İyi yaşamak ve mutluluk
TOLSTOY, Anna Karenina’nın meşhur açılış cümlesinde, “Her mutlu evlilik aynı şekilde mutludur, oysa her mutsuz evliliğin kendine özgü mutsuzlukları vardır” demişti. Burada evliliklerin kendilerine çeşitli mutsuzluklar yaratmaktaki yaratıcılıkları güzel bir şekilde vurgulanırken mutluluk kavramı hayli küçümsenmiş. “Aynı şekilde mutlu olurlar” derken mutluluğun yakalanmasının kolay olduğu varsayılmış, mutluluğun ne olduğunu bile tanımlamanın çok zor olduğu unutulmuş. Mutlu olmak, bizim iyi yaşamayı arayışımızdan bağımsız değildir. “İyi yaşam biçimi hangisidir” sorusunu ilk olarak Sokrates sordu.
Sordu ve felsefenin tabiri caizse temelini kaydırdı. Bu soruyla felsefe kendi uğraşı alanına uzun yıllar boyu boğuşacağı bir sorunsalı sokmuş oldu. Sokrates üzerinde düşünülmüş, bilgiyle çalışılmış bir yaşamın iyi yaşam olduğunu düşünüyordu. Bu güzel bir tanım, bunu kabul etmek gerekiyor. Ancak evliliklerde bunun nasıl uygulanabileceğini görmek zor. Sokrates’in felsefi tavsiyesi, tek başınıza yaşarsanız belki uygulanabilirdi ama hayatı paylaştığınızda üzerinde düşünülmüş hayat beklentileri çatıştığında nasıl uzlaşma kurulacağı, nasıl bir ortak üzerinde düşünülmüş, çalışılmış yaşam kurulabileceği pek net değil.
KANT, ALDATMA KAVRAMINA KARŞI
Buradan hemen Kant’a geçmeliyiz. Kant iyi yaşamayı, “İnsanın seçtiği yaşam biçimini başka insanlarla da zengin ve tatmin edici bir ilişki içinde yaşaması” diye tanımlıyor. Bence Kant’ın bu tanımı, insanın hayatından aldatma kavramını tamamen çıkarmasıyla mümkün olabilecek bir şey. Çünkü evlilikte aldatma olduğunda ne eşinizle ne de yeni ilişkinizle zengin ve felsefecinin anladığı biçimde tatmin edici bir ilişki yaşayabilmek mümkün olabilir.
İSTEDİĞİNİZİ YAPIN
Tabii bunun bir uç noktasında Seneca da var. Seneca “kendi doğasıyla uyumlu yaşam kurabilmiş” insanların mutlu olacaklarını düşünüyordu. Bunun iyi yaşamın da temeli olduğunu vurguluyordu. Birçok erkeğin, bu felsefenin kendi doğalarına daha fazla uyduğunu söyleyeceğine eminim. “Benim doğamda çapkınlık var ve ben doğamla uyumlu bir yaşam kurdum, öyleyse mutluyum ve felsefi açıdan doğru, iyi yaşamı da buldum” denilebilir, bu da mümkün.
EGOİZM
Seneca’yla başlayan “stoik ekolün” insana hayli egoist davranma lisansı verdiğini görmeliyiz. Nasıl Kant’ın tanımı iyi yaşamı bulmak için insanın hayatından aldatmayı çıkarmasını gerektiriyorsa, Seneca’nın tanımı aldatmayı hayatta zorunlu hale getiriyor gibi. Egoist davranılarak mutlu olunabilir tabii. Bunun en mükemmel örneği Ayn Rand’dir. Biliyorsunuz, Ayn Rand, egoist düşüncenin kurucusudur. Kendinden emin, bilgisine güvenen insanların egoist davranarak, hiç kimseyi dinlemeyerek, doğru bildiklerini yaparak çok başarılı olacaklarını ve onların kuracağı dünyanın çok daha güzel olacağını düşünürdü. Bu felsefesini “Hayatın Kaynağı” (Fountainhead) ve “Atlas Vazgeçti” (Atlas Shrugged) adlı romanlarında çok güzel anlatmıştır. Bayan Rand burada sadece kendi idealleri peşindeyken tavizsiz ve egoist kararlılıkla davranan insanlardan bahsediyordu, ama özel yaşamında da Seneca’nın tavsiye ettiği gibi davranıyordu. Bayan Rand inanılmaz derece de çapkındı ve kocasını hep genç erkeklerle aldattı. Öğrencileriyle ilkesizce yattı ve çok da mutluydu.
