Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yaşanan tartışmaların ortasında bazen nefes almak zorlaşıyor.

        Gelişmeler hızlı, sürpriz, beklenmedik ve en azından şaşırtıcı olarak tanımlanıyor.

        Günlük başdöndürücü haber akışına bakılırsa bunlara katılmamak imkansız. Oysa biraz hafıza, biraz takip ve gayretle bu hengameden sıyrılıp doğru okumalar yapmak mümkün.

        Çoğu zaman siyasetin ve diğer hadiselerin güncel baskısından kurtulup, ufuk açıcı analizler yapan kimi isimler de yaklaşan seçimler öncesinde öylesine politize oldular, o kadar “şaşırtıcı” duruşlar sergiliyorlar ki. Anlayan beri gelsin.

        İsim isim anmaktan çekinmem. Ama bugün çerçeve olarak ifade edeyim. Medyamızdaki köşe yazarlarını, günlük akışın içinde bize değerli ayrıntılar sunan muhabirleri olabildiğince geniş bir alanda ve elimden geldiğince dikkatle takip ederim yıllardır.

        Muhabirlerin emeği benim için daima azizdir ve dokunulmazdır. Ama köşelerde bir şekilde yer tutmuş bizlerin pek de iyi bir sınav veremediği bir dönemden geçiyoruz.

        Bu durumu sadece siyasetin, sözgelimi iktidarın ya da muhalefetin oluşturduğu atmosfer üzerinden açıklamak aldatıcı olur. Pek çoğumuz ve giderek artan bir sıklıkla “düzenleyici, öğüt veren, şunu yapın bunu yapmayın” kıvamında yazılarla okuyucunun ya da seyircinin (izleyici değil) karşısına çıkıyoruz. İçtenlikle ve kendimi ayırmaksızın söylüyorum. Bu halin ne geniş kesimlerde, ne de okur-yazarlar arasında sanıldığı kadar itibarı var.

        GÜÇ VE İKTİDAR

        İnsanın “güç”le olan ilişkisi hayli karmaşıktır. Bu gücün adı “iktidar” olunca durum değişmez, ancak daha tuhaf ve karşılıklı bağımlılık halleri üretir.

        İktidar deyince sadece ülkeyi yöneten siyasetçileri, hükümeti kastederek konuşmak çok daha büyük bir yanılgı elbette. Bürokrasinin elbette hali hazırda bile “vesayet” alışkanlıklarından kurtulamayan kesimleri, muhalefette olsa bile güçlü bir siyasi parti ya da gelenek, sivil alandaki bir yapılanma, ekonomiyi merkeze alan bir güç; bunların hepsi bir şekilde farklı ölçeklerde de olsa iktidar ilişkileri üretir.

        Seçimler yaklaştıkça çok daha belirgin hale geliyor bu ilişkiler. Zaten paramparça olmuş, herhangi bir geleneğe yaslanmayan ya da sözünün kudreti azalmış bir entelektüel hayatın daha farklısını üretmesini de beklemek hayal olurdu.

        Taraflı olmak, bir siyasi ya da düşünsel tercihte bulunmak, mesafeleri ortadan kaldırmanın, hadi onu geçtim olup biteni hiç olmazsa tutarlı biçimde aktarmamanın gerekçesi olabilir mi sahiden.

        Gazeteciler ve siyasetçiler görünür olmanın da getirdiği dezavantajlarla hemen her konuda kolay hedeftir, en ağır eleştirilerin muhatabı olurlar.

        Fakat ülkemizin mesela gelecek tasavvuruna, arayışına ya da umuduna hangi pencereden olursa olsun eşlik etmesi gereken entelektüellerin, “Hazır ortada kamplaşmalar var, bunlardan birinde yer tutayım” telaşını barındıran duruşlarına ne diyeceğiz.

        Her hadisenin şaşkınlıkla, nasıl oldu anlamadık tepkileriyle karşılandığı bir ülkede, konu siyaset olduğu için öyle tanımlayalım, öncelikle bir “siyasi hafıza” sorunu yok mudur?

        Bu hafızanın olmayışı sadece toplumun ilgisizliği ve her hadiseyi magazin tadında tüketme iştahı ile açıklanabilir mi?

        Aylardır Türkiye’yi kim/kimler yönetecek sorusunun cevabını tartışıyoruz.

        Siz bu tartışmalarda, gerçekten mumla aranacak istisnalar dışında; sakin, olup biteni geçmişiyle, ana dinamiklerini dikkate alarak, yeni etkileşimlerini görmeye gayret ederek, hepsinden önemlisi eleştirel bir yaklaşımla ve analitik olarak ele alan kaç kişi görebildiniz?

        Bu çoraklık, bu kuraklık, bu hafızadan yoksun ve geçmişi bilmeyen, geleceği öngöremeyen hal sizi de ürkütmüyor mu?

        Marifetmiş gibi söylüyoruz; bizde birkaç günde olup biten bilmem hangi ülkede bir yılda olmuyor diye. Bu vahim değil mi, böyle bir yükü toplumsal hafıza nasıl taşıyabilir? Buradan bir gelecek ve umut nasıl çıkabilir?

        Seçim bitince sakinleşip, biraz olsun kafamızı kaldırıp ne olup bittiğine bakabilecek miyiz?

        Cevabını gerçekten bilmiyorum.

        Diğer Yazılar