Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki mahkeme kararı, siyasetin gündemini ve kimilerine göre de rotasını değiştirdi.

        Gündemini alt-üst ettiği ortada. Ancak rotası değişti mi, işte orası hayli kuşkulu benim açımdan.

        Hukuki süreç nasıl ve hangi hızla ilerler, bir üst mahkemede ortaya çıkacak farklı bir sonuç, olup bitenin seyrini nasıl değiştirir?

        Bu soruların cevabı için elbette beklemek gerekecek.

        Ancak beklemeye gerek duymadan anlayabileceklerimiz de bir hayli fazla.

        Önceki gün İstanbul Saraçhane’de ortaya çıkan tablonun, siyasetin seyrini yakından takip edenler için sürpriz olmadığını düşünüyorum.

        Kafanızı şişirmeden özetleyeyim.

        İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, muhalefet cephesinde giderek daha fazla öncü rol üstleneceğini, bunun bir anlamda “ana muhalefet” gücüne erişeceğini bir yıldan fazladır söyledim ve yazdım.

        Bu rolün ve gücün, oy oranıyla ilgili olmadığını da ekledim.

        AKŞENER’İN STRATEJİSİ

        14 Aralık 2022 tarihi itibariyle Akşener, uzun zamandır yürüttüğü ve iki ana unsurdan oluşan stratejisini meydanlara taşıdı.

        Neydi onlar?

        Birincisi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına mesafeli olmak ve siyasi nezaketin gereği cümleler dışında olumlu tek bir söz söylememek.

        İkincisi, “kazanacak aday” başlığı altında iki büyükşehir belediye başkanını sürekli olarak gündemde tutmak.

        Akşener, mahkeme kararının ardından CHP liderinin Almanya ziyaretinin ortaya çıkardığı “siyasi boşluğu” hızlı bir hamleyle doldurdu.

        Şurası önemli. Karar açıklanmadan yola çıktı ve bunu sosyal medyadan paylaştı.

        Bu arada 14 Aralık sabahı pek çok meslektaşımdan kararın İmamoğlu aleyhinde çıkacağını duydum.

        Bizim aldığımız bu duyumu, genel başkanların almaması mümkün mü? Söz konusu bile olamaz.

        Şu halde erkenden yola çıkan Akşener ve Almanya’dan zamanında dönemeyen Kılıçdaroğlu fotoğraflarını bir kez daha düşünmekte yarar var.

        Mahkemenin takvimi belli olmasına rağmen Almanya seyahatinin planlanmasını da.

        KILAÇDAROĞLU'NUN HAMLELERİ YETMEDİ

        Akşener’in İstanbul’a gelişi ve İmamoğlu’nun makam odasında verilen fotoğraf kareleri.

        Ardından meydana taşınan Akşener ve İmamoğlu konuşmaları. “İstanbul’da başardık, Türkiye’de de başaracağız” vurgusuyla.

        Sonrasında yapılan hiçbir hamlenin, CHP liderinin o gün, o anda sıcağı sıcağına o meydanda olmadığı gerçeğini değiştirmesi söz konusu bile olamazdı.

        Nitekim Kılıçdaroğlu’nun “Hiç kimse ve hiçbir güç Ekrem İmamoğlu’nu İstanbul’a hizmetten alıkoyamaz” cümleleri ve ısrarla dile getirdiği “16 milyon İstanbullu” ölçeği mesafeyi kapatmaya yetmedi.

        Akşener, 15 Aralık günü de hız kesmedi ve bu hamleye yine aynı meydanda İmamoğlu’na bakarak “16 milyon İstanbullunun dışında 85 milyon Türkiye’nin de senin yanında olduğunu burada Saraçhane’den görüyorum” karşılığını verdi.

        Bir hamlesi daha vardı İYİ Parti liderinin. 6’lı masaya katılmasını istediği, ancak olumsuz cevap aldığı BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş’ı yanında tuttu. Bu da 6’lı masaya yönelik bir mesajdı.

        CHP DİRENECEK Mİ?

        Meral Akşener, 14 Aralık itibariyle muhalefet cephesinin ana aktörü haline geldi. Yarından sonra bu durumun yeniden “siyasi nezaket” başlığı altında sakinleşeceğini, ancak devamında önemli bir sorunun cevabını arayacağımızı söyleyebilirim.

        CHP lideri, bu hamleye nasıl karşılık verecek? Ne kadar direnecek?

        Üstelik bir önceki gün her iki belediye başkanının da görevlerine devam etmesi gerektiğini söyleyen kendisiydi.

        Akşener, siyasi merkezde CHP’nin yapamadığı, başka bir ifadeyle önünü kapattığı değişimin kapısını araladı.

        6’lı masanın bu saatten sonra adaylık konusundaki karar süreci hızlanır mı? Kılıçdaroğlu kendi adaylığı için mücadeleye devam edecek mi?

        Bu hamlelere karşı CHP içinden ve etrafındaki okur-yazar kesimden gelen ve gelecek olan tepkilerin, güçlü bir etki yaratacağını sanmıyorum. Bu bir direnç noktası olamaz. Asıl bugün itibariyle kimin gerçekten Kılıçdaroğlu’nun adaylığını istediğini görme şansımız olacak.

        Buradan hemen bir “İmamoğlu artık kesin adaydır” sonucu çıkaranlardan değilim. Bunu bilebilmek için hukuki sürecin nereye doğru ilerleyeceğini görmek gerekiyor.

        Tartışmaların Cumhur İttifakı açısından taşıdığı anlamı, seçimleri nasıl etkileyeceğini ve 3 Aralık hamlesine rağmen CHP’nin neden bu sürecin merkezinde olamadığını tartışmaya devam edeceğim.

        Cumartesi…

        Diğer Yazılar