Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Cumhurbaşkanı Erdoğan Millet Kütüphanemizde gençlerimizle bir araya geldi

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Külliyesi'nde düzenlenen Kütüphane Söyleşileri’nin ikincisinde, Millet Kütüphanemizde gençlerimizle bir araya geldi...

        Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gençlerle söyleşideki diyaloglardan öne çıkan başlıklar şöyle:

        Üretim lisansı alınmış olan Çin ve Rus aşısı ile yerli aşı üretim hakkında ne düşünüyorsunuz?

        CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: Şu an itibariyle Türkiye dünyadaki aşı uygulamasında hemen hemen en önde gelen ülkelerden bir tanesi. Şu an itibariyle bizim rakam olarak sizlere elimdeki belgeyle vereyim, 11,5 milyonu ikinci doz olmak üzere toplamda 26,5 milyon aşılama yaptık. Bu önemli rakam. Dünkü Kabine toplantısından sonra attığımız adımla birlikte hızla bu daha da artacak. 65 grubu üstünü zaten bitirmiştik. Şimdi aşağıya doğru iniyoruz. 18 yaş altıyla ilgili aşılama olayı şu anda sözkonusu değil. Ama oraya kadar olan bölümde Sağlık Bakanlığı değerlendirmesini yapmış durumda. Öğretmenlerde üçte birini bitirdik. Şu anda Jandarma, polis, TSK'da hiç kalmasın diyoruz. Bundan sonraki süreci yoğun bir şekilde inşallah bitireceğiz.

        REKLAM

        Kısıtlama döneminde turistlere serbest, vatandaşa yasak diye bir algı oluştu. Sosyal medya mecralarında bu algıyı destekleyecek paylaşımlar yapılıyor. Esnafımıza verilen destekler devam edecek mi?

        ERDOĞAN: Turistlere serbest, vatandaşa yasak fikri bunların hepsi sadece 'iktidarı nereden çökertiriz, zayıf düşürürüz'. Bu sabah bir televizyon kanalında baktım ki açılış yapılıyor bir yerde. 'Turizm çöktü' diyor bu yeni siyasete giren şahıs. Biz göreve geldiğimizde 12 milyon dolar gibi turizm geliri vardı. Biz bu rakamı 35 milyar dolara çıkardık. Şu anda bir koronavirüs döneminden geçiyoruz. Gelenler öyle veya böyle bazı riskleri göze alarak geliyor. O riskleri göze alarak gelenlere 'sokaklarda dolaşamazsın'. Gelmiş zaten, niye kapıyı kapatalım. Oradan 3-5 dolar veya Avro girecekse ülkemize bırak girsin. Zaten nerelere nasıl para harcayacağı belli. Yapılan tamamen siyasi bir dezenformasyon. Bunlara hiç kulak asmıyorum. Şu anda Sultanahmet meydanında birçok yer kapalı. Orada dolaşan turistlere bakıyorsunuz, halı vs. satın alıyorsa alıyordur. Onlara neden kapıyı kapatacaksın! Bırak yapsın alışverişini. Sıkıntı zaten bu aya kadar devam etti. Şimdi biz kapıları nasıl açarız, nasıl turistleri bir an önce ülkemize sokarız, bunun arayışı içerisindeyiz. Birçok Avrupa ülkesiyle görüşmeler yapıyoruz. Bir an önce kapılarınızı açın, kapılarımızı açalım diyoruz. Kültür Turizm Bakanı örneğin dün Rusya'da idi. Öbür tarafta biz İngiltere, Almanya ile görüşmeler yapıyoruz. Buralardan turistler gelsin diye. Kalkıp da 'turisti açık, yerliye kapalı'nın propagandası yapmak sosyal medyanın sahtekârlığı ve ülkemizi içeriden vurmak kampanyasından başka bir şey değildir.

        REKLAM

        Neden korona testi olmadılar diye eleştiri var.

        ERDOĞAN: Bu konuda her türlü tedbir var. Hepsinin belli süresi var. 10 gün test, bunu olacak. O testi olmadan zaten gelemiyor. Hatta bazıları ülkemizde bu testi olma durumunda kalıyor. Sosyal medya 'biz bu iktidarı nasıl vururuz, Erdoğan'ı nasıl tökezlettiririz' yaptıkları iş bu.

        Ramazan ayında Kovid-19 kapsamında gerçekleştirilen tam kapanmanın sonucu sizce nasıl oldu? Bu sene mezun olacak bir sağlıkçı olarak şehir hastanelerinin Kovid-19 salgını kapsamında bizlere ne gibi faydası oldu?

