Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Taraflar;

        1- Hasta veya hasta yakınları

        2- Hekimler ve onların haklarını savunan dernek ve odalar

        3- Hekimin uygulama yaptığı hastane veya kurumların yetkilileri

        4- Bu konuda müdahil olması ve yasal düzenlemeler yapması gereken bakanlık (Sağlık bakanlığı)

        Bu amaçla hazırlanan bir yasa taslağı var ve onun ayrıntılarına bir önceki yazımızda değindik. Ceza mahkemeleri tarafından hekim ve diğer sağlık personelinin tıbbi hataları için başvurulan ve Sağlık Bakanlığına bağlı özerk bir bilirkişi kurulu olan Yüksek Sağlık Şurası’na 1930 yılından bu yana yaklaşık 70 yılda 10 bin dosya gönderilmişken, bu sayı son 5 yılda 932 olmuş ve dosyaların yaklaşık %20 sinin kadın doğum uzmanlarına ait olması dikkat çekici. Yüksek Sağlık Şurasında son 5 yılda incelenen dosyaların yaklaşık yarısında sağlık personelinde kusurlar olduğu saptanmıştır. Aynı şekilde Tabip Odaları Onur Kurullarına hekim hataları ile ilgili olarak yapılan başvurularda son yıllarda ciddi artışlar olduğu görülmüştür.

        Başvuru artışlarında hastaların artık haklarını aramakta daha aktif olmalarının yanı sıra alt yapıları hazırlanmadan tıp fakültelerinin sayısını arttırma ve haddinden fazla öğrenci alınması sonucu eğitim kalitesinin düşmesinin rol oynadığı kanaati hakimdir. Fakat bunun yanı sıra öğrencileri yetiştiren hocalarda da bariz hekim hataları ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu nedenle hasta yakınlarının hekimi cezalandırılmasının hukuktan beklenmesi yerine kendilerinin bu işe soyunmalarına ait vahim örnekler de olmuştur. Geçmişte başarılı bir kalp cerrahisi hocasının, yakın dönemlerde de Tıp Fakültesindeki Cerrahi Profesörünün bu nedenlerle kaybedildiği hafızalarımızdadır.

        Hekimlik sırasında “bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeni ile bir hastanın zarar görmesi olayına , hekimliğin kötü uygulanması" adı verilmektedir. Tıbbi girişim esnasında neden oldukları yaralama ve ölüme sebebiyet durumlarında hekimler hakkında özel yaptırım getiren bir kanun yoktur. BU durumlarda T.C.K 455 ve 459. maddeleri kullanılmaktadır. Bu genel maddeler çoğunlukla yeterli değildir ve bu nedenle “Tıp Hukuku” başlığı altında çağdaş gelişmelere paralel yeni yasal düzenlemelerin oluşturulması gerekmektedir.

        Tüm tıbbi girişimler belli bir risk taşımaktadır. İzin verilen risk’in tıbbi karşılığı “Komplikasyon” dur. Günümüz hukuk anlayışında, hekimler ve diğer sağlık personeli çalışmalarını "izin verilen risk" kavramı çerçevesinde yerine getirirler. Her tıbbi müdahalenin normal sapmaları ve riskleri vardır. "İzin verilen risk" olarak ifade edilen , tıbbın kabul ettiği normal risk ve sapmalar çerçevesinde hareketleri dolayısıyla kötü sonuçlar meydana gelse bile hekime sorumluluk yükletilmemektedir. Fakat komplikasyon durumunda önemli olan hekimin bu gelişme karşısındaki duruşu ve derhal alınması gereken tedbirleri alması ve ortaya çıkan durumu hasta veya yakınlarıyla paylaşması gerekir.

        “Komplikasyon ile Hekim hatası” arasında herhangi bir fark var mıdır? Kuşkusuz ikisi arasında belirgin farklar vardır. Uzmanlık dernekleri ve Türk Tabipler birliği ortaklaşa uzmanlık alanlarının standartlarını belirleyerek neyin komplikasyon (izin verilen risk) neyin hekim hatası (mal praktis) olduğu sınırlarının günümüz koşullarına göre belirlemeleri gerekmektedir. Fakat bu kurumlar böylesine önemli bir görevi yerine getirmekte geç kalmışlardır. Bu konuda ufukta herhangi bir çalışma da henüz gözükmemektedir.

