Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye'de terör olaylarının artması, "etnik mesele" üzerine tartışmaları arttırdığı gibi bazı endişelerin de yoğunlaşmasına yol açmaktadır. Bu endişelerin en başta geleni terörün etnik ayrışmaya dönük etkisidir.

        Zaman zaman insanları çok samimi duygularla, 'terörün etnik kimlikler üzerinden ayrışmayı hızlandırdığı'nı düşünerek gelecekle ilgili kaygılarını dile getirdiklerine sıkça rastlamak mümkün.

        Gerçekten terör olaylarını etnik ayrışmayı kışkırtıcı bir yönü bulunduğu söylenebilir. Bununla beraber etnik meselenin sorun yaratan bir eğilim içerisine girmesinde terör örgütünün eylemlerini bilinçli bir biçimde, bu amacı gerçekleştirmek üzere düzenlendiği de akla gelmektedir.

        Etnik Algı

        Bu kaygıların yayılmasının yarattığı sorunları iki noktada toplayabiliriz: Bunlardan ilki etnik merkezli düşünce biçiminin giderek yaygınlaşmasıdır. İnsanlar kendi etnik kimliklerini, köklerini araştırmaya, merak etmeye yönelmekte, bu konuda elde ettikleri veya ulaştıkları verilerle "biz ve öteki" tanımlamalarına girişmektedirler. Bu durum etnik köken

        etrafında kuşkucu bir dikkatin boy vermesine yol açmaktadır. Bu bir duygusal ayrışma sorunu veya etnik kökene dayalı duygusal ayrışma iklimine yol açabilir.

        Meselenin ikinci noktası ise "kolektif toplumsallık imajının" parçalanması ile ilgilidir. Bilindiği gibi toplumun kendisini yenileme ve sürdürme dinamiklerinden en önemlisi olan "kolektif tasavvur" üretme gücü, bu süreçlerde zayıflama eğilimine girebilir.

        Bugün terör olaylarının yarattığı toplumsal travmanın sosyal yapı açısından meydana getirdiği birçok sorundan bahsedilebilir. Bunlar içerisinde ilk görüşte fark edilmeyen bu süreçlerin yaratacağı tahribatın önemini ve büyüklüğünü tahmin etmek bile zordur.

        İnsanların içinde yaşadıkları toplumu "etnik algılar" çerçevesinde parçalayarak duyumsadığı bir süreç, zihinsel olarak geri bir toplumsallık veya "ölü toplumsallığa" tekabül eder. Çünkü tarih ve toplum arasındaki etkileşim bu algı ve düşünme biçimiyle tarihsel olanı yok sayma veya geri bir yapıya indirgeme çabasını da içinde barındırmaktadır.

        Sorunu Anlama Neden Önemlidir?

        Türkiye'nin yaşadığı bu mesele üzerinde dururken özellikle üç hususun birbirinden ayırt edilmesi kanımca önemlidir. Bunlardan birincisi terörün bizatihi kendisi, varoluşu ve onun etrafında üretilen şiddet kültürü, şiddetin içselleştirilmesi ve buna karşı yapılacak mücadelenin yöntem ve biçimidir. Burada terörün ideolojisi, örgütlenme biçimi, uluslararası politika ile ilişkileri ve bu çerçevede benimsediği strateji dikkatle analiz edilmelidir. Bunlar anlaşılmadan teröre karşı etkin bir mücadele yapmak yeterli olmayacaktır. İkinci husus doğrudan doğruya etnik meselenin kendisidir. Yukarıda ifade edilmeye çalışıldığı gibi meselenin etnik boyutu, onun sorunları ve evrilme süreçlerini anlamadan çatışma ve entegrasyon süreçlerini kavramak mümkün değildir. Üçüncü husus ise toplumsal ve ekonomik sorunlarla ilgilidir. Burada bölgeler arası eşitsizlik sorunları, geri kalmışlık, ekonomik kalkınma ve bölgesel kalkınma stratejilerinin entegrasyonu önem kazanmaktadır.

        Meselenin üç boyutunun herhangi birisinin ihmal edilmesi veya birbirinin yerine ikame edilmesi mümkün görünmemektedir. Bu bakımdan terörü etkisiz hale getirmenin etnik algıyı ve etnik temelli duygusal ayrışmayı önlemede ayrıca önemi vardır. Çünkü bu "tuzağa" düşüldüğünde yani "etnik algı" etrafında yaşanacak duygusal çatışma toplumsal düzeyde zihinsel olarak karmaşa ve krizlere yol açabilir.

        Terörün etnik varlık üzerinden yaratacağı algı " duygusal ayrışma ve kopuşlar" kişilik sorunlarına kadar birçok alanda tahribat yaratacaktır. Bu nedenle Türkiye'nin meselenin çözümüne yönelik takip ettiği politikaları mutlaka Türkiye'nin tarihsel ve toplumsal imkânlarıyla; modernleşme gücüyle, demokratik değerlerle birlikte bir tutarlılık içerisinde sürdürme mecburiyeti vardır.

        Diğer Yazılar