        ERDOĞAN: Ciddi manada bir düşüş sözkonusu oldu. Şu anda eğer 10 binlere indiysek bu o kararlı almış olduğumuz nitekim Kabine toplantısındaki kararların neticesidir. Onları almamış olsaydık, mesela kısmi ve tam kapanma arasındaki farkı çok net gördük. Şimdi hedef her şeyden önce 5 bine inmek. 5 bine indiğimiz andan itibaren çok daha rahatlayacağız. Burada vaka sayısı 5 bine indiğinde vefat sayısı ciddi manada azalmış olacak. Hedefimiz bunu başarabilmek. Her türlü tedbiri alıyoruz. Esnafa yönelik tedbirler alıyoruz. Bu tedbirleri alırken esnaf çok daha rahat bir çalışmanın içine girmiş olsun. Restoran, kafe, berber, kuaförlerin durumu bütün bunları masaya yatırdık. Dün Kabine toplantısında bunları konuştuk. Çok ciddi nakdi yardımlar da bu kararın içerisine koyduk. 5 bin liralık, 3 bin liralık nakdi yardımlar var. Bunları dün açıkladık. Bunu biz nereden veriyoruz? Güçlü bir devlet olmamış olsak bunları verebilecek bir adımımız olmaz. Bunu başarabilecek bir güce sahip olduğumuz için bu adımları atabildik, atıyoruz ve atacağız. Şu anda hamdolsun iyi bir noktadayız. Aşı konusunda dünyada sayılı ülkeler arasındayız. Aşılarda da şu anda başta öğretmenlerimiz olmak üzere polis, jandarmamız bütün bu kesimin bir defa aşılanma sürecini de devam ettiriyoruz. Bunlar aşı olması lazım olması lazım ki, bulaşı olmasın. Konuyla ilgili dün kararlı bir adım attık. Dedik ki, 'süratle bu aşılamayı devam ettireceğiz'. Özellikle Almanya'dan BioNtech'i bol miktarda getirelim istiyoruz. Çin'den beklediğimiz aşılar var. Dün gerek danışmamın ve gerekse Kültür Turizm Bakanım, Sağlık Bakan Yardımcısı Rusya'daydılar. Rusya'dan acaba ne kadar aşı alabiliriz onun görüşmeleri yapıldı. Koşturuyoruz, istiyoruz ki yerli, milli aşı gelmeden önce bu aşılarla süreci devam ettirelim. Kimseye bu noktada muhtaç olmayalım. İnşallah da bu ölüm sayılarını daha da düşürelim, vaka olayını da 5 bin ve altına indirelim diyoruz.

        Ülkemizde yabancı öğrenci sayısı giderek artmakta. Kontenjanlar noktasında ne düşünüyorsunuz?

        ERDOĞAN: Yabancı kelimesini doğru bulmuyorum. Yabancı kelimesiyle acaba onları üzer miyiz, bundan dolayı küresel veyahutta uluslararası öğrenciler olarak bunu söylüyoruz. Türkiye olarak 200 bin öğrenciye çıktık. Türkiye bu kabülde dünyada saygın sayılı ülkeler arasına girmiş durumda. Bu kabul artarak devam ediyor. Bu kararlılığımızı devam ettireceğiz. Bu bir defa herşeyden önce yarınlar da bu küresel öğrencilerin bizim ülkemizden ayrıldıktan, mezun olduktan sonra kendi ülkesinde veya gittikleri herhangi bir yerde bizim adımıza bir misyon şefliği yapacaklar. Oralarda adeta bizi temsil edecekler. Bizim adımıza oralarda birçok propogandalar yapacaklar. Çok daha değişik branşlarda yetişip ülkelerine giden öğrencilerimiz Türkiye'nin adına oralarda çok ciddi propagandalar yapacak.

        Filistin'de yaşlı genç, kadın erkek demeden insanlar katlediliyor? Bu zulüm ne zaman son bulacak.

