Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        1. Geçen yılın şampiyonunun şampiyon olup olmadığı belirsizdi.

        2. Bu yılın şampiyonu şampiyon sayılmadı.

        3. Şampiyon kesinleştirmek için “süper final” oynandı, şikeye karşı; ama küme düşeni belirlemek için “süper finiş” oynanmadı; sanki oralarda şike olmazmış gibi. Onlar da bunu kuzu kuzu kabul etti. Zaten şike yapanın küme düşmesi engellenmiş; tertemiz oynayana bir “play off” şansı dahi verilmemişti.

        4. İlk dörtten sonraki dört takım fazladan onca maç oynadı, Avrupa için.

        Ama oradan kimse Avrupa’ya gidemedi. Giden başka yerden hak etmişti.

        5. İlk dördün dördüncüsü bir final daha oynayacaktı; ama ertesi gün bir de baktık, gerek kalmadı.

        6. Bütün liglerde kupa finali az çok lig bitmeden oynanmışken; burada, lig finalini kaybedene, üç gün sonra git bu moralle bir de kupada final oyna, dendi. (Almanya da sonraydı ama aynı dramatik durum yoktu!)

        7. Galatasaray, Kadıköy’de, üstelik kazanmayı hak ettiği maçta beraberliğe sevinmişti diye eleştirilmişti; bu kez hak etmediği maçta beraberliğe sevinmesi kupayla ödüllendi.

        8. Fenerbahçe Galatasaray’la berabere kaldığı için mi, Beşiktaş’la berabere bile kalamadığı için mi kupayı kaybetti; size kaldı!

        9. Son haftaya girerken, Beşiktaş’ı üçüncü, Trabzonspor’u dördüncü yazdılar.

        Maç berabere bitti. Gizli kalmış yarım puan yüzünden Trabzon üste çıktı.

        10. Federasyon kupayı ne yapacağına bir gün önce karar verdi; aslında öyle olmadı, maçtan sonra karar verebildi. Aslında öyle de olmadı; karar veremed; soyunma odasında kakalamaya çalıştı. Federasyon sanki İddaa’da Fenerbahçe’ye yatırmıştı kupayı!

        11. Kupanın verilmesi için Başbakan’ın talimatı gerekti; Başbakan’ın talimatıyla bile ampuller yanmayıp direndi; tören karanlığa kaldı.

        12. Şampiyonluk şu yüzden hak edende kaldı: Diğerlerine attığı 9, 21 ve 22 puanlık farklar ceza gibi eritildi; nihayetinde ancak tek puanlık fark koruyabildi.

        13. Şampiyon şu yüzden şampiyon olamayabilirdi: 6 final maçından sadece ikisini kazanabildi! Arenasında tek maç bile kazanamadı.

        14. Onca maçın gizli yıldızı Bursaspor oldu. Kupa’da final oynamakla kalmadı; ilk yarıyı düşme hattından sadece 7 puan üstte, 13’üncü kapatıp sezonu önce 8’inci, sonra 5’inci bitirdi. Kendi oyuncuları eksik rakibe karşı bile oynayamayan Beşiktaş’a da, “Adam gibi adam Ertuğrul Sağlam” ile “yedeklerle bile adam gibi oynayan” Bursalı futbolculara teşekkür kaldı!

        15. Geçen yılı şaibeli, bu yılın kupa töreni ıslak karanlıkta geçen; geçen yılı mahkemelik, bu yılın finali Başbakanlık olan; Adliyede suçlanıp federasyonda aklanan bir “oyun”a da, “Futbol”dan ziyade, “Bizans oyunu” demek kaldı!

        Boynunda atkıyla…

        Bunları herhangi bir şiddeti övmek için yazdığımı düşünmeyin ama siz de karar verin, mantık nedir, diye!

        Üniversite öğrencisi Cihan; statta sahaya yahut stat dışında bir sürü yanıcı, yakıcı atsa da atmasa da, kimse bunu görmese de, ileride bir durakta puşiyle yakalandığında ne olacaktı?

        Sadece saha kapatma cezasına mı sebep olacak yoksa hayatı, onun işlediği bile belirsiz, delilsiz bir suçtan ötürü, sırf boynunda puşi, kimliğinde Kürt olduğu için 33 yıla (11’e indi) mahkum mu olacaktı?

        22 yaşındaki üniversite öğrencisi Cihan; benzinlikte polis otoları devrildikten sonra, bir durakta boynunda puşiyle görülüp zanlı diye alınsa; adi suç mu denecekti, yoksa “örgüt şüphesi”yle kafadan 25 ay tutuklu kalacak, sonra “örgüt olmasa bile örgüte yardım suçu”ndan 33 (11) yıla mı mahkum edilecekti?

        Yahut onca saldırıdan, onca şiddetten, onca öfkeden sonra; boynunda Fenerbahçe atkısı bulunan herkes, sadece bu yüzden, şiddetin, örgütün parçası mı sayılacak?

        Ya da, bugün Fenerbahçeli medya; ama emin olun, başka bir sefer de ötekiler; “kışkırtma, haklı öfke; zaten birikmiş tepkiler”den bahsederken; bunun bir kelimesini dahi, tarih boyunca canı, kişiliği, kimliği, hayatı ezilmiş herhangi bir insana, topluluğa da bahşedebilecek mi?

        Öyle bir kanun var ki; vicdan bir yana, mantığı da yok!

        Bizde var mı onlardan peki?

        Diğer Yazılar