Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Antep’te son günüydü. Ortaokulu okumak üzere trenle İstanbul’a gidecekti. Annesiyle babası o gece Nakıp Ali’nin sinemasına götürdüler onu. İki filmi birden izlediler. Çıkarken Nakıp Ali, filmleri beğenip beğenmediğini sordu. Çok beğenmişti ama gelecek programın filmi daha güzeldi! “Ne yazık ki onu seyredemeyeceğim, yarın akşam İstanbul’a gidiyorum” dedi. Nakıp Ali, “Talihine küs” dedi.

        Ertesi gün sabah erkenden kapı çalındı. Nakıp Ali kapıdaydı. Onu sinemaya götürdü, “Otur” dedi. Işıklar söndü. Görmek istediği filmi, o gün koca salonda tek başına seyretti. Nakıp Ali ona giderayak bir hediye vermişti. 12 yaşındaydı.

        Ve sanki Ülkü Tamer hep o yaşlarda kalmak istedi. O filmin içinde dolaşarak yaşadı, ta ki geçenlerde 81 yaşında ölünceye dek.

        Bazılarımız büyürken “çocuksu bakışını” hep yanında taşır. İşte çocukların ve kuşların şairi Ülkü Tamer, o “bakışı” mükemmel bir biçimde şiirine yansıttı. Hayatın çirkinleştirmediği ender adamlardandı, gülümseyerek öldü. Şairlerin içinde sinemayı en çok seven oydu.

        Çocuklara ve kuşlara en güzel dizeleri armağan eden de...

        Cemal Süreya, “Kısa şiirlerinin çoğu karnaval bileti gibidir, sevinç doludur” der. O da, onun için bu güzel satırları yazan şaire şöyle bir şiir hediye eder:

        “Tanrı Bininci gece şairi yarattı,

        Bin ikinci gece Cemal’i.

        Bin üçüncü gece şiir okudu Tanrı,

        Başa döndü sonra,

        Kadını yeniden yarattı.”

        HER ŞEYİN AMATÖRÜ

        Robert Kolej’e kaydını yaptıran Ülkü Tamer’in ilk şiiri daha lisedeyken ciddi bir edebiyat dergisinde yayınlandı. Okulda tanıştığı Tomris Uyar’la sonradan evlendi. Soru şu:

        Eğer Ülkü Tamer karısı Tomris Uyar’ı, Cemal Süreya, Turgut Uyar ve Edip Cansever’le tanıştırmamış olsaydı, Türk şiirinde “İkinci Yeni” diye bir akım doğar mıydı?

        Cevabı araştıracaklara birkaç ipucu: Hikâyeci Tomris Uyar, Ülkü Tamer’den boşandıktan sonra Cemal Süreya ile yaşamaya başladı. Ondan ayrıldıktan sonra Turgut Uyar’la evlendi. Edip Cansever için de “Bitmeyen tek aşkın gerçek ve lirik bir dostluk olduğunu Edip Cansever öğretti bana” dedi. İkinci Yeni’nin bu üç büyük şairi, en güzel şiirlerini Tomris Uyar için yazdılar. Cemal Süreya, “Daha nen olayım isterdin/ Onursuzunum senin” dedi. Turgut Uyar ise, “Bir bozuk saattir yüreğim/ Hep sende durur” diye yazdı. Edip Cansever ise o kadar hayrandı ki her yıl 15 Mart’ta, yani Tomris Uyar’ın doğum gününde bir şiir yayınladı, hiç sektirmedi. Onun için yazdığı bir şiirde, “Bir adın vardı senin, Tomris Uyardı/ Adını yenile bu yıl, ama bak Tomris Uyar olsun gene” dedi.

        İçinde hiç nokta olmayan, her cümlenin virgüllendiği, aslında sinema delisi yaramaz bir mektepli çocuğun dünyasının anlatıldığı “Virgülün Başından Geçenler” kitabını 1965’te yayınlandı. Bu kitapta pek dikkat çekmeyen bir “ithaf” vardır, “Ekin için” diye yazar.

        Ekin, Ülkü Tamer ile Tomris Uyar’ın bebeğidir. Daha birkaç aylıkken sütten boğularak can vermiş. Evliliklerini de muhtemelen bu kaza zehirlemiş. O yüzden ayrılmışlar diyor Murat Belge. Yine Cemal Süreya onun için, “Hayatın, ölümün ve her şeyin amatörüydü Ülkü Tamer” diyor.

        Sadece şair değildi, oyuncuydu, gazeteciydi, çevirmendi, dergi ve yayınevi editörü, telif hakları temsilcisi, sinema filmi ithalatçısı, şarkı sözü yazarıydı. Mesela Fellini’nin ünlü filmi “Amarcord”u bin bir zahmetlerle o Türkiye’ye getirdi, Zoltan Fabri’nin “Macarlar”ını da..

        Harry Potter serisinin ilk kitabı “Felsefe Taşı”nı o çevirdi, Pinokyo’yu da; La Fontaine’in “fabl”lerini, Grimm Kardeşler’in masallarını, Faulkner’dan hikâyeleri de... Euripides, Shakespeare, Çehov, Brecht, Miller, Ionesco, Steinbeck, Eliot, İbsen gibi dünya edebiyatının büyük yazarlarından otuzun üzerinde oyun çevirdi. Birçok şiir antolojisi hazırladı. Ezra Pound’dan Yevtoşenko ve Tagore’a kadar, birbirine hayli uzak şairleri o buluşturdu bizimle.

        Attila İlhan’ın “İçine çektiğin gökyüzü değil havadır” diyerek dalga geçtiği “İçime çektiğim hava değil gökyüzüdür” dizesi, 1966’da yayınlanan kitabının da adıdır. Ahmet Kaya bestesi “Bir soğuk yel eser/ Üşür ölüm bile”, Zülfü Livaneli bestesi “Seher yeli çık dağlara/ Güneş topla benim için”, Ülkü Tamer’in ölümsüz dizeleridir.

        Ülkü Tamer, İkinci Yeni Akımı’nın son temsilcilerinden biriydi. O da öldü, İkinci Yeni’den Allah uzun ömürler versin, bir tek Sezai Karakoç kaldı geriye.

        Siz bakmayın, “Canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen” demiş olmasına. Öldü işte, şimdi bütün kuşlar yasına gider!

        Diğer Yazılar