        ERDOĞAN: Olayı uluslararası bazda değerlendirmeyin. Maalesef ülkemizde de aynı kafada olan, aynı yanlışı ortaya koyan siyasi liderler var. Şu anda muhalefetin bir kanadı örneğin benim Netenyahu ile adeta aynı çizgide olduğumu söyleyecek kadar, grup toplantısında bir açıklama yapıyor. Filistin dendiği zaman benim ciğerlerim adeta sese gelir. Ve o Filistin'in haritadaki yerini bilmeyecek kadar zavallıdır. Ben ise BM Genel Kurulu'nda 47'den bugüne bu terör devleti İsrail'in Filistin'i nasıl topraklarını işgal edip, 47'den itibaren bugünlere geldiğini genel kurulda haritayla göstermişimdir. Belki birçoklarınız da benim o konuşmamı izlemişsinizdir. 47'den bugüne kadar nasıl o topraklar işgal edile edile küçüldü ve bugün adeta işgal devleti, terör devleti İsrail, Filistinli kardeşlerimize yaşanacak yer bırakmadı. Utanmadan, sıkılmadan kalkıp, beni Netenyahu ile aynı kefeye koyacak kadar ahlâksızlaşan bizde siyasetçi var. Bir kadın olması hasebiyle daha ileri gidecek değilim. Ben bugüne kadar Netanyahu ile biraraya gelmiş değilim. Şaron'la biraraya geldim. Benim İsrail'in Başbakanı ile Davos'ta maceram oldu. Orada verdiğim cevabı tüm dünya biliyor. Bunlar çocukları, kadınları, yaşlı insanları katlederler, şehit ederler. 'Siz busunuz' dedim. Davos'ta söyledim, BM Genel Kurulu'nda söyledim. 40 yıllık siyasi hayatı bununla mücadelede geçmiş olan Erdoğan'a bunu söyleyemezsin. Bu senin ne haddinedir, sana kimse bu fırsatı vermez. Bizim Filistinli kardeşlerimize olan desteklerimiz, gerek insani yardım konusunda gerek diğer konularda. Bugüne kadar Filistin'e Türkiye Cumhuriyeti devletinin yapmış olduğu tüm destekler AK Parti iktidarı dönemindedir. Hanımefendi önce bunu öğren. Hastanelere varıncaya kadar insani yardımlarımızı, desteklerimizi yaptık. Ama bunların böyle bir derdi yok. Bunlar Esad'ın yanında yer alırlar. Bunlar Filistin'e karşı düşman olanların yanında yer alırlar. Biz Netenyahu'ya karşı bundan sonra da aynı mücadeleyi vererek yolumuza devam edeceğiz.

        Filistin'de ve dünyada ne kadar Müslüman ve ne kadar Türk varsa ya bir katliama ya da bir soykırıma uğramıştır. Türkler hiçbir zaman ne katliam ne de soykırıma girişmiştir. Bugün Irak'ta Türkmenler çileli bir kader yaşamaktadır. Türkmen elinde büyük bir beklenti var. Yüz yıllık bu hasret sona erecek mi? Özellikle de Türkmen ilinden size davet var. Irak'a ziyaretinizde Kerkük'ü, Musul'u görmenizi istiyoruz.