BOŞANMA VE İYİ YAŞAM
Gördüğümüz gibi mutluluk, Tolstoy’un düşündüğü kadar kolay bir kavram değil. Ama yine Tolstoy her evliliğin kendisine göre orijinal mutsuzluklar yaratma becerisi üzerinde haklıydı. Mutsuzluklar bu kadar çeşitliyken boşanmaların fazlalığı da şaşırtıcı değil tabii ki. Ben bir süredir boşanmaların, iyi yaşam arayışımıza katkı yolları üzerinde düşünüyorum. İnançlı olmakla ahlak nasıl otomatik gelmezse, mutluluğun da otomatik gelmeyeceğini düşünüyorum. İnançlı çiftlerin evliliklerinde de seküler çiftlerin evliliklerine benzer sorunların ve ayrılmaların yaşandığını biliyorum
BOŞANIRKEN...
İnançlı insanlar doğru boşanma yöntemleri üzerine düşünürlerse seküler insanlara da bu konuda yol gösterebilirler. Ben, Alain de Botton’un “Ateistler İçin Din” kitabında söylediği gibi, dindar olmayanların hayatın önemli bazı konularında doğru davranış biçimlerini dindarlardan öğrenebileceklerine inanıyorum. Eğer inançlı insanlar, evlilik ve boşanma konusunda daha derin düşünüp bir sistematik ortaya çıkarırlarsa model olabilirler gibi geliyor bana. Örneğin, ben boşanmalarda “helalleşmenin” önemini düşünmeye başladım.
Her evllik bozulabilir, eşlerden birisi başka bir insana âşık olabilir veya evlilik başka nedenlerle tükenmeye başlamış olabilir, ama o an geldiğinde yolu ayırıp başka yönlere gitmek gerektiğinde eşlerin birbirine bakıp “Hakkını helal et” diyebilmesi çok önemli gibi geliyor bana. Bunun pratikte bir önemi var mı, belki yok ama bu helali almak ve vermek için davrandığınızda boşanmaya giden bir evlilikte bile belirli bir kaliteyi yakalayacağımızdan emin olmalıyız. Bunu gerçekleştirmek gayet tabii ki kolay değil, ama bir ideali düşünüp ona göre davranmak, belki felsefenin kökeninde olan ve bizlerin iyi ve mutlu hayat arayışımızın temelinde olan bir şeydir. Kim bilir...
Gramsci
KİTAP dükkânlarını dolaşırken raflara dikkatli bakarsanız, son zamanlarda Gramsci’nin kitaplarına ve onun hakkında yapılmış olan çalışmalara ilginin çok arttığını görürsünüz. Klasik Marksist düşünürler arasında Antonio Gramsci’nin günümüz sorunlarına ve ihtiyaçlarına en iyi cevaplar getiren düşünür olduğu zaten söylenir. Bu durum benim başıma yeni bir dert çıkardı. Zaten yeterince okumam gereken kitap yokmuş gibi çok uzun yıllar önce altını çizerek okuduğum “Selections from the Prison Notebooks” kitabını raftan tekrar indirdim. Ben bunu 1973-74 arasında ders kitabı olarak okumuştum, şimdi tekrar okumam gerekecek, sadece meraktan.
Bu haksızlık
WINE Advocate Dergisi’ni okuyordum, baktım en sevdiğim Pinot Noir’lerin fiyatı 15 doların altında. Amerikan piyasasına göre bu çok ucuz bir fiyat, bizde ucuz şarap aradığınızda mümkün değil kalitelisini bulamıyorsunuz. Kaliteye hem çok para vererek hem de ucuza ulaşma imkânı bence kapitalizmin, rekabetin ayrıcalıklı özelliği olmalı. Bizdeki gibi olduğunda ise azgelişmiş piyasa olabiliyor, o kadar.
Nihayet oldu
WINE Advocate Dergisi’ni yayınlayanlar, nihayet uzun zamandır beklediğimizi gerçekleştirdiler ve “Whisky Advocate” adlı dergiyi çıkardılar. Şaraba ne yapıyorlarsa viskiye de aynen onu yapacaklar, puanlar verecekler, eleştiriler yazacaklar, viskinin yanında ne yenir bunları yazacaklar. Benim gibi viski severler için vazgeçilmez bir dergi olacak bu. Gerçi benim tercih ettiğim ucuz viskinin bu derginin sayfalarında yer alabileceğini hiç tahmin etmiyorum ya o da başka bir konu.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce