Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu yıl 1960 darbesinin 50. Yılı münasebetiyle olsa oldukça geniş bir biçimde tartışıldığına şahit olduk.

        CHP’nin yeni genel başkanı açıkça 27 Mayıs’ı “utanılacak bir şey” olarak nitelendirmesi çok önemlidir. Buna benzer ifadelerin CHP yönetiminde yer alan bazı siyasetçilerden de geldiği görülünce, 27 Mayıs’tan bugüne elli yıldır hep olayı “devrim” olarak gören ve dolayısıyla darbeyi destekleyen, darbeci anlayışını savunan bir siyasi geleneğin bile artık değişmeye başladığı söylenebilir.

        Darbecilik Geleneği

        Siyaset kültürümüzde bir gelenek oluşturacak kadar yerleşik hale gelmiş bir darbecilik ideolojisi ciddi bir sorundur. Bu bakımdan CHP‘nin darbeler ve özellikle 27 Mayıs’la hesaplaşmasının siyasal hayatımızın bugünü ve yarını açısından anlamlı bir tavır olduğunu düşünüyorum.

        Birincisi, CHP tek parti geleneğinden çıkıldığı bir süreçte 27 Mayıs’ı desteklemekle, bir anlamda “darbeci askerlerin” yanında yer almakla, çok partili hayata uyumsuzluğunu ve tepkisini ortaya koymuştur. Bu tarihsel tepkinin elli yıl sonra eleştirilerek reddedilmesi, CHP’yi devlet ve toplum arasındaki ilişkilerde “askeri vesayet” rejimini savunmaktan uzaklaştıracak demokratik bir tavra taşıyabilir.

        İkinci ve belki de daha önemli husus, CHP, rejimin sivilleşmesi konusunda devletçi-tutucu tavırdan demokrat-gelişmeci bir pozisyona kayabilir. Bu ikinci husus CHP’nin “sosyal demokrat” kimlikle geleneği arasındaki ilişkilerin sağlıklı bir biçimde kurulması bakımından da önemli ve gereklidir.

        27 Mayıs üzerinde dururken en çok vurgulamaya çalıştığım husus, bunun sadece bir askeri darbe ya da seçilmiş ilk başbakanımızı ve iki bakanını katleden bir olay olmakla kalmamasıdır. 27 Mayıs tartışmalarında genellikle ihmal edilen militarist ideolojinin başta Anayasa olmak üzere devletin bütün yapısına ve organlarına yerleştirilmiş olmasıdır.

        27 Mayıs Milli Güvenlik Kurulu, Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere yüksek yargıyı eğitim kuruluşlarını, üniversiteyi ve elbette ki orduyu bütünüyle bu militarist ideolojik yaklaşımla düzenlemeye yönelmiştir.

        Bunun içindir ki 27 Mayıs anayasasının “çağdaş ve ilerici” bir Anayasa olduğu söylemi, aslında bu metnin şekli unsurlarından kalkarak militarist ideolojiyi savunma ve yeniden üretme söylemine dönüşmektedir.

        Sivillik İdeolojiyle Başlar

        Bugün geldiğimiz noktada Türkiye çok önemli mesafeler kat etmiştir. Bu gelinen yer artık sivil anlayışın yerleşmesini kaçınılmaz hale getiren gelişmelere sahne olmaktadır. Bu sebepledir ki militarizmin ideolojik olarak tasfiye edilmesi Türkiye’de kurumlar arası ilişkilerin demokratik bir dünya görüşüyle yeniden biçimlendirilmesinin temel şartıdır.

        27 Mayıs hakkında CHP’de ortaya çıkan bu yeni yaklaşım militarist ideolojinin tasfiye edilmesi konusunda önemli bir katkıya dönüşebilir. Bunu söylemek esas olarak Türkiye’nin en eski partisinin demokratik değerlerle kendi geleneğini yeniden okuması demektir. Bu durum siyaset kurumunun bütün unsurlarına sinen, içselleştirilen anlayışın değişimine de katkı yapacaktır. CHP’nin de ideolojik olarak böyle bir dönüşümü yaşamadan zaten günümüz toplum sorunlarına cevap vermesi düşünülemez.

        Türkiye’nin sivilleşmesi meselesi ideolojik alandan başlayacak bir olaydır. Kolay değil, elli yıldır zihinlere yerleştirilen, her darbeyle yeniden biçimlendirilip vurgulanan, ilkokuldan üniversite eğitimine kadar, her alanı kapsayan siyasal ideolojinin merkezinde yer alan kavramlar ve daha da önemlisi ‘siyasal özne ‘anlayışı sivilleştirilmeden Türkiye gelişmesini sürdüremez. Bugün Türkiye bunu yapacak güçtedir.

        Sivilleşme anlayışın temelinde yurttaşların haklarının ve özgürlüklerin önceliği bulunmaktadır. Bu önceliği benimseyemeyenler devleti, orduyu bu sivil anlayışın karşısına koymaya devam etmede ısrarlıdırlar. Bilinmektedir ki insan ideolojik bir varlıktır, değişim orda başlamalıdır.

        vbilgin@haberturk.com

        Diğer Yazılar