        ERDOĞAN: Türkmen eliyle bizim ilgilenmemiz birilerini rahatsız ediyor. Biz Türkmen eline madden, manen her türlü desteği veriyoruz. Bunları anlatmama gerek yok. Bunu Türkmen elini yöneten kardeşlerim, onlara ne gibi yardımlar yapıyoruz, bunları gayet iyi biliyorlar. Aynı durum Filistin için de geçerli. Filistin'e biz ne veriyoruz. Bunu Filistin'i yönetenler bunu çok iyi bilir. Bizim burada bunu anlatıp da muhalefete ifade etmeme gerek yok. Bu işi biz iktidara gelene kadar Türkiye'de hiçbir yönetim kadroları bu tür destekleri Filistin'e, Irak Türkmen eline vermedi. Şu anda biz Irak, özellikle Kuzey Irak'ta terör örgütüyle mücadeleyi veriyoruz. Başika'da kampı biz niye kurduk? Oradaki zulmü durdurmak için kurduk. Orada şu anda bizimn üssümüz, kampımız var. Biz orada Türkmen elinde olsun, diğer yerlerde olsun yapılacak veya yapılacak zulme karşı askerimizle yer aldık. Mücadelemizi orada kararlı bir şekilde sürdürüyoruz. Bizim için Türkiye 780 bin kilometre kare değildir. Bizim için her yer Türkiye'dir. Filistin, Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Irak'ta hep bunun için varız. Bize bu soruları soran zevat, muhalefet şu anda iktidarda olsaydı Doğu Akdeniz'de halimiz haraptı. Şimdi inşallah güzel müjdeler alıyoruz. Yakında inşallah petrol, doğalgaz bunların haberini alırsanız şaşmayın. Şu anda dünya bizi kıskanıyor. Kıskanmakta da haklılar, varsın kıskansınlar. Güney Kıbrıs niye rahatsız? Çünkü bizim gemilerimiz orada. İnşallah 20 Temmuz'da Kıbrıs'ta olacağım. Kuzey Kıbrıs'tan gerekli mesajları inşallah tüm dünyaya vereceğim. Kuzey Kıbrıs'ta bizim bulunmamız, vereceğimiz mesajlar sadece adayı değil tüm dünyayı ilgilendiriyor. Siz bu kararlılığınızı göstermezseniz, bu duruşunuzu ortaya koyamazsanız kimse sizi adam yerine koymaz. Adada adımlarımızı genişleterek atıyoruz. İki tane havaalanı var Kıbrıs'ta. Birisi Ercan birisi de daha önce orada bulunan alan. Orayı değişikliğe sevk etmek suretiyle yeni bir isimle SİHA ve İHA'larımızın yer aldığı. Bunları niye acaba bu denli hareketlendiriyoruz? Bölgede olabilecek herhangi bir saldırıda güçlü olmamız lazım. Bütün mesele siz yere sağlam basacaksınız. Özgüveniniz olacak. Türkiye olarak biz varız. Şu anda terörle mücadelede bugünlerde, dün açıkladım, bu Gara operasyonunda emri veren o Nurettin Sofi denilen katili biliyorsunuz öldürdük. İşini bitirdik. Bu güne kadar çok Nurettin Sofi'ler öldürdük. Bunlar devam ediyor, edecek. Hedefimiz şu anda Kandil. Kandili de çökertmemiz lazım. Biz Cudi'de, Bestler Deresi'nde askerimiz, emniyet teşkilatımız, jandarmamızla beraber yürütüyorsak demek ki ülkemizin yönetiminde bir farklı dönem yaşanıyor. Rastgele bir yönetim yok. Ne yaptığını bilen, attığı adımı gayet iyi bir şekilde bilen, bununla birlikte hedefim benim şu, şu kadar zaman içerisinde gerçekleştireceğim planlamasıyla yürüyen bir Türkiye Cumhuriyeti var. Bunu da başarılı bir şekilde sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Yakında FETÖ takımından da önemli bir ismi açıklayacağız şu anda elimizde. Kimi yakaladık, hesaba çektik, onun açıklamasını da yapacağız.

        Hayvan hakları gündemde. Bu konuda yasa çalışması var mı?

        ERDOĞAN: Özellikle Tekirdağ Milletvekilimiz ve genel başkan yardımcımız yoğun bir çalışma içerisindeler. Mustafa Bey ve Özlem Hanım. Sokak hayvanları ile iş bitmiyor. Süs eşyası gibi alınıp, satılan hayvanlar, hayvancıklar var. Özellikle AVM'lerde bu tür alışverişler var. Bununla beraber sokaklarda sahibinin elinde yürüyen hayvanlar var. Bu hayvanlar da baktığınız zaman hakikaten çok çok güzel hayvanlar. İcabında sahibinin elinden kopup, ayrılıp gidip bir kediyi parçalayabiliyor veyahutta orada çocuğu parçalayabiliyor. Bu tür hayvanlar da var. Bütün bunların yanında sokak hayvanlarıyla ilgili çalışmaları devlet olarak, belediye olarak yürütüyoruz. İstanbul'un Adalar ilçesinde 900'ü aşkın at adeta telef edilmeyle karşı karşıya getirildi. Peki neydi durum? Bu atlar önce Adalar'dan alınsın dedik. Adalar'a elektrikli otomobiller getirilsin. Bu atların yaptığı işi bu elektrikli otomobiller yapsın. Bunu İçişleri Bakanımla vesaire görüştük. İçişleri Bakanım, İBB Başkanı ile görüştü. Mutabık kalındı. Cumhurbaşkanı olarak münasiptir dedim. Ama elektrikli olmak şartıyla. Burada böyle bir karar verildiğine göre, atları buradan uygun bir mahalle transfer edelim. Adalar'da artık at olmasın. 900'ü aşkın atın nerede olduğu dahi belli değil. Günlerce televizyonlarda 'bu atlar nerede' sorusu cevabını aradı. Bu cevap bulunamadı. Bunun cevabını İBB Başkanı veya Adalar İlçe Belediyesi vermesi lazım. Nerede bu atlar? Bunların hastalık üretmesi sözkonusu olabilir. Onunla ilgili cevap yok. Önce Çin'den otomobillerin getirilmesi konuşuldu, daha sonra yarı yolda kaldığı söylendi. Bir ara Bursa'dan dendi. Maalesef bu da ortada kaldı. Bu otomobil sorunu çözülemedi. Şimdi Adalar İlçe Belediyesi ile Büyükşehir Belediyesinin bu konuyu çözmesi lazım. Hayvan hakları ile ilgili konuda artık sona geliyoruz. Bu konuyu genel başkan yardımcım Özlem hanım, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Bey yakından takip ediyorlar. Kısa zaman içinde neticeye varacağız.