        Hekim hatalarının azaltılması için ; Kayıtlar iyi tutulmalıdır. Hastane kayıt sistemleri güvenli ve standart hale getirilmelidir. Tıp eğitimi iyileştirilmelidir. Bunun için fakültelerin alt yapıları sağlamlaştırılmalı, Hekimlerin iş yükü azaltılarak günde 25 den fazla hastaya bakmamasının sağlanmalıdır. Hekimlere yetki ve sorumluluklarını anlatmak için Tıp fakültelerinde tıp hukuku, tıbbi etik ” hasta ve diğer sağlık çalışanlarına davranış bilimi” ve adli tıp eğitimi kapsamlı bir şekilde verilmelidir. Mezuniyet sonrası eğitim programları hem hekim, hem de hukukçulara yapılmalıdır. Tabip odaları, sağlık müdürlükleri ve barolar, Adli Tıp Uzmanları Derneği ve daha ne kadar konuyla ilgili STK veya resmi kuruluş varsa bu eğitimlerde görev almalıdır.

        Hukuk fakültelerinde de konuyla, ilgili eğitim yetersizdir. Bu durum ilerde avukat, savcı ve hakim olacak kişilere de yansımaktadır. Sağlıkçılarla hukukçular arasında hem bir dialog kopukluğu hem de bir çekişme söz konusudur. Hasta ve hekim haklarını koruyabilmek için, hekim hatalarının tespitinde doğru ve sağlıklı sonuçların saptanmasında önemli rol oynayan bilirkişilik görevini üstlenen ancak ülkemizde sayısal olarak son derece yetersiz durumda Adli Tıp uzmanlığı geliştirilmeli ve özendirilmelidir.

        Hekimlik Meslek Etiği Kuralları

        Türkiye’de hekimlik yapma hakkını kazanmış olup mesleğini uygulayan tüm hekimler bu kuralların kapsamındadır. Hekimin öncelikli görevi, hastalıkları önlemeye ve bilimsel gerekleri yerine getirerek hastaları iyileştirmeye çalışarak insanın yaşamını ve sağlığını korumaktır. Meslek uygulaması sırasında insan onurunu gözetmesi de, hekimin öncelikli ödevidir. Hekim , bu yükümlülüklerini yerine getirebilmek için, gelişmeleri yakından izler. Görevlerini yerine getirirken, hekimin uyması gereken evrensel tıbbi etik ilkeleri yararlılık, zarar vermeme, adalet ve özerklik ilkeleridir. Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeni ile bir hastanın zarar görmesi “hekimliğin kötü uygulaması" anlamına gelir. Hekimler; kendi meslektaşları ve insan sağlığı ile uğraşan öteki meslek mensupları ile iyi ilişkiler kurmalı, meslektaşlarına veya tedavi ekibinin bir başka üyesine karşı küçük düşürücü davranışlarda bulunmamalıdır.

        Hekim meslektaşları ile meslek uygulaması konusunda uzlaşmaz bir anlaşmazlığa düştüğünde ya da tıp etiği açısından yanlış davranan bir meslektaşının bu davranışını kasıtlı bir biçimde sürdürmesi durumunda yerel tabip odasına konuyla ilgili bildirimde bulunmalıdır. Görüldüğü gibi her şey açıkça yazılmış. Ama prosedürler yukarıda yazıldığı gibi yürümüyor.

        Doktor hataları ile ilgili ülkemizde yetersiz de olsa bazı araştırmalar yapılmakta. Bir üniversite görevlisinin tez çalışması şeklinde yapılan bir araştırmasına göre hata yapan doktorların yüzde 79'u özel hastanelerde görev yapıyor. Ölümle sonuçlanan hatalarda ise mağdurların çoğu kadın. Haklarında şikayet olan hekimlerden savunma istendiğinde olumsuz davrandıkları gözleniyor. Bu çalışmada en az hata üniversite hastanelerinde görülüyor. Sanki ilk bakışta üniversitelerin yüksek standartlarda hizmet yaptığı ve bunun sonucu olarak hatalarını en aza indirgediği sonucu çıkmasına rağmen bu tamamen hayal mahsülü. Bize göre üniversitelerin bu araştırmada masum çıkmasının sebebi ; araştırmayı yapan kurum da bir üniversite ve yanlı davranılma olasılığı oldukça fazla. Kamu veya üniversite hastanelerinde sorunla karşılaşan hastaların başvuracağı makamlardan ters tepki görmeleri olağan bir durum. Bu nedenle sorunlarını daha etkin kurumlara taşımaları oldukça zor.

        Bu çalışma zaten tıbbi hata yapıldığı için onur kurulları tarafından cezalandırılan olaylara bakılarak saptanmış. Yani tespit yargı sonuçlarından değil onur kuruluna sevk edilen hekimler esas alınarak yapılmış. Yukarıda dediğimiz gibi onur kurullarına üniversite mensubu hekimlerin hataları ya pek az taşınmakta ya da onur kurulları kusura bakmasınlar bu durumlarda ayrımcılık yapabilmekteler.

        Tıbbi hata saptanan dosyaların önemli bir bölümünün özel hastanelerden çıkmasının bir başka nedeni de hasta beklentilerinin burada daha yüksek olmasından ve bu işlem için para vermelerinden kaynaklanıyor. Devlet veya üniversite hastanesine başvuranların beklentileri daha az.

        Hastaların şikayet etme nedenleri de oldukça ilginç. Hastaların bir kısmı tedavisinden memnun kalmadıkları uzmanı değiştirdikten sonra gittikleri diğer hekimin öncekini kötülemesinden etkilenerek şikayet etmeye karar vermiş.

        Doktor hataları son on yılda ülkemizde de çok sık duymaya başladığımız bir kavram. Yani daha önce yoktu da son zamanlarda tıbbi hatalar üst üste gelmeye mi başladı. Tabi ki hayır. Sebep “Medya” Zira basının en çok sevdiği ve sürekli gündeme taşıdığı konuların başında bunlar var. Halbuki yargıya gidildiğinde bazı durumlarda cezayı gerektirecek bir durum ortaya çıkmayabiliyor. Fakat hasta avukatları bazen öyle medyatik şov yapıyorlar ki okurlar veya ekran başındakiler daha baştan hekimin savunması alınmadan onun suçlu olduğuna inanmaya başlıyor. Kısaca basın bu şekilde yargıya müdahale ediyor. Bu avukatların bazıları özellikle medyada yer alabilmek için bu gibi davaları ücretsiz bile takip ediyorlar.

        Tıpta hekim hatalarıyla en sık karşılaşılan cerrahi dallar. Bu branşlarda hatanın nedeni sadece bir hekim olmayabiliyor. Ekipte olan diğer doktorlardan da hatalar kaynaklanabilir. Hatta yeterli donanımı olmayan veya işletme kusurları olan bir hastanenin kurumsal şahsiyeti de bu durumda sorumlu olabilir.

        Diğer meslek gruplarına göre hekim hataları farklı bir boyuta sahiptir. Çünkü insanda yapılan uygulamalarda daha farklı bir yaklaşım ve titizlik gerekmektedir. Bunun ortadan kaldırılması için tıbbi işlemleri yapan ekibin insan vücudu üzerinde çalıştığının bilincinde ve kurallar çerçevesinde ve bilimsel doğrulardan ayrılmadan uygulamalar yapmaktan asla vazgeçmemesi lazımdır.

        Doktorların, kişinin hastalığına müdahale etme hakkını kendisinde bulunduran özel ve diğer insanlardan üstün olan konumunu nasıl algıladığı ve kendisini nerede hissettiği mutlaka yapılması gereken bir araştırma konusudur. Öte yandan hekimin bu konumunu sokaktaki adam ve hastaların nasıl algıladıkları da incelenmelidir. Bazen gerçekten büyük bir güç olabilen doktor kendini nereye kadar kontrol edebilir? Bu arada kurallar dışına çıkarak kendi doğrularını uygulama sonucu hastaya zarar verebilme olasılığına karşı neler yapılması gerekir?

        Halbuki tıbbi uygulama prosedürleri çok ayrıntılı olarak hazırlanmıştır. Fakat hekimin bu algoritim esasına dayalı kurallar zincirini nereye kadar doğru nereye kadar yanlış uyguladığını ortaya koyacak bir izlem formu henüz yoktur.

        Diğer Yazılar