Küçük partilerin "altın hisse" hesabı
Ankara’da yaşamanın sayısız güzel yanı var benim için. Gazeteci olarak siyasetin kalbinde yaşamanınsa, hem zorlukları hem de avantajları var.
Okuyucu sizden sürekli ve olabildiğince “mahrem” olanı bekler. Bunlara ulaşmak ayrı bir zorluk, yansıtmak bambaşka ustalık ister. Mesleki olarak en keyifli olan kısmı da budur öte yandan.
Rusya-Ukrayna savaşı, haftalardır gündemin ilk sırasında. Ama yavaş yavaş ilk sıcaklığını kaybediyor. Yani yeniden iç siyasete ısınıyoruz.
Seçim yasasındaki değişiklik teklifiyle birlikte, genel seçimlerin 2023 Haziran’ında, yani zamanında yapılacağı neredeyse kesinleşti. Sürprizlere açık bir takvim var mı, hiç sanmıyorum.
6 partiden oluşan ittifakın “eşittir Millet İttifakı” olmadığını ne zaman dile getirsem, muhalefet cephesinden tepki alıyorum. Oysa gayet açık bir gerçek. En azından 3 siyasi parti Tanpınar’dan ilhamla “İttifakın ne içinde ne de dışında”. Aksi yöndeki açıklamalara daima hazırım.
Seçim yasasındaki yeni durum, elbette herkesin hesaplarını gözden geçirmesini beraberinde getiriyor. Tuhaftır, küçük partilerin seçimlerde gereğinden fazla pazarlık gücüne sahip olduğunu düşünenler, şimdi bu durumdan şikayetçi.
Yeni teklif yasalaştığı takdirde, küçük partilerin büyük partilerin listesinden seçime girmeleri kendileri için daha akılcı bir tercih olacak. Ancak bu durum yeni müzakereler ve yeni dengeler oluşturmayı gerektiriyor.
Küçük partiler, “altın hisse” avantajını kaybettiler. Yeni bir ittifakta, yüzde 7’yi aşmayı deneyebilirler mi, henüz buna dair bir işaret yok.
Öte yandan önemli bir sorunun cevabı hala yok.
Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı kim olacak?
KİMSE KOLAY PES ETMEYECEK
Millet İttifakı tarafı, acelemiz yok diyor. Ancak saha ısındıkça işlerin seyri değişebilir.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı, en azından kendi çevresi ve partisinin bir bölümü tarafından kuvvetle isteniyor.
“Bir bölümü” neden, gayet açık. CHP’de ismi hep gündemde olan ve aday olmayacağına dair bir beyanda bulunmayan Ekrem İmamoğlu faktörü var.
Sıkça sohbet ettiğim bir CHP milletvekili şu değerlendirmeyi yapıyor: “Genel Başkanımız aday olursa hepimiz sonuna kadar arkasında oluruz. Ancak daha uzun bir zaman var. Partimizden yeni ve dinamik isimlerin gündemde olmasını da önemli buluyoruz.”
İmamoğlu, son derece istekli. Bunu pek sakladığı da söylenemez. Öyle kolayca pes edecek gibi de görünmüyor. Ancak sadece son haftalarda daha temkinli olmayı ve bu tartışmaların dışında kalmayı tercih ediyor.
Bu taktik hamlenin perde arkasında öncelikle şöyle bir kıyas var. “Ankara’da Mansur Yavaş, daha başından itibaren bu tartışmaların dışında kalarak, hemen her saha araştırmasında İmamoğlu’nun önünde görünüyor. Kendisini yıpratmıyor ve sessizliğini koruyor.”
Karla mücadele sırasındaki olumsuz tablolar ve peş peşe gelen büyükelçi görüşmeleri sonrasında ortaya çıkan “Biraz daha geride duralım, izleyelim” hamlesi sadece Mansur Yavaş kıyasından kaynaklanmıyor. Genel merkezin ve elbette Kılıçdaroğlu’nun tepkilerini azaltmayı da hedefliyor.
Başından itibaren İmamoğlu’nun diplomatik trafiğini, hem genel merkeze hem de tüm kamuoyuna “Türkiye’yi yönetmeye adayım” diye okudum. Bugünkü geri çekilmenin geçici olduğunu söyleyebilirim.
Bu adaylık iddiasının parantezinde CHP’den çok daha fazlası var çünkü.
AKŞENER’İN GİZEMLİ ADAYI
Beklenmedik zamanlarda ve ilginç benzetmelerle Ekrem İmamoğlu’na “destek atan” İYİ Parti lideri Meral Akşener, kısa süre önce yeni bir cumhurbaşkanı tarifinde bulundu:
“Cumhurbaşkanlığına yeni bir Sayın Erdoğan seçmeyeceğiz.”
Akşener sözlerinin devamında Almanya ve Finlandiya örneklerini vererek, adını bile bilmediğiniz, derleyici toparlayıcı, herkesin cumhurbaşkanı olacak bir aday göstereceklerinden bahsetti.
Bu bambaşka bir tarif. Yeni bir hamle.
“Kılıçdaroğlu aday olmasın” mesajından çok daha fazlasını içeriyor.
İYİ Parti’nin hamlelerini planlayan bir mutfağı var elbette. O mutfakta bu işleri çok iyi bilen isimler var. Bir taşla kaç kuş vurmayı hesaplıyorlar kestirmek kolay değil.
Mesela, 6 partili zeminde yer alan parti genel başkanlarından “Neden ben olmayayım” bekleyişini sürdürenlere de bir mesaj bu.
Peki aday kim, belirlenmiş bir isim mi? Yoksa az önce saydığım taktik hamlelerin örtüsü mü bu tarif?
İYİ Parti kulislerinden aldığım izlenim, “Ortada üzerinde çalışılan bir aday olmadığı, değerlendirmelerin sürdüğü” yönünde.
Şunu da ben ekleyeyim. Bu yeni aday tarifinin, Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyaretinin ardından ortaya çıkması da tesadüf değil.
Kapatma davasıyla karşı karşıya olan HDP’nin yeni düzenleme olmasa da sahada bir baraj sorunu görünmüyor.
HDP, gerek parlamento, gerekse cumhurbaşkanlığı seçiminde anahtar bir rolü olduğunun da fazlasıyla farkında.
CHP’nin, mevcut ve muhtemel ortaklarını ikna ederek HDP’yle bir işbirliğine gitmesi mümkün mü?
Kağıt üzerinde mümkün, ancak bir de siyasi partilerin kolayca değişmeyecek genetik kodları var.
Orada işler kimse için kolay olmayacak.