        Önümüzdeki güz döneminde üniversite öğrencileri okullarına kavuşabilecek mi?

        ERDOĞAN: Üniversite öğrencilerimiz fevkalade bir durum olmazsa onların konumunun farklı olacağını YÖK söylüyor. Hazırlıklarımızı yapıyoruz. Bütün mesele aşı konusunu, hele hele yerli, milli aşımızı yetiştirebilirsek o zaman sorun olmayacak. Aşılar yapılınca zaten yol açık.

        Konuşmalarınızda fırsat eşitliğine verdiğiniz önemden bahsediyorsunuz. Üniversitelerimizde coğrafi ve fiziki şartlar nedeniyle eşitsizlikler mevcut. Örneğin Doğu'da Malatya'da kurulan üniversiteler ile İstanbul ve Ankara arasında kurulan üniversiteler arasında farklılıklar var...

        ERDOĞAN: Şu anda 207 üniversite var. 76 üniversitenin olduğu dönemde malum sadece ancak 67 vilayetin diyelim ki şöyle 30-35'inde üniversite varsa diğerleri boştu. Güneydoğu ve Doğu'dan öğrenciler oralara çıkıp geliyordu. İstanbul, Ankara'ya geliyordu. 207 olduktan sonra artık kendi ilinde üniversitesi var. Hakkari'de üniversitesi var. Iğdır'da, Kars'ta üniversitesi var. Üniversite olmayan il yok. İlk etapta biz üniversite olmayan kalmadığı için artık benim garip gureba, fakir fukara evladım da kendisi için kalkacak anasının babasının parası belli, onun İstanbul'a gelip öğretim görmesi kolay mı? Bu şartlar içerisinde eğitim öğretim gördüler. Bu konudan bakarsak, tabii ki belki dört dörtlük bir imkan yok ama rahatlıkla şunu söyleyebilirim; biz göreve geldiğimizde harcı kaldırdık. O işi bitirdik. 45 liracık burs vardı. Şimdi burslara bakın nereye geldi? Lisans öğrencileri, lisans üstü öğrencileri, master, doktora öğrencilerinin aldıklarına bakın, şu anda asgari ücrete kadar çıkardık. Dört dörtlük bir eşitlik parasal konuda belki yok ama bilimsel noktada artık üniversitelerimiz çok farklı bir dönemi yaşıyor. Şunu kimse diyemez; artık parasal olarak bu tür destekler verilmiyor, fakat çeşitli üniversitelerimizde imkanlar çok daha farklı bir konuma geldi, bunu bu iktidar sağladı veya sağlamadı burada biraz bize de hak verilmesi lazım. 207 üniversiteyi her yönüyle destekliyorsunuz. Bunların içerisinde sayısalla hareket eden üniversitelerimizin halini düşünün, tıp fakültelerini düşünün. Tıp fakültelerinin maliyeti diğer sosyallere benzemez. Çok ciddi yatırımlar yapacaksınız. Tomografi, MR, ultrasonografisini satın alacaksınız ki tıp fakültesi olsun. Oradaki öğrencilerimiz MR'ı görmeden mezun oluyorsa 'ben tıp fakültesi öğrencisiyim' diyemez. Eli ona değecek. Aynı şey teknik üniversiteler için de geçerli. Oralarda da atılmış adımlar var. Bu noktada da her türlü imkanı YÖK'ün talebiyle devlet olarak elimizden geldiğini yapıyoruz. Eksikliklerin iletildikçe gidermenin gayreti içerisinde olduk ve olacağız.

        Şampiyonlar Ligi ve Formula 1 gibi yarışlar Covid nedeniyle iptal oldu. Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?

        ERDOĞAN: Her şeyden önce siyasi karar aldılar. Bir iki yıl öncesinden Şampiyonlar Ligi'nin Türkiye'de oynanacağına dair kararı bildirmişlerdi. Ne zaman ki, İngiliz liginden iki takım finali oynama hakkı kazanınca birden ibre değişti. İngiltere sayın başbakanına bu arada pek ulaşamadık. Bu işte çok baskı yaptı. Biz de UEFA'da gerek oradaki arkadaşımız vasıtasıyla gerekse İngiltere'deki bakanlar aracılığıyla yaptıysak da sonuçta bize 2023 Şampiyonlar Ligi'ni verme taahhüdünde bulundular. Portekiz'e şampiyonlar ligini kaydırdılar. Formula 1 geçen yıl bizde çok çok başarılı bir organizasyon yapıldı. Formula 1'le ilgili olarak katılımcıların hepsi gerek orgnaizasyon gerekse pistin onlar için çok çok verimli, güzel olduğunu söylediler, buradan memnuniyetle ayrıldılar. Bu sene önce bize verildiğini söyedile, sonra bir anda buradan farklı bir yere kaydırdılar. Bizde olanda hayır vardır diyoruz, çok da üzülmüyoruz, hayırlı olsun.

        Süper Lig'in içinde yabancı futbolcu konusu sürekli gündem yapılıyordu. Siz de yabancı sınırının azaltılması noktasında açıklamanız olmuştu. Şu anda ne durumdayız? Hangi fikirdesiniz?

        ERDOĞAN: Çekirdekten yetişen Sergen, Serpil Hamdi Tüzün'ün öğrencisiydi. Sergen'i Rıza'yı o yetiştirdi. O çarktan çıkıp geldi Beşiktaş'ı şampiyon yaptı. Son anlarda biraz tökezleme durumuyla kaldıysa da işi bitirdi. Ben sayın Başkanı da aradım tebrik ettim. Sergen'le beraber performansı yüksek bir Beşiktaş gördüm. Bizim üzüntümüz koronavirüs belasıyla sahaların tadını alamamak. Ekranlardan izlemekle bu işin tadı olmuyor. Tribün farklı bir zevk veriyor. Tribün olmayınca ne sahadaki futbolcu ne de futbolseverler bu işin zevkini alıyor. Temennim odur ki önümüzdeki sezona bu beladan kurtulmuş olarak gireriz. Küresel futbolcu noktasında ben yerli futbolculara önem vermemiz gerekir diyorum. Eğer milli takımımızın çok güçlü olmasını istiyorsak, bizim çekirdekten yetişme futbolcularımızın olması lazım. Şimdi milli takımımız biraz kıpırdanıyorsa, yurt dışında birçok yerlerde oynayan oyuncuları milli takıma çağırmak suretiyle güç katıyor. Biraz da içeriden yetişme olsa milli takımımız inanıyorum ki çok daha güçlü olacak. Mesela Fransa'da Burak orada bayağı performansı yüksek neticeler aldı. Türkiye olarak Fransa gibi ülkede üç evladımızın aynı takımda oynaması büyük önem arzediyor. Oynayacakları bir maç var, onu alırlarsa şampiyon oluyorlar. Şampiyon olmaları bizim için büyük gurur.

        Gençler için gerçekleştirmek istediğiniz bir hayaliniz var mıdır?

