla bir kaçış senaryosuna çevirirken düşünsel katmanları unutmadan elbette... “Varoluş”, sanal gerçekliği atari oyunlarından alıp yeni model video oyunlarına taşıma adına işlev üstlenip ‘tüketim toplumu’na dil uzatan yapıtlardandır.

6-Oyunbozan Ralph (Wreck-It Ralph) (2012)

Rich Moore’un bilgisayar animasyonu özgünlüğünü senaryo çekiciliğiyle yoğurup karşımıza adeta bir sanal gerçeklik meta-bilimkurgusu çıkardığı “TRON” etkili eseri, çok yönlü bir oyuncak kıvamında... Özellikle de atari oyunu estetiğini yer yer kullanırken, video oyunlarının kuşak çatışmasını devreye sokmasıyla dikkat çekti. Disney ürünü eser muhtemelen 2000’lerde “Şrek”ten sonra en iyi stüdyo animasyonu.

7-Bay Hiçkimse (Mr. Nobody) (2009)

“Matrix”in sanal gerçekliği alternatif gerçekliğe çevirdiği yerden alan, bol hayat parçalı ve mimarlı bir evren tanımı... Jaco Van Dormael, insanoğlunun çocuk benliğinin kontrol ettiği, bu sayede de linklere tıklayarak ilerleyen taze bir dünya ezberi yaratıyor. Bunun da ‘yapay’lık ve ‘fark yaratma’ adına ilerleyen yolları bir hayli ‘dinamik’ ve ‘heyecan verici’... Tavizsiz bir 2000’ler usulü sanal gerçeklik temsili diyebiliriz.

8-Tuhaf Günler (Strange Days) (1995)

“Brainstorm”un yaptığını yeni milenyum arifesindeki korsan piyasası ile ilişkilendiren, üzerine de ‘tech-noir’ atmosferi ve kıyamet paranoyası ekleyen karamsar bir vizyon... Kathryn Bigelow’un bir anlamda ‘korsan piyasası’nın ilk ışıltılarını vurguladığı bu eseri, snuff film ve beyin zarı gibi kavramlarla da yoğrulur. Esasen de SQUID isimli ‘anı-hafıza kaydedici’ aletin ‘Minidisc’ görünümüyle yaptıklarına odaklanır.

9-The Thirteenth Floor (1999)

Hannon Fuller, bir sanal gerçeklik simülasyonu yaratmıştır. 1937’nin Los Angeles’ını canlandıran bu keşif son derece dahiyanedir. Peki ama bunu keşfeden adamın vefat etmesi nasıl soruları açığa çıkaracaktır? Daniel F. Galouye’nin 1964 tarihinde yayınlanan Simulacron-3 adlı romanı kuşkusuz ‘Matrix’in harekete geçirdiklerini daha az temaşa ile yapmıştır. Josef Rusnak da burada sanal gerçeklik yaratımını muhafazakar kalıplarından alıp ‘alternatif gerçeklik’in ve ‘yaşadığımız dünya bir bilgisayar programı mı?’ sorusunun kıyısına yaklaştırıyor. Elbette kara film inşaasıyla yürüyen kapkaranlık bir simülasyon eşliğinde...

10-Bahçıvan (The Lawnmover Man) (1992)

Bilimsel deney filmi şablonunda ‘bilgisayar bilimi’ni devreye sokan ve bu eğilimle bir ‘mükemmel varlık’ yaratan, böylece robot tanımının devreden çıkmasıyla oluşabilecek teknolojik tehdide dikkat çeken bir yapıt. Sıradan bir bahçıvanın, kaslı ve güçlü bir ‘yaratıkımsı’ya dönüşmesi bir anlamda artık bilimkurgunun modern/postmodern ‘denek’ini belli etmiştir. Brett Leonard, elbette onun devreden çıkmasıyla olabilecekleri “TRON”un şimdi tek boyutlu duran ‘yapay gerçeklik’inden esinlenen sanal seks sahnesi de dahil olmak üzere ilginç sekanslarla sinemaya aktarmıştır. 1996’da bir de devam filmi çekilen “Bahçıvan”, zamanla külte dönüştüğünü kanıtlamıştır.

