Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Hangi alanlarda iyi olduğumu söylemek bana düşmez

        Sema EREREN-Ece ULUSUM/GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        İngiliz televizyonlarında ufak rollerde oynarken keşfedildi. En yakın arkadaşları bile onun yıldız olacağına ihtimal vermezken, drama okulunu bitirmeden “Yüzüklerin Efendisi”nde Elf Prens Legolas’ı canlandırdı, aldı başını gitti. Sonrasında hem okulun en havalı öğrencisi hem de star oldu. Şu sıralar 2016’da vizyona girecek “Unlocked” filmi için harıl harıl çalışıyor; başrollerinde de Noomi Rapace, Toni Collette ve Michael Douglas var. Tam anlamıyla aksiyon filmi olacak... Setten görüntüler de gelmeye başladı ama hiç bahsetmiyor, artık bekleyeceğiz. Bir sonraki yıl da “Karayip Korsanları” ile hasret gidereceğiz! “O kadar bekleyemem” diyorsanız, bu röportaj tam size göre. 2 hafta önce Kiehl’s dostu Keanu Revees ile konuşmuştuk, şimdi de sıra bir başka Kiehl’s dostu Orlando Bloom ile karşınızdayız.

        ■ “Yüzüklerin Efendisi” serisini özlüyor musunuz? Pek çoğuna göre o seri size bambaşka bir dünya kazandırdı... Size kazandırdıkları konusunda ne düşünüyorsunuz?

        Film karşıma çok fırsat çıkardı ve hayatımı birçok açıdan değiştirdi. Yüzüklerin Efendisi olmasa belki de şu anda burada olamazdım. Filmdeki rolümle daha çok tanınır oldum; yoksa küçük rollerde sıkışıp kalabilirdim. Ne büyük bir değişimdi! Fazlasıyla da keyif aldığım bir iş.

        ■ Bugüne dek içinizde ukde kalan bir rol oldu mu?

        Hayır, bu konuda şanslıyım. İçimde kalan bir rol olmadı. İstediğimi almasını bilen bir oyuncuyum.

        ■ Oynamaya cesaret ettiğinize şaşırdığınız bir rol var mı?

        Her biri kendi içinde cesaret örneğiydi. Ama en çok Yüzüklerin Efendisi... İlk rolümdü ve ortama yabancıydım, tam anlamıyla çömezdim.

        ■ Oynamayı çok istediğiniz bir rol ya da birlikte oynamak isteğiniz bir partner var mı?

        Sağlam bir İngiliz punk-rock grubu Clash’in üyelerinden Joe Strummer’ı canlandırmak isterim. Joe aslında sizden, o Türkiye’de doğmuş, hayatını çok araştırdım. Kendimi hazır hissediyorum. Sence de havalı olmaz mıydım?

        ■ Kesinlikle çok havalı...Ancak son yıllarda dünyaca ünlü sinema oyuncuları TV dizilerinde sıkça yer alıyor. Sizi de yakında bir dizide görür müyüz?

        ‘BANA FİLM KAŞİFİ DİYEBİLİRSİNİZ!’

        ■ Farklı ülkelerin filmlerini izler misiniz?

        İzlemez olur muyum? Bana film kaşifi diyebilirsiniz! Dünyanın dört bir yanında öyle iyi filmler var ki, izlemek insanı geliştiriyor, hem de eğlenceli. İyi bir oyuncu, kendini geliştirmesi gerektiğini bilir; ben biliyorum. Her filmimden önce kampa giriyorum; izliyorum ve değerlendiriyorum.

        ■ Kiehl’s Club etkinliğine katıldınız. Fransız filmlerini beğendiniz mi?

        Fransa’da Deauville etkinliğinde olmak harikaydı, Fransız filmlerinin hayranıyım ve etkinliğin resmi sponsoru Kiehl’s ile beraber festival çok keyifli hale geldi. Kapanış gecesinde ise çok eğlendim, deli gibi dans ettim.

        ‘MUTFAKTA FENA DEĞİLİM’

        ■ Çoğu kadın çok yakışıklı, sinema eleştirmenleri de harika bir oyuncu olduğunuzu düşünüyor. Başka hangi alanlarda iyisiniz?

        Yerimde olmak isteyen birçok kişi var, kendimi çok şanslı hissediyorum. Karakterler yaratıyoruz ve onlara hayat veriyoruz. Hangi alanlarda iyi olduğumu söylemek bana düşmez sanırım. Ama mutfakta fena değilim.

        ■ Miranda Kerr ile boşandınız... Tekrar evlilik ve çocuk düşünüyor musunuz?

        Zamanın ne göstereceğini kim bilir? Keskin çizgilerim yok. Planlı olamaz ama karşıma âşık olabileceğim kadın çıkarsa, kendimi durduramam. Miranda ve ben hâlâ arkadaşız; çocuğumuz için de böyle devam edecek.

        ■ Kendinize nasıl bakıyorsunuz?

        Sağlıklı beslenmeye çalışıyorum, bunun dışında zaten hareketli bir hayatım var. Hep soruyorlar ama düzenli takip ettiğim bir diyet programım yok. Eskiden filmlerde iyi görünmek için sağlıklı beslenirdim, şimdi oğlum için... Kendime iyi bakmaya çalışıyorum, uzun süre onun yanında olmak, torunlarım dizimdeyken “Hey, ben Legolas’tım biliyor musun?” demek istiyorum.

        Oğlunuz Flynn ile yürüyüş yapmanız bundan demek.

        Sanırım. Spor yapmak iyi hissettiriyor; ekstrem sporlar yapmayı seviyorum. Bazen oğlumu alıp uzun dağ yürüyüşlerine çıkıyorum; konuşuyoruz. Onunla sohbet etmek, çalışmak çok güzel. Bu yürüyüşleri Flynn’ın bebekliğinden beri yapıyoruz aslında. Yapacağım her şeyi sırtımda onunla beraber yapıyordum. Aramızdaki bağın derinliğini anlatabilir miyim, bilmiyorum. Oğlum, en yakın arkadaşım...

        ■ Türkiye’yi sevdiğinizi hep söylüyorsunuz. Oğlunuz ile İstanbul’a gelmeyi düşünüyor musunuz?

        İstanbul eşsiz ve güzel bir yer. Hele o yemekler, ağzım sulandı. İlk geldiğimde Türkiye’nin kültürel zenginliği ve tarihini biliyordum ama şimdi epey bilgiliyim. Bir rehber olamam ama kaybolmam da! Tekrar geleceğim, zamanını bilmiyorum ama zaten haberiniz olur. Diğer meseleyi oğluma sormam lazım...

        ■ Siz BM İyi Niyet Elçisi’siniz, bunu bir görevden çok sorumluluk olarak görüyor musunuz?

        Pek çok ünlü kendini duyarlı gösterme ve popülerlik peşinde malum... Kesinlikle hayır, bunu tamamen isteyerek yaptım, yapıyorum. Gidip orayı gördüğünüzde aklınızda popülerlik ya da duyarlı görünmekten çok farklı şeyler oluyor. Sorguluyorsunuz, bu insanlar seneye ne halde olacak? Yaşadıkları şeyleri atlatmış olacaklar mı ve biz bunun için ne yapabiliriz gibi. Bu kesinlikle yük değil. Görmemezlikten gelmek kötülüktür.

        ■ Makedonya ve Yunanistan’da mülteci kamplarını gezdikten sonra ne hissettiniz?

        Birçok aileyi evlerinden, çevrelerinden uzaklaştırılmış tamamen yabancı oldukları bir alanda görmek bambaşka bir duygu. Özellikle o çocuklar, hiçbir çocuğun görmemesi gereken şeyler görmüş ve acılar yaşamış. İnsan bu adaletsizlik karşısında ne diyeceğini şaşırıyor.

        TV ŞOVLARINDAN HOLLYWOOD'A

        Ünlü yıldız, 1977’de Canterbury, Kent’te dünyaya geldi. ‘Bloom’ cismi, 17. yüzyılda yaşayan ünlü besteci Orlando Gibbons’tan geldiği söylenir durulur. Bloom, kendisinden 2 yaş büyük olan kardeşi Samantha ve annesiyle büyüdü. Çünkü o henüz 4 yaşındayken babası vefat etmişti. Eğitimini, Guildhall School of Music and Drama’da 1999’da tamamladı. Hollywood’a geçmeden önce de İngiltere’de televizyon şovlarında boy gösterdi.

        BİLİYOR MUYDUNUZ?

        Karayip Korsanlar’ında fantastik karakterle mücadele eden Orlando Bloom’un tek bir fobisi var; domuz! Evet, evet... Domuza ne dokunabiliyor, ne de yakınında durabiliyormuş.

        KAZA BELA VIZ GELDİ!

        Orlando Bloom, 1998’de bir arkadaşının evinde terasa tırmanırken düşüp belini yaraladı. Doktorlar Bloom’un bir daha yürümesinin çok zor olduğunu söylemesine rağmen sırtını, omurgasını ve kaburgalarını destekleyen metal parçaların yerleştirildiği ameliyatın başarılı geçmesinin ardından 2 hafta sonra koltuk değnekleriyle yürümeye başladı. Yakışıklı aktör “Ölmemiş olmam tamamen mucizeydi. Genç ve aptaldım. Şaşırtıcı bir şekilde, koltuk değnekleriyle 12 günde ayağa kalktım” diyor

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