        ERDOĞAN: Şu an burada 80 gencimiz var. Çok değişik il ve üniversitelerden buraya katıldılar. Sizin yarınlar için umutlarınız var. Hedefleriniz var. Bu hedefleri bir defa hayata uygulamanız gerekiyor. Ben gittiğim okullarda şunu tavsiye eder, tahtaya yazarım, oku, düşün, uygula, hayata geçir. Bunu hayata geçirmemiz lazım. Okuyalım, okuduğumuzu düşünelim, düşündüğümüzü uygulayalım, uyguladığımızı da hayata geçirelim. Bu süreç içerisinde kuru kuruya okumak değil; onun üzerinde düşünmemiz lazım. Düşündüğümüzü de uygulamamız lazım. Ondan sonra bunu takip edip, neredeyim, nereye geldim, ne yapıyorum, bunun neticesini almamız lazım. Erbakan Hocamız, 'netice, netice, netice' derdi. Bizim de gençler olarak neticelendirmemiz lazım. Ben futbol oynadım. Ama şimdi orta sahada top çevirmekle netice olur mu? Futbolun neticesi ne? Gol. Golü atmadıktan sonra orta sahada top çevirmişsin bir işe yaramaz. İlimde de bizim neticeye ulaşmamız lazım. Hangi ilmi hangi sahada tahsil ediyorsak, doktor muyuz, doktorlukta alan çok fazla. Cerrah mıyız, dahiliyeci miyiz, rontgen alanında mıyız? Hangi alanda isek o alanda olmamız gereken yere varmamız gerekiyor. Şimdi Uğur Hoca, hanımefendi ile birlikte Almanya'da. Şu anda Almanya'da ses getiriyorlar. Onlar neticeyi yakaladılar. En kritik anda aşıyı neticelendirdiler. Kökü itibariyle Türk orada kendinden bahsettiriyor ve ödülü de alıyor. Aynı şekilde Aziz hocamız Amerika'da kalktı ödülünü aldı. Sizin de bulunduğunuz her alanda ne ise oradan birer Uğur hoca, birer Aziz Sancar hoca olmanız mümkün. Veyahutta siyaset bilimde iseniz siyaset biliminde bu işi başaracaksınız. Başbakan mı, Cumhurbaşkanı mı, bakan mı, belediye başkanı mı olacaksın, bir yere muhakkak gelerek bu hizmeti vermemiz lazım. Bulunduğumuz alanın zirvesi ne ise o zirveye ben tırmanacağınıza inanıyorum. Bunun kararlılığı içerisinde olmamız lazım. Bu ülkede verilmeyen bir şey yok. Ne dedik? Ülkemizde 76 üniversiteden aldık 207 üniversiteye geldik. Üniversiteyi kapınıza getirdik. Oradaki öğrencilerimiz rahatlıkla ilk, orta, lise, üniversite hepsini ayağında bulsun. Bunları yapmamız lazım. En güzelini yapabiliriz. Her ilde üniversitelerimizin en iyisini yapalım dedik. Öğretmenlerimizi yetiştirip, sayısını arttıralım, buralara tayinlerini süratle yapalım dedik. Sizlerden hiçbir il ayırt etmeksizin inşallah hangi alanda bir görev düşüyorsa ben o alanda o görevi yapmanız noktasında sizlerden doğrusu çok ciddi icraatlar bekleriz. Bu millet sizden bu icraatları bekliyor, onu da söyleyeyim. Bahanesi yok bu işin.

        Diyarbakır ve bölge için daha nasıl yatırımlar olacak? Özel bir program olmasını istiyoruz Diyarbakır'da. Diyarbakır'ın tanıtımı için bir şeyler istiyoruz.

        ERDOĞAN: Doğduğun zamanki Diyarbakır, bugünkü Diyarbakır. Hiç mi hiç mukayese edemezsiniz. 20 yıl önceki Diyarbakır gezilecek, görülecek bir Diyarbakır değildi. Harabeydi. Altyapı, üstyapı yoktu, tamamen berbattı. Biz o Diyarbakır'ı hamdolsun bugün mukayese edilemeyecek bir Diyarbakır haline getirdik. Şu anda Diyarbakır'ın özellikle Dicle, özellikle altyapı muhteşem. Caddelerinde gece şimdi bakıyorsunuz her taraf kafeler, herkesin gece geç saatlere kadar oturup dostlarıyla muhabbet ettiği yerler hale geldi. Buradaki öğrenci arkadaşlarımızın doğrusu Diyarbakır'ı gezmelerini çok isterim. Dicle Üniversitesi'nin Rehberlik Bölümü varsa bu çalışmayı yapabilir. Ama biz orada valimizi görevlendirelim. İllerimizden uçak kaldırılabilen varsa oralardan, yoksa Ankara merkezli olarak kendilerini Diyarbakır'a uğurlarız.

        Diyarbakır'da bir şiir programı yapabilir miyiz?

        ERDOĞAN: Şiir de olur, şarkılı türkülü program da yapılabilir.

        Ailenize vakit ayırma imkanınız oluyor mu? Torunlarınızla, çocuklarınızla ne yapmak sizi mutlu eder?

        ERDOĞAN: Onlar İstanbul'da. Hafta sonlarında gitme durumumuz olduğunda torunlarımı orada gördüğümde onlarla eğlenmek, kucaklaşmak bambaşka bir zevk, bir dinamizm. Hele hele şu anda tam sevilme çağında oldukları için bize ayrı bir güç katıyor. Benim 8 tane torunum var. Darısı başınıza. Hepsinin ayrı bir tadı var. En büyüğü 13-14, küçükleri ise şu anda 6 aylık olan var. Onun da ayrı bir zevki var. Cumartesi, Pazar onlarla bu fırsatı zaman zaman yakalayabiliyorum. Hanımla birlikte eğlenme, oynama vakti buluyoruz.

        Yeni anayasa çalışmalardan bahsediyorsunuz. Neden yeni bir anayasa çalışması yapılmak isteniyor?

