Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        PARİS

        15 sene önce sıcak dalgası vurup gittiğinde, Fransa 15 günde 15 bin “fazladan ölüm” saydı.

        İstatistiğin yorumuna göre, bu tamamen aşırı sıcaklara bir fazlalıktı.

        Birkaç sene sonra bu istatistik, “sıcak yazın tamamında 20 bin ölüm” olarak değiştirildi; acil servis çalışanlarının sendikasına göre 25 bindi aslında.

        İtalya’da 21 bin, Avrupa’da 70 bin ölüm olmuştu 2003’te.

        EN ZAYIF HALKA

        Şimdi yine bir sıcak dalgası çarptı. Sürekli “alarm” veriliyor.

        Hastaneler dolu, vantilatör kıtlığı yaşanıyor, her köşede “serinleyin, su için” anonsları.

        Geceleri güvenlik için kapatılan harika parklar, “sıcakta nöbetçi serinlik” olarak sabaha kadar açıldı.

        Özellikle bakımevlerindeki yaşlılar klimalı bölümlerde toplanıyor. Klima? Apartmanların çoğunun eski, kiminin tarihi ve dokunulmaz olduğu bir şehirde, “klimanın dış ünitesi”ne yer yok! O yüzden, “evden çıkma sakın” çoğu zaman manasız bir tavsiye; çünkü evde boğulmak da mümkün.

        Ayrıca yaşlıların çoğunun yalnız yaşadığı, bazı tedbirlere fiziksel veya maddi güçlerinin yetmediği dikkate alınırsa...

        En zayıf halka ise, soğukta da sıcakta da “evsizler.” Gençler, hastalar, alkolü fazla kaçıranlar da tabii; fakat yine onların yaşlıları.

        Sıcağın saldırısında ön cephede ölenler böyle!

        Su içmek de yetmiyor; çünkü hastaneleri dolduranların dörtte bir kadarı “Hiponatremi”den, yani yeterli beslenmeden aşırı su içmekten hasta.

        KİRLİ SICAK

        Sıcak tek başına gelmiyor.

        Beraberinde “hava kirliliği”yle birlikte çullanıyor.

        Onlar birbirinin yumurta ve tavuğu: Kirlilik, karbon dioksit,fabrikalar, araçlar, tarımda kullanılan gübre vesaire ozonu yaralıyor; daha çok yaralıyor, iklim savrulmaları çoğalıyor. Ozon da kirliliği bin beter iade ediyor.

        O yüzden, “Sıcağa dikkat, bol su için”le kalmıyor; belli kriterin üzerinde kirlilik kusan araçlara trafik yasağı, toplu taşımayı teşvik için 3,5 Euroya günlük bilet, konut alanlarındaki park yerlerini bedava yapmak, belirli yollarda araç hızını 20 kilometre ile sınırlamak gibi tedbirler bir ötekine sarılıyor.

        2004’ten sonra devreye giren bir karar da, “Aşırı sıcaklarda, klimasız işyerlerinde çalışmama, işe ara verme hakkı.”

        Astım, solunum yolları ve kalp hastalıklarında, sıcak ve kirliğin ittifakına karşı ayakta ve hayatta kalmak ise kolay değil.

        BÖYLE DEVAM EDERSE

        15 yılda nüfus, göç, yaşlı oranındaki artışa karşın acil servis yatak ve personelinde yeterli artış olmaması ciddi sorun ise de, 2003 dersleri 2018 sıcağının şiddetini azaltmış durumda.

        2003 felaketinden sonra devreye giren “Milli Sıcaklık Planı” gibi kalkanlar var.

        Lakin dünyanın her köşesindeki akademik araştırmalardan gelen son uyarıların özeti şöyle:

        “Paris Anlaşması’ndaki tedbirlerle dahi… Buzullar çözülmeye, ormanlar tükenmeye, gaz kusulmaya devam ederse… Bir domino etkisiyle yeryüzü altüst olacak…”

        Bu özet “Denizler kabaracak…” diye devam ediyor ve esasen bütün dinler, inançlar ve efsanelerin neredeyse sabit cümlelerinden değil mi bu?

        Bütün felaketlerin ve her türlü kıyametin!

        Not: Ağabeyim Erdem Talu’nun kaybından dolayı acımızı paylaşan, arayan, düşünen, mesaj ileten herkese çok teşekkürler. Ağustos, doğduğum ay, bir kızımın aynı gününde doğduğu bu sıcak ama güçlü ay; annemin ve ağabeyimin veda ettiği ay da oldu, ne tuhaf!

        Diğer Yazılar