Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı Erdoğan belediye başkan adaylarını açıklarken “Seçim ikliminin ekonomideki olumlu gidişi gölgelemesine izin vermeyeceğiz” dedi ve arkasından ekledi: “Aralık'ta yeni bir yatırım ve istihdam seferberliği başlatacağız.”

        - Piyasalarda gidişi yeniden rayına sokma konusunda eylül sonrası kayda değer bir mesafe aldık. Yüzde 47.5’e varan oranda aşırı değer kaybeden Türk Lirası sonrasında dolara karşı yüzde 38.6 değer kazandı. Bu seyriyle TL son iki ayda dünyanın en çok değer kazanan parası haline geldi.

        - Hazine faiz oranları yaklaşık 7 puan, kredi faizleri ortalama bazda 10 puan kadar geriledi. Aşırı borçlu ve bu borcun çoğu da döviz üzerinden olan özel sektör şirketleri, düşen kurlar sayesinde her geçen gün biraz daha rahat nefes alıyor. İşte seçim atmosferinin bozmaması gereken asıl eğilim kurun bu gidişi.

        YEREL SEÇİM RİSKİNDE AZALMA

        - Aslında bu konuda belli bir mesafe de alındı denilebilir. Yerel seçimleri hangi partinin alacağından çok artık İstanbul’u kimin kazanacağı önemli hale geldi. İktidar Partisi verdiği önemden dolayı henüz İstanbul adayını açıklamadı. Ancak farklı bir statüyle ve tanıtımla son başbakanı aday olarak açıklamaya hazırlandığı yorumları yapılıyor.

        - Bu konudaki bir başka destek de MHP’nin üç büyük ilde aday çıkartmayarak Cumhur İttifakı çerçevesinde AK Parti adaylarına güçlü bir destek sunmuş olması. Böylelikle ekonomik gerekçelerle İstanbul ve Ankara’da seçimlerin kaybedilme olasılığı telafi edilmek isteniyor

        - Piyasalar, döviz kuru ve faizler açısından yerel seçimlerin riski, yeni bir erken seçime kapı aralanması veya erken seçim tartışmalarına yol açmasıdır. Yapılan bu iki destek ise riski azaltıcı yönde bulunuyor.

        HER EKSTRA HARCAMA RİSK ARTIŞI

        - Ancak seçim sürecinden ekonominin ve piyasaların negatif etkilenmesi sadece sandık sonuçlarıyla sınırlı değil. Seçim kampanyasının nasıl götürüldüğü de önemli. Daha da önemlisi bütçe dengesini bozmamak ve 2019 yılı ödeneklerini öne çekerek yılın ilk çeyreğinde kullanmamak gerekiyor.

        - Bu konuda da en büyük sorumluluk hükümete düşüyor. Tıpkı 24 Haziran seçimleri öncesinde olduğu gibi, ne kadar ekstra harcama o kadar döviz kuru artışını beraberinde getirebilir. En çok dikkat edilmesi gereken konu bu.

        SIKIŞIKLIĞA TAHVİLLİ ÇÖZÜM

        - Bu süreçte ekonomiye zarar vermeyecek ama etkisini hemen gösterecek, canlanma ve güven yaratabilecek en uygun icraatın özel sektörün biriken KDV alacaklarının Hazine tahvilleriyle ödenmesi olabilir.

        - Bunun geçmişte iyi bir uygulamasını ANAP Hükümeti döneminde 1990’ların başında gördük. Devletten alacaklarını tahville tahsil eden müteahhitlerin bu kağıtları teminat olarak kullandıklarını, bazılarının ikincil piyasada kırdırdıklarını, bazılarının da aracı kurum dahi kurarak ikincil piyasada likidite ettiğini biliyoruz.

        - Bugün tutarının 100 milyar lirayı geçtiği hesaplanan şirketlerin KDV alacakları nasıl olsa bir gün ödenecek. Bu ödemenin özel sektörün en zor döneminde yapılması en çok faydayı sağlar. Ödemenin önündeki engel ise bütçe kısıtı.

        - Bunun nakit yapılması yerine kağıda bağlanarak yapılması, alacaklara karşılık tahvillerin verilmesiyle iç borç stoku sıçramasına sıçrayacak. Tahvil yoluyla ödeme iç borç stokunu artıracak, faiz ödemelerini zaman içinde büyütecek. Fakat burada kamu kesimi şimdilik rahat. Çünkü yıl ortası itibariyle 627 milyar liralık iç borç stokunun GSYH’ya oranı yüzde 20’nin altında, yüzde 18.5 olarak seyrediyor.

        YÜKÜ ZAMANA, NİMETİ BUGÜNE

        - Ödemenin tahville yapılmasıyla bütçenin kısıtlarına da sadık kalınacak. Ama bu yolla bütçeye getireceği yükü daha uzun vadeye yayarken, pozitif etkisini ise bugünden yaratacak.

        - Herkesin kamudan destek kuyruğuna girdiği bu dönemde, devlete düşen yardım etmekten önce kendi borcunu ödemesidir. Böyle bir yolun izlenmesi halinde üzerindeki destek baskısı da azalacaktır.

        Diğer Yazılar