Bu Sevgililer Günü'nde sağduyu hâkim olsun

ÂDETTENDİR, gergin toplumsal olaylar öncesi aydınlar, devlet adamları sağduyu çağrısı yaparlar.

Daha az insanın canının yanması, hatta mümkünse kimsenin kılına zarar gelmemesi için günler önce gayet klişe cümlelerle yaparlar bu çağrıyı.

Ben de sorumluluk sahibi bir köşe insanı olarak binlerce insanımızın canının yanması beklenen bir toplumsal histeri, nam-ı diğer Sevgililer Günü öncesi bu sağduyu çağrısını yapmayı bir görev biliyorum.

O zorlama, beklentilerin gökyüzü limit misali arşa yükseldiği ve canı yanan veya gönlü yaralanan vatandaşlarımızın istatistiki bilgilerinin asla kayıtlara geçmeyeceği kara gün geliyor.

SUCUKTA BİLE VAR

Gelecek hafta bugün -ki sağ salim o günü görebilirsek- yıllık kalp figürü görme kotamızı doldurmuş olacağız.

Neredeyse sucuk reklamlarında bile peydahlandı küçüklü büyüklü kalpler.

Üşenmedim, kendinizi ve sevdiceğinizi 14 Şubat katastrofobisinden nasıl kurtaracağınız konusunda küçük fikirler toparladım.

Umarım bir nebze yardımım dokunur.

- Şu pırlanta olayıyla bir helalleşin derim. Pırlanta reklamları, çiftleri öyle çıkmaz sokaklara itekliyor ki hakikaten üzülüyorum. Kadını bir çiçek, bir öpücük yerine muhakkak pırlantaya sevinen bir yaratık olarak kodluyor. Erkeği de yıllarca altında debeleneceği taksitler silsilesine atıyor. Yapmayın. Haliniz takatiniz yoksa bu maceraya atılmayın. Yemin ederim pırlantası olmayıp da yıllarca gül gibi geçinmiş onlarca arkadaşım var. Baylar bayanlar, pırlantasız da mutlu çift olunabiliyor. Tek taşmış, romantik sürprizlermiş hikâye. Daha kimsenin pırlanta yüzüğe sarılıp ısındığı görülmemiş bu dünyada. Ya da tek taşın omzuna yaslanıp ağlayabildiğine. Abartmayın, elinizdekinin kıymetini bilin.

- Beklentiyi düşük tutun. Tamam hayaller hepimizde var. Amerikan romantik komedi filmleri bir veriyor coşkuyu, ömür boyu kendimize gelemiyoruz. Kadınlar Cameron Diaz sanıyor kendini, erkekler Ashton Kucher. Bir kere senin boyun Cameron olmak için kısa, senin de o göbekle Ashton'a yolunun düşmesine çok var. Hayat 35 mm. filmlerdeki sıcak ışığa sahip değil. Evlerimiz, hayatlarımız çoğunlukla hayallerimizin gerisinde. Beklentiyi düşük tutun ki mutlu olma ihtimaliniz artsın. Şunu unutmayın ki eğer akşam eve gidince evde sizi bekleyen biri varsa en büyük zenginlik budur.

- Eğer dışarı çıkacaksanız ve hediye beklentiniz varsa, ki insanız olabilir, evde ayna karşısında hiç beğenmediğiniz bir hediyeye çok sevinmiş numarası yapmak için uzun uzun çalışın. En fenası Sevgililer Günü'nde kavga etmek ve ayrılmak. Eğer bu güne inananlardansanız bu tuzağa düşmeyin. O gece alttan alın ki ömür boyu 14 Şubat Sevgililer ve ayrılma yıldönümünüzü bir arada kutlamak zorunda kalmayın.

- Sırf Sevgililer Günü yalnız geçmesin diye bu tarihe yakın günlerde saçma sapan ilişkilere tamah etmeyin. Sonuçta 15 Şubat gelecek. Sonra ayrılmak için binbir dansözlük, aman efendim hata sende değil bende edebiyatları. Bir de ne vardı dur bakayım... Hah: "Sen benden daha iyisini hak ediyorsun..." hahahaha:)

KEBAPÇIYIZ BİZ

- Baktınız sevgilinizde o Aziz Valentine ruhundan eser yok... Yani eve gelince yerlerde yuvarlanan gül yaprakları, kalp şeklinde kutularda paketlenmiş hediyeler filan hak getire. Hemen toparlayın kendinizi. Sonuçta siz de bu kültürle harmanlanmış bir Amerikan ya da Avrupa genci değilsiniz. Toparlayın kendinizi. Atın kendinizi sevdiceğinizle birlikte bir kebapçıya. Verin lahmacun siparişini, vurun kendinizi çiğköfteye. Bakın garanti veriyorum, daha kebaba geçemeden nasıl da neşe kaplayacak ortalığı. Hele bir kadeh rakı da söze girdiyse. Değmeyin keyfinize. Kalpli çikolata da neymiş canım? Kanımızda kebap kültürü var bizim, halay var, sütlaç var ama kalpli şeyler... Allah koru Yarabbim. brrr:)

- Sevgililer Günü final hikâye, sevecek birini bulmuş ve biraz da sevilecek kadar şanslıysanız sıkıca tutun, elini bırakmayın. Biliyorsunuz, siz de öyle olunca her sabah Sevgililer Günü'ne uyanıyor insan...