Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Babalar ve kızları

        Donald Trump’ın en yakınında kızı Ivanka ve damadı Jared Kushner var. Yakınlık sadece ailevi bir bağ değil, kızının Beyaz Saray’daki ofisi ve damadının başdanışmanlık göreviyle resmiyet de kazandı. Kadın hakları konusunda kızı Ivanka’dan daha yetkin hiç kimseyi tanımadığını söylüyor yeni başkan. Modern bir Ortodoks Yahudi olan damadından ise özellikle İsrail-Filistin çatışmasına çözüm bulmak için faydalanacağını belirtiyor.

        Bu geçişi düpedüz nepotizm olarak adlandırmak kolaycılık olur.

        Babasının en büyük düşmanlarında bile ciddi bir Ivanka Trump sempatisi var. Donald Trump’ın ikna olmadığı konularda kızı üzerinden bir kanal açılarak bir uzlaşmaya varılacağını düşünenler arasında Hollywood’un en liberal isimlerinden Leonardo DiCaprio da var. Hillary Clinton’ın en büyük destekçilerinden Vogue editörü Anna Wintour da bir dönem iş teklif ettiği Ivanka’cılardan.

        35 yaşındaki Ivanka’nın daha kolay iletişim kurulabilir olması, dünyaya açıklığı, hemen her kesimin sempatisini toplaması artı puan. Göz kamaştırıcı bir güzelliği, tarzının ötesinde duruşu var. Seçim tartışmalarında “Birbiriniz hakkında iyi bir şey söyleyin” sorusuna Hillary Clinton, Trump’ın çocuklarının ne kadar değerli olduğu yanıtını vermişti.

        IVANKA DİPLOMASİSİ

        Trump’ın ABD tarihinin toplumu en fazla kutuplaştıran başkanı olduğu kesin. Ama kızı Ivanka’nın bu kutuplaşmayı eritebilme potansiyeli de son derece kuvvetli. Bunu gören gerçek bir iletişim dâhisi olan Donald Trump da kızından her şekilde faydalanacak zaten.

        Ailelerin siyasette ön plana çıkması eğiliminin kuşkusuz bir başka tetikleyicisi de dünyada güven duyulacak siyasi yoldaş bulmanın giderek zorlaşması. Özellikle hack’lemeler, sızıntılar, Çin ve Rusya’nın çeşitli çıkarları ABD Başkanı’nı bile ailesiyle kenetlenmeye itiyor. Evle işi ayırmak giderek zorlaşıyor siyasetçiler için. Çeşitli ihanetlerden oluşan güven bunalımlarını siyasetçiler tıpkı Türkiye’de olduğu gibi aileleriyle aşıyor. Hillary Clinton da başkan olsaydı en yakın danışmanı tabii ki Bill olacaktı.

        Hemen en bariz benzetmeyi yapmadan önce Deniz Baykal’ın siyasi hayatının nasıl bittiğini hatırlatmak isterim. Baykal’ın hayatı boyunca yanında taşıdığı ve en çok güvendiği isim olan Önder Sav’ın bir anda onu satmasıyla CHP Genel Başkanlığı elinden gitti. (Bu ihanetin verdiği zarar ortada: Açılan kapıdan anamuhalefet partisine FETÖ sızdı.)

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir zamanlar en büyük destekçilerinden Fethullah Gülen’in örgüt elemanlarıyla zamanla nasıl bir kumpas düzenlediğini, meğerse başından beri bir komplo tezgâhladığını biliyoruz. Erdoğan’ın çok yakınındaki insanların, hatta apartman komşularının bile FETÖ’cü çıktığını hatırlatmaya gerek yok. İşbirliği yaptığı en yakın kişiler tarafından tehdit edilen bir siyasetçinin kendi ailesine, damadına güvenip kenetlenmekten daha doğal bir refleksi olamazdı.

        Ancak Trump’ın aksine Erdoğan, aktif olarak sadece güvendiği ve iyi yetişmiş damadı Berat Albayrak’ı siyasette değerlendiriyor. Halbuki tıpkı Ivanka Trump gibi Erdoğan’ın kızları Esra Albayrak ve Sümeyye Erdoğan Bayraktar da vakıf ve sivil toplum faaliyetlerinin yanı sıra siyasette de ön plana çıksa?

        Wharton mezunu Ivanka gibi, Erdoğan’ın kızları da iyi yetişmiş, iyi okullardan mezunlar. Alıştığımız siyasetçi çocuklarının aksine (Ahmet, Efe, Zeynep, Fatih) kendilerine yatırım yapmış, geliştirmişler. Eleştirmeden önce en azından haklarını bu açıdan teslim etmemiz gerekiyor.

        DİYALOG BAŞLAMALI

        Ancak Erdoğan’ın iki kızını da kamuoyu hemen hemen hiç tanımıyor, iç dünyalarını bilmiyor. Halbuki arada sırada sızan bilgi kırıntıları gerek Esra gerekse de Sümeyye Erdoğan hakkında ezberleri bozuyor.

        Şan eğitimi alan ve keman çalan Sümeyye Erdoğan’ın Itzhak Perlman hayranı olduğunu, konserine bilet bulmak için çok çabaladığını, bütün biletler satıldığı için ne kadar üzüldüğünü kaçımız biliyoruz?

        Ya da Cal Berkeley’de doktora yapan Esra Albayrak’ın bir arkadaşının, mezuniyet gününde onu “Başkalarına karşı müthiş meraklı ve açık” diye anlattığını?.. Esra Albayrak, onu ve kendini LGBT birey olarak tanımlayan Ortodoks Yahudi bir başka arkadaşını İstanbul’da misafir edip gezdirmiş. Öyle etkilenmişler ki aynı arkadaşı, “Eğer onunla gezmediyseniz, dinler arası ve kültürler arası değiş-tokuş yapmadınız sayılır” diyor.

        Bu minicik bilgi kırıntıları aslında insanların karakterleri, hayattaki duruşları hakkında da aydınlatıcı. Belki kendi dünya görüşleri değişmeyecek, ama zaten amaç da kimsenin fikrini değiştirmek olmamalı. Kopan diyaloğu yeniden başlatmak şart.

        Kutuplaşmadan, yaşam tarzına tehdit tartışmalarından, İslamcı-laik ayrımından önce Türkiye’nin kendine özgü melez desenleri, herkesin bir arada var olabileceğine inandığımız bir ülke modeli vardı. Ne yazık ki epeydir bizim yaşadığımız zihinsel bölünmenin bir benzeri bugün ABD’de yaşanıyor. Halbuki dünyada diyaloğun yeniden inşa edilmesi gerekiyor; orada Ivanka, bizde Erdoğan’ın kızları yapıştırıcı görevi görebilir.

        NUSRET KİMİ KANDIRIYOR?

        BİR: Dün Ayşe Arman’a anlattığının aksine Dubai’de Michelin yıldızlı lokantalar yok, zamanında kendi ülkelerinde Michelin yıldızı almış şeflerin açtığı lokantalar var.

        İKİ: Kendi “icatları” arasında”asado”yu sayıyor; herhangi bir Meksika lokantasına giden biri mönüde ‘carneasado’ görür. Asado özellikle Güney Amerika’da yaygın bir ızgara tekniği, bir Nusret icadı değil.

        İLK HAFTA NOTLARI

        * Biraz paslanmış mıyım? Gündelik yazıya yeniden alışmak biraz zaman alır; yazının yerine alışması süreci var.

        *Hıncal Uluç, Güngör Uras gibi meslek büyüklerimizden mesaj geldi: Yazılar nerede diye... Duyuruyu atlamışım: Dükkân gazetede cuma-cumartesi kapalı, ama internette 24 saat açık olacak yakında.

        *24 saat devam edecek köşe için altyapı hazırlanıyor. Yarım yamalak başlamayalım, tam olsun istedik.

        *Köşe fotoğrafı olsun mu olmasın mı? Galiba geleneğe yenileceğim. Peki kravatlı mı olsun kravatsız mı? Bana kalırsa bir fotoğraf olacaksa bu anti-fotoğraf olmalı, alışılmışın dışına çıkmalı.

        *Muharrem Sarıkaya’nın kalpten yazdığı “Hoş geldin” mesajına buradan teşekkür ediyorum. Muharrem’i tanıyınca insanın Ankara’da bol vakit geçiresi var, en kısa zamanda bir balıkçı akşamı organize etmemiz gerek.

        *Fatih Altaylı’yı özlemişim. New York’ta iki gün de olsa vakit geçirme fırsatımız oldu; bana çok iyi geldi.

        *Henüz hiçbir PR’cının talep saldırısına uğramadım, umarım böyle devam eder.

        ORAY EĞİN / GAZETE HABERTÜRK

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