Aşk, tutku ve evlilik
BAŞLIKTAKİ üç kelime de kendi başına karmaşık, zor kavramlar. Hele birlikte ele alındığında böyle şeylerin teorisi zor yapılır, çünkü işin içine bir de tutkular karıştığında insan beyninin kara deliğine gireriz. Zor olduğunu bile bile yine de haftalardır bu kavramları açmaya en azından kendi kafamda netleştirmeye çalışıyorum bu köşeden. Bugün teoriye yine girmektense bütün bu kavramları kendi içinde barındıran ve her evlilikte yaşanabilecek çelişkileri, acıları, tutkuları yaşamış olan bir birliktelikten bahsedeceğim. Aslında ben bu konuda yıllar önce yazmıştım ama bugün birlikteliklerin anlamı ve ruhu üzerinde düşünürken bu konuya tekrar dönme ihtiyacı hissettim. Biraz sonra göreceksiniz ki anlatacağım olayın her anı ayrı bir psikolojik analiz yapmaya uygun; hepsi için ayrı ayrı söylenecek çok şey olabilir. Ama bunu yapmak yerine ben yaşananların toplamından bir evlilik ve birliktelik dersi çıkarabileceğimizi ve kendi yaşamlarımızı daha iyi anlamaya ulaşabileceğimizi sanıyorum. Olayı sonuna kadar sabırla okuyun çünkü sonunda bütün birlikteliklerin temelinde yatan zorlukları ve de güzellikleri özetleyen çarpıcı bir sonuç var.
PIERRE BONNARD
Bugün ressam Pierre Bonnard‘ın yaşamına bakacağız. Diyebiliriz ki Bonnard ressam olarak var olmaya, uzun süre evli kalacağı Marthe adlı kadınla evlenince başladı. Marthe‘den önce Renée adlı bir kadınla birlikteydi, kadın onu çok seviyordu. Ancak Bonnard Marthe’yi bırakamadı onunla evlenmeyi tercih etti. Bunun üzerine Renée bir gün ölü bulundu, intihar etmişti. Bazı görgü şahitlerine göre kadın banyosundaki küvetin içinde boğularak ölmüştü. (Bu detayın neden önemli olduğunu biraz sonra anlayacaksınız.) Bonnard Marthe ile evlendikten sonra evine kapandı, Marthe de zaten anti-sosyaldi ve ikisi de sadece birbirleriyle neredeyse kimseyi görmeden yaşamaya başladılar. Bundan sonra Bonnard diyebiliriz ki sadece karısını çizmeye başladı. Bonnard‘ın Marthe‘nin 400’e yakın resmini yaptığı biliniyor. Resimlerin çoğunda (ilk resimde gördüğünüz gibi) Marthe banyo yapıyor olarak görülüyor. (Bunun Renée‘nin intihar biçimiyle bağlantısını görmek için Freud olmaya gerek yok herhalde).
Bonnard, Marthe‘yi evin her yerinde çizdi, sadece onu yatak odasında gösteren bir resim yok. Oysa birlikte yaşamaya başlmadan önce Marthe‘nin dağınık yatak üzerinde oturmuş ve siyah çoraplarını giyerken görüldüğü resimler vardı. Birlikte yaşamaya başlayınca yatak odası resimlerden tamamen çıktı. (Dağınık yatak fotoğrafları ve dağınık yatağın anlamları üzerine bir denemeyi de gelecek haftalarda yazmayı planlıyorum.)
MARTHE, BONNARD YOKMUŞ GİBİ DAVRANDI
Marthe hiçbir resimde poz vermedi. Bonnard, onu evin her yerinde gözlemlerdi ve hızla bir skeç çizer sonra da resim üzerinde çalışırdı. (Bunun, fotoğraf sanatının konuyu hazırlıksız yakalama uğraşıyla bağlantısı gayet tabii ki var). Bonnard bazı resimlerine kendini de bir detayda koyardı ya resimde bir kenarında tuvali tutan parmağı ya da Marthe‘nin çıplak görüldüğü banyo aynasında Bonnard‘ın da silueti gözükürdü. Bu şekilde Bonnard sanki bize “Marthe beni umursamadan yaşıyor gibi gözükebilir ama bakın ben onun hayatının bir parçası olmayı sürdürüyorum” demektedir. Bu aslında ikisi için de çok klostrofobik bir yaşamdı ama Bonnard‘ın bundan hiç şikâyeti yoktu. Marthe ise sevgisini açık bir şekilde gösteremese de Bonnard‘ı kıskanıyordu. Bonnard‘ın bir ara çizmeye başladığı Renée resimlerini atmasını istedi. Bonnard da bir tanesi hariç hepsini yok etti. Her ilişkiyi sadece onu yaşayanlar anlayabilir dışarıdan bakıp anlamaya çalışmanın galiba pek bir yararı yok.
O HEP GENÇ KALDI
onnard‘ın resimlerinde Marthe hiç yaşlanmıyordu. Aradan yıllar geçse de Marthe yaşlansa da Bonnard‘ın resimlerinde hep ilk tanıştıkları günkü haliyle kaldı. Marthe‘yi hep genç çizmesine rağmen Bonnard otoportrelerinde kendini hep olduğundan daha yaşlı ve çökmüş olarak çizdi. Belki de kendini öyle hissediyordu.
MARTHE ÖLÜNCE
Gayet tabii ki çoğu zaman hastalıklı olan Marthe ölünce Bonnard büyük bir darbe yedi. Kadın evden yok olur olmaz Bonnard yatak odasının kapısını kilitledi ve içeriye bir daha adım atmadı. Marthe‘yi de hayalinden çizmeye devam etti. Renée‘yi çizdiği ama diğerleri gibi yok etmediği tek resme de geri döndü. Onun üzerine de çalışmaya başladı. “Bahçedeki genç kadın” adını verdiği bu resmi de tamamladı. (İkinci resimde bu çalışmayı görüyorsunuz.) Renée bu resimde Bonnard‘a bakıyor, Marthe‘nin hiçbir resimde yapmadığını yapıyor ve ressama sevgiyle bakıyor.
O ÇARPICI DETAY
Şimdi resmin sağ alt köşesine dikkatle bakın. Orada ilk bakışta zor fark edilen bir figür göreceksiniz. Sağ alt köşede bir kadın silueti görülüyor. O da Bonnard‘a bakmakta olan Renée‘ye bakmaktadır. Biraz dikkatli bakılınca bu kadının Marthe olduğu ortaya çıkmaktadır. Ve işte sadece bu detay bile tüm evliliklerde olabilecek çelişkileri, tutku oyunlarını, derin zorlukları bize özetliyor. Ressam eski sevdiği kadını bile çizerken karısını kafasından atamamaktadır. Onun Renée hakkında düşüncelerini de denklemine katmak zorunda kalmaktadır. John Berger da büyük sanatın bu tür derin çelişkilerden doğduğunu, Bonnard bağlamında söylemiştir.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce