Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hasta hakları; hastanın varlığına saygı ile başlayan, kendi yaşamı ve vücut bütünlüğü hakkında eksiksiz bilgilendirilerek özgür ve ulaşılabilen en doğru kararları almasını sağlayacak olan davranış biçimini belirleyen bir hukuksal ve ahlaksal ilkeler bütünüdür. Bugün yüzyıllar öncesinin hekim hasta ilişkileri maalesef değişmiştir. Bazen hasta doktorunu ancak son aşamada tüm tetkikler yapıldıktan sonra görebilmektedir. Artık teknolojinin gelişimi ve branşlaşma çağı başlamıştır. Sağlıktaki hizmet dağılımı ve maliyet/yarar hesapları, hekimlik pratiğinde tıbbi bilgiden daha geçerli düzeye çıkmıştır. Hekimin kişisel becerileri yerine teşhiste kullanılan mekanik araçların gelişmişliği ve bunların kullanabilmesi daha ön plana çıkmaktadır.

        Gelişen teknoloji daha geniş kitlelerin yaşamlarını uzatmasına karşılık, hasta-hekim ilişkisini birebir ilişki kurma düzeyinden uzaklaştırmıştır. Artık hekim-hasta ilişkileri eskiye oranla tamamen değişmiş, yerini rekabetin ana ilke olarak yer aldığı küresel ekonominin yönlendirdiği bir pazar haline bürünmüştür. En iyi tanı ve tedavi aygıtlarına sahip olmak, daha lüks hastanecilik hizmetleri vermek her şeyde olduğu gibi sağlık alanında da geçerli akçe haline gelmiştir.

        Gelişmelere rağmen meslek hataları da giderek artmaktadır. Tıbbi uygulama hataları uluslar arası deyişiyle Malpraktis son yıllarda tüm dünyada tartışılan, etik, hukuki, tıbbi, eğitimsel ve yönetimsel yönleriyle çok boyutlu bir konudur. 3 şekilde ortaya çıkabilir.

        1-Hekimin risklerini ve olumsuz sonuçlarını bile bile hastasına bir tedaviyi ya da ameliyatı uyguladığı durumlarda olduğu gibi “kastın” söz konusu olduğu durumlar

        2-Hastanın büyük ve açık bir “ihmal” sonucu zarar gördüğü durumlar,

        3-Hastanın zarar görmesine yol açan bu durumun “bilgi eksikliğinden” kaynaklandığı şartlar.

        Dünya Tıp Birliği 1992 yılında, tıbbi uygulama hatalarını "hekimin tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zarar" olarak tanımlamıştır. Tıbbi uygulama sırasında yapılan hataları şu alt başlıklarda incelemek mümkündür.

        1- Hekimin tedavide doğru yargıya varma hatası: Bunun nedenleri ilgi eksikliği, kasıt veya ihmal olabilmektedir.

        2-Mekanik ve teknik hatalar: Tanı veya tedavide kullanılan ekipman ve tıbbi teknikle ilgili olarak yapılan hatalar

        3- Hastaya yapılan tanı veya tedaviden alınacak sonuçların farklı şekilde hastaya yansıtılmasının onlarda farklı bir beklenti yaratmasına bağlı hatalar.

        5- Tanı veya tedavi yapan kurumlardan kaynaklanan sistemsel hatalar

        Tıbbi hatanın ortaya çıktığı bir durumda sorulması gereken bazı temel sorular şunlardır:

        1. Hekim tedaviye başlamadan yeterli bir öykü aldı mı?

        2. Hekim gerekli olan fizik muayeneleri yaptı mı?

        3. Konulan ön tanıya uygun olarak lazım gelen testler yapıldı mı?

        4. Hekimin tanısı ve buna uygun olarak seçtiği tedavi doğru muydu?

        5. Ortaya çıkan komplikasyonun tanısı doğru biçimde ve zamanında kondu mu?

        6. Bu komplikasyonı ortadan aldırmak için uygulanan tedavi planı uygun ve yeterli miydi?

        7. Kısaca bu komplikasyon önlenebilir nitelikte miydi?

        Genel olarak değerlendirmek gerekirse, hekimin tanı ve tedaviye giden bu karar verme sürecinde bazı noktalarda ciddi hatalar yapabilir.

        1) Tanının yanlış konulması: Hekimler hatalı olarak, gerçekte söz konusu olmayan bir hastalık olduğuna inanarak farklı bir tanı koyabilir. O zaman yan etkisi fazla olduğu halde bazı ilaçları verebilir belki de büyük risk taşıyan gereksiz bir ameliyat yapmaya karar verebilir. Ya da tersine hemen ameliyat kararı verilmesi gereken bir hastasını bekletir bu nedenle hastada daha sonra geri dönülmez sorunlar ortaya çıkabilir.

        Örneğin kadın doğum uzmanında doğumsal sakatlıkların tanınmaması, anne ve bebeğin klinik durumunun doğru değerlendirilememesi, yüksek riskli gebeliklerin belirlenememesi sık hata yapılan ve dava konusu olan durumlardır.

        2) Hatalı Tedavi Kararı: Hastaya konulan tanı doğru olsa da tercih edilen tedavi yöntemi, yetersiz hatta yanlış olabilir. Cerrahi dallarda alınan operasyon kararlarında yanlış yapmamak önemlidir.. Dahili bilimlerde ise özellikle ilaç seçimlerinde ve onların birbirlerini etkileme olasılığı göz ardı edilmelidir.

