Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Anayasaların bir toplumsal sözleşme metni olduğu söylenir. Gerçekten de anayasaların toplumla devlet arasında bir toplumsal sözleşme niteliği taşıması çok önemlidir. Ama genellikle bu niteliği taşıyan anayasalar çoğunluğu oluşturacak sayıda değildir. Yeryüzünde iki yüz civarında devlet olduğu düşünüldüğünde bunların ne kadarının böyle bir sözleşme metnine sahip olduğu söylenebilir? Tabii ki burada kastedilen şey, devletin herhangi bir

        yazılı anayasa metnine sahip olup olmaması değildir. Buradaki mesele toplumun devletiyle sözleşme yapabilecek düzeye gelmiş olup olmamasıdır. Yoksa her devlet kendisine göre bir anayasaya sahip olduğunu iddia edebilir.

        TOPLUMSAL SÖZLEŞME

        Toplum ve devlet arasındaki ilişkiler uygarlık aşamasından bu tarafa sorunlu olagelmiştir. Devletin toplum tarafından sınırlandırılması oldukça yeni sayılabilecek bir olgudur. Modern döneme kadar devlet ve toplum arasındaki ilişkilerin devletten topluma doğru belirlenen bir ilişki çerçevesinde geliştiği ve sürdürüldüğü bilinen bir husustur. Ancak modernleşmenin dinamikleriyle toplumun devlet karşısında güçlenmesi, çoğulculaşması, sınıfsal farkların artması, orta sınıflaşmanın gelişmesi ve benzeri olaylarla birlikte, devlet toplum tarafından sınırlandırılabilecek bir siyasal süreçle karşı karşıya kalmıştır. Bu gelişmelerin çok kolay

        olmadığı, tarihin bilinen çeşitli siyasal çalkantılarının, devrimlerinin ve büyük olaylarının sonucunda yaşandığını çeşitli örnekleriyle hatırlayabiliriz.

        Toplumların devletle sözleşme yapması önemli hususları beraberinde taşır. Bunlardan ilki devletin toplumun rıza göstereceği bir hukuk çerçevesi içerisinde sınırlandırılmasıdır. Burada kastedilen şey, siyaset alanı içerisinde devletin erkinin daraltılması ve bir hukuka bağlanmasıdır. İkincisi, devlet içerisinde örgütlenmiş olan bürokratik ve askeri yapıların siyasal iradeye tabi kılınmasıdır. Buradaki siyasal irade toplumsal sözleşme yapan ya da yapma gücünü elinde bulunduran sivil toplumun siyasi iradesidir. Üçüncüsü, devletin bireyle olan ilişkilerini düzenleyecek ilkeleri ortaya koymaktır. Dördüncü ise toplumla birey arasındaki ilişkilerin esaslarını tespit etmekten geçmektedir.

        ÖZGÜRLÜKLERİ KORUMAK

        Bahsettiğimiz hususlar kısaca devlete karşı toplumu ve bireyi korumayı esas aldığı gibi toplum karşısında bireysel özgürlükleri koruyup geliştirmeyi de önemli bir mesele olarak görmektedir. Anayasanın bir özgürlükler rejimi yapmaya tek başına yeterli olmadığı, anayasası olduğu halde demokrasisi olmayan ülke örneklerinden görülecektir. O halde devleti toplumsal bir sözleşmeye rıza gösteren bir sürece sokmak toplumsal gelişme seviyesinde belli bir olgunluğa işaret etmektedir. Bu nedenle devleti sınırlandırmak, devletin siyaset sahnesindeki rolünü sivil iradeye bağımlı kılmak ne kadar önemliyse toplum içerisinde bireyi özgürleştirmek de o kadar önemlidir.

        Konuyu dar bir anayasa hukuku meselesi olarak görenler bireysel özgürlükleri devlet katında düzenlemeyi anayasanın başlıca meselesi olarak ele almaktadırlar. Oysa bireyin engellenmesi ve özgürlüklerinin kısıtlanıp yok edilmesi sadece devletten gelebilecek bir müdahalenin sonucu olmayabilir. Toplum içinde de bireysel özgürlükleri yok edecek çeşitli

        toplumsal gruplar, sınıflar ya da örgütlü yapılar bulunabilir. Anayasal düzenleme yapılırken ilk dikkat edilmesi gereken, devlete karşı toplumsal ve ekonomik özgürlüklerin güvence altına alınmasıdır. Bu özgürlükler devletin toplumla olan ilişkilerini demokratik bir zemine yaymaya yarayacağı gibi aynı zamanda da toplum içerisindeki farklılaşmaların yarattığı

        eşitsizliklerin bireysel hak ve özgürlükleri engellemesine karşı bir fonksiyon görecektir. Diğer bir mesele, bireysel hak ve özgürlükleri ekonomik ve sosyal haklar şemsiyesi altında geliştirmekten geçer. Kısaca, devlet, toplum ve birey arasındaki dengeyi sağlayamayacak, bunları eşitlik ve özgürlük esasında düzenleyemeyecek hiçbir anayasa gerçek bir toplumsal

        sözleşme niteliği taşımayacaktır.

        vbilgin@haberturk.com

        Diğer Yazılar