        ERDOĞAN: Geçmişte anayasa yapımlarına baktığımızda Türkiye için ihtiyacı olan anayasanın yapılması çok uzun zamanlar alıyor idi. Bu anayasaların yapılması da ihtiyaca cevap verecek şekilde değildi. Maalesef halkın, yasaların tanziminde veyahutta anayasayı gerektirdiği şekilde netice almaya yönelik adımlar atılamıyordu. Öyle bir anayasa yapalım ki, cumhurun ihtiyacına cevap verebilecek anayasa olsun. Cumhur İttifakı olarak attığımız bu adımda şu anda anayasacılar, STK'lar ve bütün bunlarla birlikte de yaptığımız hazırlığı daha sonra halka açalım. Halk da bu açtığımız metni onlar da değerlendirsin. Biz burada eksikler nelerdir, giderelim ve Cumhur İttifakı olarak da anayasa metni üzerine adımımızı atalım. Maalesef muhalefet 'biz böyle bir şeye ihtiyaç duymuyoruz' diye laflar etmeye başladılar. Zaten geçmişten bu yana bu zihniyet hiçbir zaman ihtiyaç duymadı ki. Ne oldu? Kanunlarla yönetilen bir Türkiye haline geldik. Şu anda da durum aynı. Öyle de olsa, böyle de olsa üzerimize düşeni bir yapalım. Netice alırız veya almayız. Ama hiç olmazsa yaptık deriz. Elimizde de inşallah bu anayasa metni olur.

        Türkiye dünyanın en çok yardım eden ülkesi. Bu nasıl bir fikirden doğdu?

        ERDOĞAN: Biz göreve geldiğimiz 19 yıl öncesinden bu yana hiç aksatmadık. Sürekli olarak bu yardımları yaptık. Nerede bir Müslüman varsa oraya elimizi uzatacağız. Müslümanların dışında da muhtaç varsa o muhtaçlara da elimizi uzatacağız. TİKA bizim dönemimizde zirve yapmıştır. Müslüman, gayrimüslim hepsine elimizi uzattık. Nerede mağdur, mazlum varsa elimizi uzattık. TİKA dünyanın dört bir yanında destekleri sürdürüyor. Şu anda Türkiye mülteciler noktasında 4,5 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyor. Bu mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye dünyada örnektir, bir başka örneği yok. Suriye'de bu insanların kaçtığı zaman geldikleri yer Türkiye. Parası pulu olan dünya ülkeleri, başta Amerika Türkiye'den önde mi? Hayır, Türkiye bir numara. Biz şu anda Suriye'nin kuzeyinde konutlar yapmaya başladık. Avrupalılar'a 'destek verin' dedim, yok. İdlib'de konut sayısı 35 bin oldu. Bunların sayısını inşallah 100'e çıkaracağız. Bu insanlar derme çatma, çatı, branda, muşamba içerisinde çadırlarda kalmasın, gelsinler yaptığımız konutlarda kalsınlar. Biz öyle bir ecdadın torunuyuz ki, ecdadın bize tavsiyesi çok açıok ve nettir; nerede bir düşkün varsa, dara düşen varsa siz onların yanında yerinizi alacaksınız. Onun için Şeyh Edebali'nin tavsiyesini hiç unutmayacağız.

        Böyle bir süreçte öğrenci olsaydınız, nasıl davranırdınız?

        ERDOĞAN: Biz öğrencilik yıllarımızda bugün gördüğümüz imkanları göremedik. Üniversite imtihanına giriyorsunuz, 10 öğrenciden 1 tanesi üniversiteye girebiliyor. Böyle bir dönemi yaşadık biz. Şu anda neredeyse 10'da 10. Böyle bir döneme geldik. 76 üniversiteden 207 üniversiteye çıkmak suretiyle yakaladık. Bütün öğretim üyelerin sayısını ciddi manada arttırdık. Öğretim üyesi olmayan üniversitemiz kalmadı. Keşke öğretim üyelerimizin sayısı daha da artsın, kalitesini daha da arttıralım. Üniversitelerden mezun olan öğrencilerimizin de kariyer yapma imkanı daha da artacaktır. İyi bir noktadayız, iyi gidiyoruz. Öğrencisine harç ödeyemeyen dönemlerden bugünlere geldik. 45 liracık burstan bugünlere geldik. Rekabet alanımızın açılmasıyla ilimde rekabet çok önemli. Bunu başardık. İlimdeki bu rekabet kalite yarışını da arttırdı. Vakıf üniversiteleri birbirleriye yarışıyorlar. Kalitede yarışıyorlar.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