11-Yaz Savaşları (Samâ uôzu / Summer Wars) (2009)

Facebook’un ‘Oz’ adlı gelişmiş versiyonunun yarı zamanlı programcısının hikayesine uzanan Mamoru Hosoda, Miyazaki esintili anime çizgileriyle dingin ve berrak bir evren kuruyor. Bu yönelim sanal dünya-gerçek dünya kapışmasını açığa çıkarırken, aradaki ince çizginin devreden çıkması da filmin ana motivasyonuna dönüşüyor. Elbette ‘Avatar’ını kaybetmenin yüklediği ‘interaktif kimlik arayışı’ eşliğinde...

12-Son Yıldız Savaşçısı (The Last Starfighter) (1984)

80’lerin camp (bilinçli bayağılık estetiği) uzay operası arka planının içinden ‘genç’ bir ruh çıkaran, ‘atari oyunu’nun dünyasına ‘peri masalı filmi’ edasıyla adım atan özellikli bir bilimkurgu... Alex’in ‘Last Starfighter’ oyununda rekor kırmasıyla birlikte hayatı değişir. Oyunun kahramanları bir anda onu fütüristik bir arabayla almaya gelir. Kahramanımızın yeni görevi ise esas ‘yıldız savaşçısı’ olmaktır. Mucizeleri gerçekleştirirken döneme uyum sağlayan, CGI efektlerle örülü bir alt tür ürünü...

13- Simone (2002)

Yönetmen Viktor Taransky, düşüşe geçen kariyerini ‘sanal bir kadın oyuncu’ yaratarak ayağa kaldırmaya çalışır. Ancak zamanla bu ‘Simone’ adlı karakter, yaratıcısını yiyip bitirme noktasına kadar gelecektir... Teknoloji-insan çekişmesini sivri bir Hollywood taşlamasına çeviren eser, sade ve metalik renklerle örülü bir evrenin izinde şan-şöhret dünyasında olup bitenlere bakış atıyor. Buna paralel olarak da bilgisayar programlarının neler yapabileceği üzerinden gerçek oyuncuların günümüzdeki yerini sorguluyor.

14-Sanal Gerçek (Virtuosity) (1995)

Programcı Darrel Lindenmeyer, sadist, akıllı ve tehlikeli bir sanal varlık yaratır. SID 6.7, aşağı yukarı 200 suçlunun kimliğini üzerine geçirip çok yönlü özellikler yüklenirken anılarını, hareketlerini ve duygularını orijinal tutmayı ihmal etmez. Yenilenmiş bir nanoteknolojik android olarak gerçek dünyaya sızması ise bir anlamda ‘Brett Leonard’ imzasını açığa çıkarır. Sözünü ettiğimiz ‘varlık’ın peşine bir polisin takılmasıyla birlikte “Bahçıvan”ın teknolojisini kullanan bir polisiye-aksiyonu omurgası devreye girecektir. Hem de toy Russell Crowe ile Oscarlı Denzel Washington’ın kapışmasının katkısıyla...

15-Storm (2005)

Sonradan Hollywood’un yolunu tutan İsveçli Måns Mårlind-Björn Stein ikilisinin yüksek ana akım anlatı yetisiyle yürüyen gizemli ve karizmatik bir sanal gerçeklik bilimkurgusu... Yeşilin tonlarında yol alırken tempo ve dinamizmi de unutmayan, merak uyandıran kutu kullanımıyla ise kendini sevdiren bir izlence aynı zamanda... “Storm”, “Matrix”in yolunu izleyen yeni milenyum bilimkurgularından biri.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar