Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ocak ayı verileri de ortaya koyuyor ki, ekonomide canlılık devam ediyor. Dahilde alınan KDV yüzde 35.6, özel tüketim vergisi yüzde 24,6, ithalde alınan KDV yüzde 43.1 arttı. Dolaylı vergilerdeki yüksek artış yurtiçi talebin sürdüğünü gösteriyor. Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal da açıklanan verilerin yılın ilk çeyreği için yüzde 4-5 arası büyümeye işaret ettiğini söylemişti.

        -Yılın ikinci çeyreğinde ise büyüme baz etkisinden dolayı zaten yüksek çıkacak. İkinci yarıda hem aşılamanın etkisiyle hayatta normalleşme hem de faizlerin düşürmesiyle ekonomide canlılık umuyoruz.

        ÖNCE REZERVLER ARTIRILMALI

        -2020 büyümesi son çeyreğin yüksek rakamlarından dolayı yüzde 2.5’e çıkabilir. 2021’e ise yüzde 4- 5 düzeyinde bir hızla girdik ve ilerleyen çeyreklerde bunun daha artması olası.

        -Büyüme yüzde 5 ve üzerine çıkarken, cari açığın ise düşürülmesi gereği var. Madem ki döviz rezervlerimiz düşük ve artırma gereği ortada, dış borçlanmada sınıra dayandık, IMF’ye de gitmek istemiyoruz, dış borç yaratacak şekilde cari açık vermemek gerekiyor.

        -2020 için 36.7 milyar dolar gerçekleşen cari açığın, tahmini GSYH’ya oranı 5’e yükselecek. 2021’de ise açığın yüzde 5’ten yüzde 2.5’e indirilmesi gereği var ve bu da mümkün. Bunun için 2020 yılındaki ekstra altın ve otomobil ithalatından kurtulmak yeterli. Bu da yaklaşık 20 milyar dolarlık azalma sağlıyor.

        REKLAM

        -Cari açıkta küçülme gerekli çünkü açığı finanse edecek çember giderek daralıyor. Geçen yıl verilen 36.7 milyar dolarlık cari açığın 31.9 milyar doları rezervlerden karşılandı. Benzer bir rezerv kaybının ikinci yıl sürdürülmesi mümkün değil. Böyle bir rezervimiz, kasadan harcama lüksümüz artık yok. Harcayabilmek için, önce kasaya para konulması lazım. Şimdi yapılmaya çalışılan da bu zaten.

        180 MİLYAR DOLAR SOĞUK PARA

        -2020 yılına ait açıklanan ödemeler dengesi verilerinden doğrudan yatırımlar ile portföy yatırımlarının uzun vadeli seyrine baktık. Ödemeler dengesi verileri gösteriyor ki, son 20 yılda 180.2 milyar dolar doğrudan yatırımı, 151.4 milyar dolarlık da kısa vadeli sermaye yani sıcak para girişi sağlandı. Son 20 yılda Türkiye’ye uzun ve kısa vadeli toplamda 331.6 milyar dolarlık yabancı sermaye geldi.

        -Ancak şunu de belirtmek gerekiyor ki, bu tutarın önemli kısmı önden yüklemeli yani 20’li yılların ilk bölümünde geldi. Son yıllarda ise doğrudan sermaye ve portföy yatırımları giderek azalıyor. Kredi kanalı ise daha çok mevcut dış borçların çevrilmesi olarak korunuyor.

        -2020 yılındaki 4.6 milyar dolarlık net doğrudan sermaye yatırımı ile 2004 yılına geri döndük. O tarihten beri en düşük rakama 2020 yılında inildi. Yurtiçi yerleşiklerin yurtdışında yaptıkları doğrudan yatırımların çıkılmasıyla elde edilen net doğrudan yatırım tutarı 2020’de 4.6 milyar dolar oldu.

        -2020 yılında Türkler yurtdışında 3.1 milyar dolarlık, yabancılar Türkiye’de 7.7 milyar dolarlık doğrudan yatırım yaptı. Yabancıların Türkiye yatırımlarının 4.4 milyar doları gayrimenkul alımından oluştu. Yabancı doğrudan yatırımlar en yüksek düzeyine 19.9 milyar dolarla 2007 yılında ulaştı.

