Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi sırma karasu yazıları, Babylon alaçatı

        HT CUMARTESİ / Sırma KARASU

        Geçtiğimiz hafta sonu Babylon Alaçatı’da düzenlenen Soundgarden Festivali şahaneydi. Gerçek festival deneyiminin, sahne önünde sevdiğiniz isme takılı kalmak değil de sevdiklerinizle günlük hayattan yeşile, doğaya, müziğe ve yeni şeyler deneyimlemeye bir “kaçış” olduğunu anladığınız an “kötü festival” diye bir şey kalmıyor zaten. Çeşme Aya Yorgi koyunun turkuvaz denizinin kıyısında, ağaçların altında ve çimenlerin üstünde müzik dinlerken bırakın iş, güç, banka, kredi, trafik ve patron gibi dertleri, insan İstanbul diye bir şehir olduğunu dahi unutuyor.

        Festivalde akşam ana sahnede çalan Erol Alkan, Gramatik, Kölsch gibi isimlerin yanı sıra gündüz deniz ve güneşin keyfini çıkarmak isteyenler için RBMA (RedBull Müzik Akademi) sahnesi erken başladı. RBMA’nın en güçlü yanı, yerel DJ’lere sunduğu uluslararası network edinme ve Tokyo, Berlin, Londra gibi dünya başkentlerinde çalma imkânı. Bu her daim yabancı DJ yolu gözleyenlere iyi haber; RedBull Müzik Akademisi mezunları yabancı DJ ve seyirci onaylı. Akşam 6 sularında RBMA sahnesinden Hey Douglas öyle bir çalmaya başladı ki, elektronik müziği en son 2000 yılında Maslak Venue’de interaktif dinleyen ben bile karşı koyamadım, soluğu dans pistinde aldım. Cem Karaca, Barış Manço şarkıları ve bol retro synth’li Yeşilçam müzikleri... Soundcloud kalabalığının son zamanlarda dadandığı Anadolu- Disko akımı, son 5-6 senedir süren ve Elijah Wood’u Selda Bağcan fanı yapan küresel Anadolu-Rock plağı değiş-tokuş hadisesi, sonunda elektronik müziği de dönüştürüp bizden bir şey haline getirdi. Uzun yıllardır prodüktörlük yapan, DJ olarak da hayalini kurduğu müziği seyircisine sunan Hey Douglas’la bu dönüşüm ve dahası üstüne konuştum.

        “Hey Douglas” ismi nereden geliyor?

        Hey Douglas, Doğu’nun Batı’ya seslenişi. “Batı’nın imkânlarını Doğu’nun havanıyla dövmek” diyebiliriz. “Hey adamım” der gibi bir üslubu var.

        Müziğe DJ olarak mı başladınız yoksa bir enstrüman da çalıyor musunuz?

        Break dance yaptığım dönemlerdeki partilerde DJ’lik yaptığım oldu. Ama asıl DJ’lik benim için plak çalmak. Ben bu projede DJ’likten çok, kendi sahnesini yapan bir müzik adamıyım.

        Nasıl yani?

        Ankaralıyım. İstanbul’a 2011’de geldim, o sıralar stüdyom tadilattaydı, ben de zamanımı Cem Karaca, Barış Manço gibi isimlerin eski şarkılarını mix’leyerek geçiriyordum. İlk zamanlar yaptığım 3-4 şarkı, arkadaşlar arasında epey tuttu, mekânlarda istek almaya başladı. Yeni şarkılar yaparken ortaya “Hey Douglas” projesi çıktı.

        Peki eski şarkılarla elektronik müziği harmanlama fikri nereden çıktı?

        Ankaralılar, hatta genel olarak Anadolu’da yaşayanlar hayal kurarlar. İstanbul’da gerekli veya gereksiz her türlü müzik zevkine hitap eden bir mekân veya etkinlik vardır. Bizse oradan özellikle bu işin teknik yanları ve olanaklarıyla ilgili hayal kurarız. O sıralarda elektronik müzik İstanbul’a ilk elden geldi, erişim kolaydı. Tıpkı Erkin Koray ve Cem Karaca’nın Led Zeppelin ve Black Sabbath’ı sahnede izleyemedikleri için kendi soundlarını oluşturacak alan bulup Anadolu- Rock’ı üretmesi gibi... Ayrıca, yabancı DJ’lerin ve müzisyenlerin gelirken uçakta öğrendiği birkaç kelime Türkçe’ye ve kültürümüze yaptıkları birkaç göndermeye Türk seyircisinin olduğundan fazla değer vermesi beni rahatsız ediyordu. Tüm bunların yanı sıra bugün Barış Manço ya da Cem Karaca konser verse gitmez miyiz? Yapmak istediğim onların yokluğunu hissettirmemek.

        ‘ÇOCUKLUK ARKADAŞLARINA RASTLAMIŞ GİBİ OLUYORLAR

        Müziğinizde bolca retro tını var. Dönemi yaşamamış seyircileriniz bile buna bayılıyor. Sizce neden?

        Müzik yapmaya kendimi kaptırdığımda konsantrasyonumu şarkının genel ifadesini kurmak için harcıyorum. Yaptığım çalışmaları eskiye dönüş olarak görmüyorum. Aslında 70’ler oldukça fütürist.

        Sizce bu eski şarkılardan derlenmiş performansların kalıcı bir kültürel etkisi var mı?

        Şu an insanlara sürprizler yapıyorum, yabancı çalıyorum zannederlerken gelip annelerinin mutfakta söyledikleri şarkıları, küçüklükten beri aşina oldukları sesleri dinliyorlar. İlerde bunu kendileri mutfaklarında söyleyip çocuklarına miras bırakacakları müzikleri baştan yapıyorum. Bunu da sadece elektronik olarak değil sahnede enstrüman ve vokallerle, elektronik soundlar serpiştirerek yapmaktan bahsediyorum. Barış Manço yaşasaydı, o da öyle yapardı. Eski şarkıların birleştirici gücü çok fazla. Tıpkı insanların Soundgarden Festivali’ne koşarak gelmesi gibi. Müziğimi dinlerken çocukluk arkadaşlarına rastlamış gibi oluyorlar. Şarkıları deforme etmeden duyurmak için elimden geleni yapıyorum.

        Çalarken seyircinin anlık nabzını ölçüp doğaçlama değişiklik yapar mısınız?

        Önceden planladığım bir şey yok. Sahnede Hey Douglas olduğumda içim rahat. Dinleyicinin eski parçaları olduğu gibi sansürsüz duyumsaması için elimden geleni yapıyorum.

        İleriye dönük ne gibi projeleriniz var?

        Sonbaharda Hey Douglas EP, “Murder at the Disco Down”ı yayınlayacağım. 2015’te de albüm için çalışacağım.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