        Ameliyat sırasında vücutta unutulan yabancı cisimlerle ilgili davalar da oldukça sıktır. Bu durumun herhangi bir bahanesi yoktur. Sterilizasyonun yapılmaması veya onam alınmadan yapılmış olması dava konusu olabilir.

        3) Önlenebilir bir olumsuzluğu önceden fark edememek: Tedavi sürecinde bazı durumlarda tıbbi uygulamaların riskli ve olumsuz sonuçları olabileceği baştan bilinmektedir. Buna rağmen uygulama kararı alınabilir. Zira bu gibi olumsuzluklar göze alınamazsa, tedavilerin bir çoğu gerçekleştirilemez. Ancak, bu risklerine rağmen önlemler alınarak hasta sıkı şekilde takip edilerek uygulamaya karar verilebilir. Her şey doğru ve eksiksiz olsa bile uygulanan operasyon veya verilen ilacın nadir de olsa karşılaşılabilecek yan etkilerinin önlenmesi için hekim deneyimli, duyarlı olmalı, bu gibi sorunlarda orada bulunması gereken teçhizat veya düzeltici ilaçların hazır olmaması, bu komplikasyondan hastanın zarar görmesini önleyebilecektir. Bu tür durumlarda bu riskler sonradan ortaya çıksa bile, hekimin haklılığını her ortamda savunulabilecektir. Doğum hekimlerine karşı malpraktis iddiaları, özellikle doğum veya bir girişim sırasında veya ameliyat sonrası bakımda ihmaller olabilmesidir.

        4)Hastasını terk etme ve hastaya gösterilmesi gereken özen eksikliği: Özellikle hekimlerin yaptığı doğum hatalarından biri de çocuğun doğumundan sonra halen devam etmesi gereken tedavinin erken kesilmesidir. Hekimin yerine yeterli bir tıbbi bakım sağlayacak olan birisini bırakmadan, hekim-hasta ilişkisini tek taraflı kesmesinden şikayetçi olan hasta yakınlarına rastlanmaktadır. Hastanın hemşireyi çağırdığı halde gelmemesi, hastaya gerekli acil müdahale yapılmadan veya hiç muayene etmeden sevk edilmesi de sık rastlanılan hatalardan birisidir .

        Hekimliğin en başta gelen ilkeleri “önce hastaya zarar vermemektir”. Yani faydalı olacağı bilinse bile zarar verme riski yüksek bir tedavi kararı alınırken birkaç kere düşünmek gerekir. Bu denge etik bir dengedir. Bu sırada hasta ve/veya yakınlarının görüşlerine başvurulması bu dengeye önemli bir katkı getirir.

        Hekimin, mesleki uygulamalar sırasında sorumlu sayılabilmesi için, ödevlerini tanımlamak ve bu ödevlerin yerine getirilip getirilmediğini saptamak gerekecektir.

        Bu ödevler;

        -Hekimin hukuksal ve mesleki olarak hasta bakmaya “yetkili ve yeterli” olması,

        -Hekim hasta ilişkisinde tıbbi, etik ve hukuksal olarak mesleki ilkelerin gözetilmesi,

        -Her türlü müdahale için hastasının aydınlatılmış ve bu konuda onayını almış olmalıdır.

        Hastada bir zarar ortaya çıktığında, ortaya çıkan zararın, tıbbi uygulamadan kaynaklanıp kaynaklanmadığını, uygulamanın kusurlu olup olmadığını belirleme görevi, tıbbi bilirkişilere aittir. Tıbbi uygulamadan kaynaklanan zarar aynı ortam şartlarında ve aynı yetkinlik düzeyinde başka bir hekimin göstermesi gereken özen gösterildiği halde" öngörülemeyecek bir sonuç olduğuna karar verilirse bu istenmeyen bir sonuçtur yani komplikasyondur ve hekimin bunda sorumluluğu yoktur .

        Bu hukukta "izin verilen risk" olarak ifade edilen kavramın tıpta karşılığıdır.

        Bir başka anlatımla; hekimlerin tıbbi uygulamaları sırasında hastada oluşturdukları zararlarda, olağan tıbbi standartlar söz konusu olmasına ve her türlü tedbirin alınmasına rağmen ortaya çıkmasından kaçınılamayan zararları komplikasyon olarak kabul ederken; ihmal, bilgi ve beceri eksikliği vb. nedenlerle ortaya çıkan ve bu durumlarda alınması gereken standartlarından sapmaları da kapsayan ve hastada bir zararla sonuçlanan, hatalı tıbbi uygulamaları ise malpraktis olarak kabul etmekteyiz.

        Tıbbi standartlarının belirlenmesinde; ortam şartları (uygulamanın yapıldığı yerin, teknik donanımı ve bu uygulamanın yapılmasına uygun olup olmadığını, uygulamanın acil ya da normal şartlarda yapılıp yapılmadığı ve olay yerinin özellikleri), kişinin yetkinlik düzeyi göz önünde bulundurulur.

        O halde bu gibi durumlarla karşılaşan kişilerin haklarını nasıl aramaları gerektiği konusuna sıra geliyor. Hastasına tıbbi bir hata yapıldığına inanan hasta yakını hangi kuruma ve hangi şekilde başvurması gerekeceğini bir sonraki yazımızda ele alacağız.

        Prof.Dr.Turgut Göksoy

        Diğer Yazılar