        -Son 20 yılda yabancıların yurtiçindeki yatırım toplamı 229.5 milyar dolara ulaştı. Aynı dönemde yurtiçi yerleşiklerin yurtdışı yatırımları 49.3 milyar dolara çıktı. Böylece net yabancı doğrudan yatırım tutarı 180.2 milyar dolar oldu. Her yıla ortalama 9 milyar dolarlık doğrudan yatırım düşüyor.

        REKLAM

        -Yabancı yatırımların 57.2 milyar doları gayrimenkul alımlarıyla gerçekleşti. Yabancılara bu imkan 2003 yılından itibaren sağlandı.

        151 MİLYAR DOLAR SICAK PARA

        -Sıcak para diye tanımlanan yabancıların sermaye veya portföy yatırımları da son yıllarda iyice zayıfladı. Hatta son 20 yılın 3 yılında üst üste net bazda sermaye çıkışı yaşandı. 2018, 2019 ve 2020 yıllarında sırasıyla 3, 1.5 ve 5.5 milyar dolarlık çıkışlar oldu.

        -Daha önce 2001 ve 2002 yıllarında sermaye çıkışı olmuştu. Bir de küresel kriz yılı 2008 ile 2015 yılında Türkiye’den net sermaye çıkmıştı.

        -Bitişikte yer alan tabloda Türkiye’ye sermaye girişleri, portföy yatırımları sütununda eksi işareti ile gösterildi. 20 yıllık net sermaye girişleri toplamı 151.4 milyar dolara vardı. Bu da her yıla ortalama 7.5 milyar dolarlık sermaye girişi demek.

        -20 yılda hisse senedi yoluyla gelen sermaye toplamı 27.1 milyar dolar olurken, borçlanma senetleri yoluyla 152.6 milyar dolara vardı.

        SOĞUK İSTİKRAR, SICAK İSTİKRARSIZLIK

        -Tabloda doğrudan yatırımların portföy yatırımlarına oranla daha istikrarlı bir seyir izlediği görülüyor. 20 yılda doğrudan yatırımlar eksiye hiç düşmedi, her yıl artmaya devam etti.

        -Ama portföy yatırımları 2012’de 41 milyar dolarlık bir büyüklüğe vardığı gibi, 2015 yılında 15.3 milyar dolar azaldığı da oldu. Yani sıcak para, soğuk para diye tanımlanan doğrudan sermayeye oranla çok daha hareketli ve oynak bir eğilim gösterdi. Bu nedenle olsa adı da sıcak para.

        -Dikkat çekilmesi gereken ikinci gelişme ise 180.2 milyar dolarlık doğrudan yatırıma karşılık 151.4 milyar dolarlık portföy yatırımının olması. Yani her 100 dolarlık doğrudan yatırıma karşı 84 dolar sıcak para geldi. Neredeyse birbirine eşit.

        REKLAM

        -Para her zaman ve her durumda iki yüzlüdür. Paranın soğuk tarafı istikrarı getirir, sıcak tarafı da istikrarsızlığı.

        EKONOMİYİ DE DALGALANDIRDI

        -Bu da bir dengesizlik yarattı. Kısa vadeli sermaye geldi, gitti. Sermaye girişleri azalıp çoğaldıkça finansal piyasalar da, döviz kurları da indi, çıktı. Sonuçta finansmanın, kurların ve faizlerin dalgalanmasından ekonomi ve büyüme de etkilendi.

        -Benzer şekilde reel ekonomi ve büyüme oranları da zigzaglar çizdi. Dış sermaye girişine bağımlılık ekonomiyi giderek kırılganlaştırdı. Dışarıdaki gelişmelere ve sermaye hareketlerine karşı hassaslaştırdı.

        -Sıcak parayı ılık hale getiremedik, soğutamadık. Türkiye’de kalıcı kılamadık. İçeriden de dışarıya doğru sermaye akışı sürdü.

        -Çözüm sermaye dostu devletten ve toplum yaklaşımından geçiyor. Öncelikle de yerel ve yerli sermayeye karşı.

        Diğer Yazılar